Sosyal Medya

Makale

Ahlâklı materyalist sistemler mi?

’Dünya’nın En Büyük 20 Ekonomisi’ nin Antalya Toplantısı (WORLD’S LARGEST 20 ECONOMÄ°ES MEET IN ANTALYA)’nın, (2015-Turkey G20- Antalya Summit) adı altında  Türkiye’nin evsahibliÄŸinde yapılması, elbette, Türkiye’ye özellikle diplomatik itibar açısından  bir artı deÄŸer kazandıracağı söylenebilir.

Gerçi, bu toplantının Paris’deki kanlı eylemlerin gölgesinde yapılması dikkatleri biraz dağıtmış ise de, yine de önemli.. Ki, Fransa BaÅŸkanı François Hollande,  bu son terör eylemleri sebebiyle, toplantıya katılamıyor.

Elbette, Tayyib ErdoÄŸan, bu toplantıya, 1 Kasım seçimlerindeki ÅŸaşırtıcı sonuçların kendisine kazandırdığı artı güçle, daha bir güçlü giriyor..

Öyle olmasaydı da, ErdoÄŸan bu toplantıya koalisyonlarla veya kılpayı bir seçim kazancıyla yönetilen bir ülkenin baÅŸkanı olarak katılmış olsaydı; mütezelzil, sarsıntılı bir zemin üzerinde olan bir yönetimin başı olarak yer alırdı ve görüÅŸleri de o derecede az itibar ve ilgi görürdü..

Åžimdi ise, en azından dünyanın ekonomik ve maddî deÄŸerler açısından en güçlü ülkeleri arasında yer alıp, ayrıca, insanlığın nice mustef’az toplumlarının ve ülkelerinin haklarını, taleb ve beklentilerini de ifade edebilecek bir figür olması açısından, daha bir önemli yer mevkı iÅŸgal etmektedir.

Antalya Toplantısı’nın da dolaylı olarak konusu olması açısından, Kur’an’da zikrolunan ’mustez’af’terimine de bu vesileyle biraz deÄŸinmek gerekiyor.

Mustez’af terimi, zayıf, ezilmiÅŸ kimse veya toplum demek deÄŸil;  hakları güçlü zorbalar tarafından ellerinden alındığı için zayıflatılmış, güçsüz hale getirilmiÅŸ kiÅŸi veya toplum mânâlarına gelir. Tekrar edelim, zayıf olan ya da tembelliÄŸi yüzünden zayıf düÅŸmüÅŸ kiÅŸi veya toplumlar deÄŸil.. 

Bu açıdan, bu 20 geliÅŸmiÅŸ ülkenin hele de en büyükleri, ekonomik açıdan hattâ kendilerini taşıyamıyacak derecede ’sosyo-ekonomik obez’  haline gelmiÅŸ, insanlığın büyük bir kısmını mustez’af durumuna düÅŸüren, güçsüz insanların, toplumların haklarını sırf kaba kuvvetle, zulümle, sömürüyle, zorbalık yoluyla ele geçirmiÅŸ güç odaklarını temsil etmektedir.

Bu bakımdan, bu toplantılarda dile getirilecek iyiniyet manzumeleriyle kendilerini temize çıkarmaları yine de pek mümkün olmayacaktır.

Çünkü, onların dünyası, sırf maddî deÄŸerlere indekslenmiÅŸtir.  Hattâ maddeye tapınma derecesinde bir ’materyalist’maddeperest- maddeci anlayış üzerine kuruludur ve o anlayış da, bir, ’Sen yeme, ben yiyem.. dünyasıdır.

Bütün canlılarda da var olan bu, ’hep, ben yiyeyim..’  anlayışının, ancak, insan dışındaki bazı hayvanlarda da analık duygusuyla bir paylaşıma dönüÅŸtürülebildiÄŸi görülmektedir. Hattâ o kadar ki, anne hayvanların, yiyeceklerini yavruları arasında âdilâne bir ÅŸekilde taksim ettiÄŸi, söz gelimi anne kuÅŸların, kursaklarında biriktirdiÄŸi yiyecekleri, 4-5 yavrusuna, ÅŸaşırtıcı bir eÅŸitlikle bölüÅŸtürdüÄŸü belirlenmiÅŸtir..

