Sosyal Medya

Makale

İnsanı zorla Osmanlıcı yaparsınız

“Ben kulunuz deÄŸirmen konusunu düÅŸündüm ve Allah'ın inayeti ile suya gerek kalmadan, sadece rüzgârdan güç alan bir deÄŸirmen yapmanın yolunu buldum. Åžükürler olsun ki, gemilerden ip ya da halat kullanmadan, sadece kendi kendine devir yapan bir hidrolik makine kullanarak, su çıkarmanın yolunu bulmayı Allah bana nasip etti. Ben kulunuz, Ä°stanbul'dan Galata' ya uzanan bir köprü yapmak isteÄŸinizi, yapabilecek biri bulunamadığı için köprüyü yapamadığınızı duydum. Ben kulunuz nasıl yapılacağını biliyorum. Köprüyü bir bina kadar yüksek yapacağım. Çok yüksek olduÄŸu için, üzerinden kimse geçmeye razı olmayacak. Öyle bir köprü yapacağım ki, yelkenleri fora olsa bile, bir gemi altından geçebilecek. Ä°steyenleri Anadolu kıyısına geçirecek bir asma köprü yapacağım. Allah sizi bu sözlere inandırsın. Bu kulunuzun, her zaman hizmetinizde olduÄŸunu bilin…”

Da Vinci, 16. yüzyılın hemen başında Osmanlı sultanı 2. Beyazıt'a iÅŸte bu satırlarla sesleniyordu. Hani, dünyanın 'dahi' olarak tanımladığı Da Vinci… Niçin yazmıştı peki bu mektubu sultana? Zira o vakitlerde Ä°stanbul, dünyanın hem en büyük hem de en geliÅŸmiÅŸ metropolü idi. Da Vinci gibi birinin burada çalışmak, eser vermek istemesinden daha doÄŸal ne olabilirdi?
1500'lü yılların sonunda yapılan sayımlara göre nüfus bakımından dünyanın en büyük kenti Ä°stanbul'du. 1500'lerin ortalarında 500 bin kiÅŸiyi aÅŸan ÅŸehir, yüzyılın sonlarında milyona dayanmıştı. Tabii, o sıralarda dünyanın gördüÄŸü en geliÅŸmiÅŸ ÅŸehir de Ä°stanbul'du. Ticaret, bilim, ekonomi ve benzeri meselelerde de dünya lideri bir ÅŸehirdi.

O yıllarda dünyanın en büyük devleti olan Osmanlı da elbette devletlerden bir devlet, imparatorluklardan bir imparatorluk idi... DoÄŸal olarak doÄŸdu, yaÅŸadı ve öldü. Bütün devletler gibi Osmanlı'nın da artıları, eksileri, doÄŸruları, yanlışları vardı.

Osmanlı'nın en büyük 'eksi'lerinden birinin 'kendi milletini beÄŸenmeyen nesebi gayr-ı sahih bir münevver zümresi'nin yetiÅŸmesine destek vermek olduÄŸunu düÅŸünürüm hep. Devlet zayıflamaya baÅŸlayıp da yıkılmaya yüz tutunca batıya pek çok evladını yollamış, 'belki bu çözülmeye bir çare bulurum' diye hesap etmiÅŸti. Lakin iÅŸler öyle olmadı. Batıya giden pek çok Osmanlı evladı dönüÅŸte 'bu halkla bu iÅŸ olmaz' deyip yenilgi duygularını bir aÅŸağılık kompleksine çevirme yolunu tuttular.

Gavurun giyiniÅŸinden yürüyüÅŸüne, kahve içiÅŸinden aşık oluÅŸuna kadar her bir özelliÄŸini tutkuyla taklit etmeyi marifet bilen bu kesimin sonraki dönemlerdeki altın cümlesi hep 'bu iÅŸ halkla olmaz' oldu. Böylelikle ortaya tuhaf, köksüz, elitist bir münevver kitle çıktı. Meraklısı, Cumhuriyetin ilk döneminde bize 'aydın' diye sunulan insanların yazıp çizdiklerini okuyabilir. Hemen tamamı neredeyse 'halk düÅŸmanı'dır. Halk cahildir, halk aptaldır, halk zeka yoksunudur bu tiplere göre.

Cumhuriyet dedik. Cumhuriyetin ilk yıllarında bu düÅŸmanlığa bir de 'Osmanlı düÅŸmanlığı' eklenmiÅŸtir. 'Başımıza ne bela geldiyse Osmanlı'dan gelmiÅŸtir' cümlesine iman eden Cumhuriyet eliti, 600 yıllık koca bir tarihi kökünden yok saymayı, o tarihi sürekli aÅŸağılamayı marifet bellemiÅŸtir. Tabii bunu yaparken de nedense hep Osmanlı'yı son yüzyılından ibaret saymayı…
Koray Çalışkan diye biri var malum. Biz onu en çok Mısır darbesinden çok az süre önce attığı 'ne darbesi, Mısır'da ordu Ä°hvan'dan yana' tweetinden hatırlıyoruz. Politikayla ilgisi bu düzeyde biri yani…

Ä°ÅŸte o Çalışkan, Cumhuriyet Bayramı gününde ÅŸunu yazdı: 'Osmanlı Spor, Osmanlı Ocağı, Osmanlı estetiÄŸi... Abdülhamit, Vahdettin zihniyetiniz batsın diyeceÄŸim, Ama sahi, rezil olup zaten battı Osmanlı.'

Nasıl? Çok güzel deÄŸil mi? Tam bir anakronizm ile Osmanlı'yı bugünden deÄŸerlendirip, vaktiyle bu milletin kurduÄŸu bir devletin yok olup gitmesinden 'orgazm' düzeyinde zevk alan yeni nesil bir Contürk. (DoÄŸrudur. 'Contürk.')
Åžöyle mi düÅŸünüyor acaba bu zihin: 'Mustafa Kemal ve arkadaÅŸları yedi düveli memleketten söküp atmak için deÄŸil de Osmanlı'yı yıkmak için baÅŸlatmışlardır KurtuluÅŸ Savaşı'nı.'

Ya da ÅŸöyle mi: 'Osmanlı'nın yıkılıp gitmesi, topraklarımızın 5 milyon kilometrekareden 783 bin kilometrekareye inmesi gerçekten çok güzel oldu. Kim uÄŸraÅŸacaktı ÅŸimdi o kadar yerin yönetimi ile?'

Ne diyordu Da Vinci: 'Osmanlı Ocakları ne olduÄŸu belli olmayan bir yapı… Osmanlı Spor bir futbol kulübü… Osmanlı estetiÄŸi ise senin asla anlayamayacağın bir dikey derinlik biçimi yeÄŸen… Boyunu aÅŸan havuza giriyorsun ama sorarlar adama: Yüzme biliyon mu?'

Alıntı - Yeni Şafak

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.