Sosyal Medya

Makale

Seksen Kuşağı: Denize Ulaşamayan Irmak (3)

3. Zihniyet:

Osmanlının son döneminde görülen Türkçülük, Osmanlıcılık ve Ä°slâmcılık akımlarından ilki, iktidarın ve konjonktürün desteÄŸiyle ve batılılaÅŸmayla bütünleÅŸerek yeni devletin ideolojisini oluÅŸturdu. Bu mücadeleden yenik çıkan Ä°slâmcı aydınlar ve ulema, Akif, Bediuzzaman ve S. H. Tunahan gibi birkaç kiÅŸi dışında hemen hemen kimse tarafından hatırlanmamaktadır. Ne ilmiyenin ne de diÄŸer ekollerin yaÅŸadıkları ve bugünkü durumları bilinmektedir. Yeni düzenlemeler sonucunda hayat damarlarıyla bağı kopan Ä°slamcılar varlık göstermekte zorlandılar. Belki bu uzun dönemde yapılan en dikkate deÄŸer çalışmalardan biri altmışlı yıllardan sonra –yukarıda bir nebze temas edilen zaaflarına raÄŸmen- Ä°slam dünyasından yapılan tercümelerdir. II. Dünya Savaşı sonrası oluÅŸan ortam, Ä°slâm dünyasından tercüme yapılmasına, Ä°mam Hatip Okulları ve Ä°lahiyat Fakültesinin açılmasına ve varlık alanında kendilerine yer açmalarına zemin hazırladı. Söz konusu mektepler, bir ÅŸekilde varlığını sürdürmüÅŸ olan medreselerin aleyhine halkın teveccühüne mazhar oldu. Her iki eÄŸitim kurumunun birbirlerine bakışı ve karşılıklı etkileÅŸimleri hakkında sınırlı gözlemler dışında elimizde veri bulunmamaktadır ve ele alınmayı beklemektedir.

 

Kabaca böyle bir çizgi takip edilerek seksenli yıllara gelindiÄŸinde, dünyadaki dine dönüÅŸ hareketleri ve Amerika’nın yeÅŸil kuÅŸak politikaları vb. etkenlerin oluÅŸturduÄŸu ortamda fikrî hareketlilik yaÅŸandı. Söz konusu ortam birtakım ayrışmalara ve gruplaÅŸmalara da zemin hazırladı. Özellikle “radikal” görüÅŸler revaç bulurken, modernlikten selefîliÄŸe, gelenekçilikten yeni gelenekçiliÄŸe ana çizgiler belirginleÅŸmeye baÅŸladı. Tartışma daha çok yayın alanında yaÅŸandı, çevrilen kitap ve kiÅŸiler gündeme yeni fikirler taşıdı. Yayın dünyasını takip eden her kiÅŸi bir ÅŸekilde tartışmanın tarafı idi. Geleneksel gruplarla bunların dışında kalan ve daha çok gençlerden oluÅŸan gruplar arasında ayrılıklar daha da derinleÅŸti.

 

Seksenli yıllarda metodolojik zaaflara ve yetersizliklere raÄŸmen ilahî vahiyden ve nebevî pratikten yararlanma çalışmaları büyük bir aÅŸkla sürdürüldü. Temel kaynaklardan mülhem, tevhit ve ÅŸirk eksenli devrimci bir dil, sıkı muhalefet, ÅŸiddetli gelenek eleÅŸtirisi, siyasal projeler, ekonomik ve sosyal yaklaşımlar ve birlik temennileri gibi ana damarlardan oluÅŸan bir söyleme, belki de bir dünya görüÅŸüne ulaşıldı. Burada yetmiÅŸli yıllarda Ä°slâm Enstitülerine mensup akademisyenlerin oluÅŸturduÄŸu daha bilimsel ve daha düÅŸünsel ağırlıklı ancak sınırlı bir hareketten de söz edilmelidir. Aslında medreseler, tarikatlar, Bediüzzaman ve Tunahan’ın talebeleri, siyasal mücadeleyi seçenler ile edip ve düÅŸünürlerin (Akif, Necip Fazıl, Karakoç, Pakdil, Topçu vb.) ayrı ayrı ele alınmaları gerekir. Ä°slâm Mecmuası ve Hilâl dergileri ve refikleri üzerinde de ayrıca durulmalıdır. Söz konusu gruplar ve hareketler her halükarda birbirlerini etkilemiÅŸtir. Mesela, bir zamanlar Kur'an’ın anlaşılamayacağını savunanlar da dâhil artık herkes Kur'an ve Sünnete vurgu yapmaktadır ve söz konusu vurgunun dışında kalan birilerini görme ihtimali hemen hemen yok gibidir.

 

Böylesi bir ortamda ele aldığımız gençler, siyaseti önceleyen devrimci bir paradigmayı yeÄŸledi. Ä°nsanlara Ä°slâm’ın götürülmesi esas iken, siyasal hedeflere yönelme ve yöneltmenin daha baskın olduÄŸu bir söylem seçildi. Cihadın amacı Ä°slâm ile insanın buluÅŸturulması ve Ä°slâm ile insan arasındaki engellerin kaldırılması iken siyasal tercihler söz konusu amacın önüne geçti.

 

Paradigmaları sorunlu olan gençlerin tebliÄŸ adına ön plana çıkardığı konular ve tebliÄŸ tarzları baÅŸka sorunlara yol açtı. Peygamberimizin nasıl anlaşıldığı ve nasıl anlatıldığı örnek olarak ele alınabilir. Ä°nsanlığın önderi olan peygamberimizi, o harika insanı, model alma ve model gösterme konusunda yaÅŸanan zaaflar, onu anlama, algılama ve içselleÅŸtirme konusunda problemler olduÄŸuna delalet eder. Ä°nsanlığa rahmet olarak gönderilmiÅŸ merhamet timsali, yüreÄŸi sevgi dolu seçkin bir insanın siretinin bu boyutunun nerdeyse farkında olunmadı. Ä°nsanlığa huzur getiren, gönülleri fetheden gönül elçisinin savaÅŸları, gönülden gönüle akan merhametinden daha çok ilgi çekti, daha çok anlatıldı.

 

Ä°slâm âleminin çeÅŸitli yerlerindeki iÅŸgal güçlerine karşı geliÅŸtirilen söylem, beslenilen kaynaklar ve beslenme tarzı, siyasal ve ideolojik tercihlere öncelik verilmesine yol açtı. Sonuçta siyasallaÅŸtırılmış bir söyleme ve ideolojikleÅŸtirilmiÅŸ bir din anlayışına sahip bir zihniyet teÅŸekkül etti. Maslahatın göz ardı edilmesi bazı fıkhî meseleleri gereksiz ve zamansız olarak gündemin baÅŸ konusu haline getirdi. Zamansız ve gereksiz gündeme alınan konular kafaların karışmasına, insan yetiÅŸtirmek, birliÄŸi saÄŸlamak gibi hayatî konulara yoÄŸunlaÅŸması gereken zihinlerin kısır tartışmalara dalmalarına yol açtı; bu da ayrılıkların derinleÅŸmesine, zaman ve emek israfına neden oldu. Bu süreçte tercih edilen kimi düÅŸünceler, kimi fıkhî tercihler daha çok yolu tıkadı, dinamizmin sembolü gençlerin elini kolunu baÄŸladı.

 

(Makalenin devamı gelecek hafta pazartesi günü yayınlanacaktır.)

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.