Ne var ki, ortaya çıkan paylaşım halinin, diÄŸer hayvanlarda da, insanlar arasında da pek uygulanamadığı görülmemiÅŸtir. Bunun içindir ki, Allah’u Tealâ, insanlığa peygamberleri aracılığıyla ulaÅŸtırdığı mesajlarıyla, ilahî dinler yoluyla onları düzeltmeye, âkılâne ve âdilâne bir ÅŸekilde davranlamaları gerektiÄŸini, aksi halde, baÅŸlarına büyük felaketlerin geleceÄŸini hatırlatmış ve ikazlarda bulunmuÅŸtur ve insanlık tarihi, bu hatırlatmalara, ikazlara kulak asılmadığı zamanlarda meydana gelen büyük facialarla doludur.

Nitekim, savaÅŸların, ihtilallerin, devrimlerin, inkılabların, karışıklıkların, isyan, katliâm ve boÄŸuÅŸmaların ana sebebi, âdilâne bir bölüÅŸümün olmayışından kaynaklanmaktadır.

Åžairin, ’Aç midelerden doÄŸar, nurtopu ihtilaller..’ mısraı, beÅŸeriyet tarihinin bir özeti ÅŸeklinde de deÄŸil midir?

Ä°ÅŸte böyle bir durum ortadayken, ÅŸimdi Antalya’da, dünyanın 20 büyük ekonomisinin liderleri toplanıyor.

Ä°nsanın aklına, 2. Dünya Savaşı sonrasında, bir daha böyle savaÅŸlar olmasın hayaliyle, kurulan BirleÅŸmiÅŸ Milletler TeÅŸkilatı’nın o ilk günlerinde, o dönemin ünlü karikatüristlerinden Cemal Nâdir’in bir karikatürünü getiriyor..

Hatırımda kaldığına göre, bir aslanın aÄŸzında bir kurt, o kurdun aÄŸzında bir sırtlan, o sırtlanın aÄŸzında bir tilki, o tilkinin aÄŸzında bir horoz, o horozun aÄŸzında bir fare, o farenin aÄŸzında bir kurbaÄŸa, vs.. ÅŸeklinde, yukarıdan aÅŸağıya, zincirleme bir dizi ve altında da, BirleÅŸmiÅŸ Milletler yazısı..

*

Aslında o tablo bugün de aynen vâkı’ deÄŸil midir?

Dahası, BirleÅŸmiÅŸ Milletler (United Nations / UN) kurulurken, aslan payı, daha ilk anda, o savaşın galibi durumunda olan 5 ülke arasında bölüÅŸülmüÅŸtür. Çünkü,  BirleÅŸmiÅŸ Milletler TeÅŸkilatı her ne karar alırsa alsın, ancak, bu 5 ülkenin kabul etmesi ve veto etmemesi halinde geçerliliÄŸi olacaktır.. Ve bu durum hâlâ da devam etmektedir. Tayyîb ErdoÄŸan’ın uluslararası konulara deÄŸinirken, sık sık, ’Dünya 5’den büyüktür..’ deyiÅŸi, çoÄŸu kimse bilmiyor, ama, iyte bunun için.. Buk bir itirazdır, bir protestodur, ne var ki, henüz dünyaya etkisi görülmemektedir. Belki bir gün olur, o da gerçekleÅŸir..

*

Çok önemli bir diÄŸer noktayı da unutmamak gerekir..

Bu 20 büyük ekonomi, dünyada üretilen ekonomik deÄŸerlerin ve dünya nimetlerinin yüzde 85’ini elinde bulunduruyor. Halbuki, bu 20 ülkenin nüfusu toplam, 4 milyardan biraz fazla.. Yani, dünya nüfusunun yaklaşık yüzde 55-60 kadarı..

Dünya nüfusunun yüzde 40-45’inin, dünya nimetlerinden faydalanılması açısından nasibine düÅŸen ise, sadece yüzde 15..

Ayrıca bu yirmi ülkenin kendi iç bünyelerinde ne kadar âdilâne, bir ekonomik paylaşım düzeni oluÅŸturabildikleri de ayrı bir konudur.

