Sosyal Medya

Makale

Duvar yazıları aman dikkat!

BaÅŸbakan DavutoÄŸlu’nun deyiÅŸiyle “DaÄŸların, ovaların, mezraların terörden arındırılması ve burçlara bayrağın dikilmesi” süreci baÅŸarıyla devam ediyor. Operasyonların, teröristler silah bırakıncaya kadar devam edeceÄŸi kararlılığı da toplum tarafından destekleniyor.

Operasyonların en çok bölge insanını terör kıskacından kurtarma amacına yönelik olduğu da bölgede gün geçtikçe daha çok karşılık görüyor.

Seçimlerin hemen ardından yapılan deÄŸerlendirmelerde hendeklerin, HDP’ye oy kaybettirdiÄŸi hemen tüm siyasi analizlerin ortak yaklaşımı idi. Bu da, halkın hendeklerden ne ölçüde rahatsız olduÄŸunun göstergesi. Nitekim HDP 1 milyon oy kaybına uÄŸruyor.  

KCK’nın YDG-H’li gençlere dağıttığı silahların, bizzat anne-babalar tarafından gizlice götürülüp KCK binası önüne bırakıldığı haberleri, halkın, çocuklarını terörden korumak için nasıl çaba gösterdiÄŸine dair çok çarpıcı bir örnek.

Bölge halkının, terörle mücadeleye destek verir bir tavır içine girmiş olması herhalde mücadelede en tercih edilen gelişme olmalı. Çünkü buralara, halkın teröristlere canlı kalkan yapılmak istendiği bir noktadan geliniyor.

Terörle mücadele hiç şüphesiz, bölgede ve ülkenin tamamında kalıcı barışa ulaÅŸmak için. Ne yazık ki çözüm sürecindeki barış iklimi, terör örgütünün, ÅŸu an ilçelerde günlerce süren sokaÄŸa çıkma yasaklarıyla temizlemeye çalıştığı bir silah - patlayıcı yığınağı haline getirmesiyle torpillendi. Halkın dünyasında hem o pastırma yazı tadındaki barış günleri var hem de terör yığınağı ile gelen patlayıcı yüklü ÅŸehir gerçeÄŸi var. Ä°ÅŸin kötüsü, o patlayıcılarla kendi çocukları adeta yan yana, iç içe geçirilmiÅŸ durumda. 

Halk yeniden barış istiyor, bu bir gerçek.

Ama o silah-patlayıcı yığınağı ile barışın olmayacağı da bir gerçek.

Ve halkın zihninde evlatlarının terör örgütünün kıskacından nasıl kurtulacağı sorusunun bulunduğu da bir gerçek.

İşte bütün bu soruların arasına devletin güvenlik operasyonları konsepti giriyor.

Devlet, hükümeti, askeri ile “Asla 90’lar türü bir uygulama yok, sivil halkın zarar görmemesi için azami itina gösterilecek” söylemini ısrarla vurguluyor.

Bu noktada, Silvan’da duvarlara yazılan ve kamuoyuna yansıyan yazılar Hükümetin de, bölgede mücadele veren güvenlik güçlerinin de genel davranış kodlarına uygun olmadı.

“Türk’ün gücünü göreceksiniz”, “Türksen öğün, deÄŸilsen itaat et”, “Kurdun diÅŸine kan deÄŸdi, korkun”, “Devlet geldi” ve “Esedullah Timi” gibi sloganların sadece etnik ayrımcılığı körükleme sonucu doÄŸuracağını Türkiye’de bu alandaki sancıyı azıcık görebilen herkes bilir. Türkiye Diyarbakır’ın alnacına “Ne mutlu Türküm diyene” yazdırarak bölge insanı üzerinde yüreklere kazınan bir etnik bilinç dayatması yapılan zamanlardan geliyor bugünlere.

Leyla Zana, 1991’den bu yana deÄŸiÅŸmeyen bir tavırla, Meclis’i o duyguların üzerinde sörf yapılacak bir zemin olarak kullanıyor. HDP, PKK o zeminde çalışıyor.

Bu tür sloganların, terör yapısının üzerinde çözücü etki yapıp yapmadığı tartışılabilir, ancak genç kuşakların yüreğini zıpkınladığı ve onları terör örgütünün propagandasının en ucuz malzemesi haline getirdiği tartışılmaz.

Ak Parti, bölge insanının aidiyet duygusunu çok önemsedi. Bu alanda açılan yaraları tamir için çok çaba sarf etti. Şimdi başıbozuk sloganlarla her şeyin berhava edilmesine izin verilmemeli. Bu, terörle mücadele kadar hayati bir meseledir.

BÄ°R KÄ°TAP: BaÅŸarılı mülakatlarıyla tanıdığımız Hülya Okur son röportajlarını kendisine veren isimlerle yaptığı görüşmeleri “Ölmeden Önce” isimli kitabında topladı. Kitap Bilgi Yayınevi’nden çıktı KitaptaAydın MenderesMuhsin YazıcıoÄŸluSavaÅŸ AyNejat Uygur gibi on siyaset ve sanat adamı ile yapılmış mülakatlar var. Su içer gibi okunacak bir kitap olmuÅŸ. Hülya Hanım’ı kutluyorum.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.