DüÅŸünelim ki, Çin’in, 1 milyar 400 milyona varan dev nüfusu içinden 300 milyon kadar insan, yani B. Amerika nüfusu kadar bir kitle, B. Amerika’nın en yüksek kapitalist kesimlerinin yaÅŸadığı bir hayat seviyesi içinde yüzmektedir. Çin’in, geride kalan bir milyarı aÅŸkın büyük kitlesi ise, genelde, ortalama aylık 100 dolarlık bir gelirle yaÅŸamaktadırlar.. Ve dünyanın en büyük kapitalisti, -ironi gibi amma, gerçek-, Çin Komünist Partisi!..

Çünkü, elinde trilyonlarca dolar bulunuyor ve bu güçle dünya ekonomisini sarsabilecek bir manivelayı elinde tuttuÄŸunu B. Amerika’ya bile hissettiriyor.

Aynı ÅŸekilde, 1 milyar 200 milyonluk dev bir nüfusa sahib Hindistan’da çok zenginler bir tarafta,  farelerle, yılanlarla, çiyanlarla beslenmeye çalışan, çöplüklerden yiyecek toplamaya çalışan yüzmilyonlar,  dev kitleler.

Böyle bir dünya, dünyamız..

*

Kur’an-ı Mubîn’de, adâlet kavramı üzerinde çok durulduÄŸu, bilinen bir ÅŸey.. Ama, onun yanında kullanılan bir diÄŸer terim daha var: Qıst..

Adâlet, her konuda, maddî/gayrimaddî, manevî her konuda, sevgide, nefrette, saygıda, itirazda, kavgada, savaÅŸta, insan iliÅŸkilerinin nasıl olması gerektiÄŸinin genel ölçülerini verir.

’Qıst, ise, adâletin maddî alanlarla ilgisi kısmını içine alıyor denilebilir.. Çünkü, özellikle de dünya nimetlerinin âdilâne/ adâletli ÅŸekilde dağıtılmasının ölçülerini..

*

Kapitalistiyle, komunistiyle, liberaliyle, sosyal demokratıyla vs. bütün beÅŸerî mektebler/ sistemler temelde materyalist olduklarından,, maddî deÄŸerlere perestiÅŸ ettiklerinden zulüm ve yoksulluk altında, mustezaf duruma getirilmiÅŸ büyük insanlık kitlesinin acılarının, ızdırablarının anlaşılması pek mümkün görülmektedir. Ä°lahî dinler ise, insanlara, temelde dünya nimetlerini âdilâne ÅŸekilde dağıtmadıkları, ’qıst’a riayet etmedikleri takdirde baÅŸlarına gelecek musibetlere hazır olmalarını, beÅŸer tarihinin geçmiÅŸ asırlarından misal ve qıssalarla da hatırlatmaktadır.

Ama, bırakalım özünden saptırılmış önceki ilahî dinleri; özü itibariyle sapa-saÄŸlam duran Ä°slam’ın mensubları bile, bu qıst’a riayet ne kadar riayet etmektedirler? Hatırlayalım ki, bu 20 ülke arasında yer alan Suûdî rejiminin yeni kralı Selman, geçen yıl, saltanata geçer geçmez, Ä°slam Milleti’nin tamamının zenginliklerinden eline geçen 35 milyar doları, sadece Suûd halkına dağıtarak, belki saltanatını güçlendirmiÅŸtir, ama, o parayı yoksulluk içindeki yüzmilyonlarca müslümanların ve diÄŸer mustez’af halkların hayrına olacak ÅŸekilde bir disiplin içinde kullanmayı akletseydi, nice acıların dindirilmesine gibi bir hayra vesile olurdu.

*

Ama, sadece onun açısından deÄŸil, bütünüyle, materyalist ideolojilerin, hayat sistemlerinin insanlığa hayır getirmeyeceÄŸi, dünya nimetlerinin âdilâne ÅŸekilde, ’qıst’ ölçülerine göre  bölüÅŸülmesi gibi bir ahlâkî dünyayı kuramıyacağı artık anlaşılmadıkça, bu gibi toplantılardan fazla bir ÅŸey beklenmemelidir. Ahlâklı bir kapitalizm, iddiası bir cila ve bir parfümlemeden  ibaret olup, bunların etkisi kısa zamanda geçtikten sonra, altından ufûnetli ruhlar dünyasının en tahammül edilmez kokuları dünyayı yine kaplıyacaktır.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.