Makale
Seksen Kuşağı: Denize Ulaşamayan Irmak (1)
Takdim
Önemli sorunlarımızdan birisidir ‘devredememek’. Modern zamanlarda Müslümanların ‘ÅŸahitlik’ görevi, yaÅŸanılan çağın kendi kuÅŸağı ile sınırlı kalmakta bir sonraki kuÅŸaÄŸa devredilememektedir. Cahit EzerbolatoÄŸlu Hoca’mızın makalesi bu sorunu irdeliyor. Hocamız bu makalesinde; ‘Müslüman Zihnin’ oluÅŸumu ve devredilmesi için elzem olanlar hakkında rafine tespit, teÅŸhis ve önermelerde bulunuyor.
Dijital ortam dâhilinde yapılan okumaların verimli olabilmesinin ölçütleri göz önünde bulundurularak ilgili makale dört parçaya bölünmek suretiyle yayımlanma ihtiyacı hâsıl oldu. DeÄŸerli okuyucularımızdan istirhamım; bir bütünlük oluÅŸturan bu makaleyi, yayımlanan her bir parçasını ile bir bütün olarak görmeleri ve bu duruma göre zihinsel bir birleÅŸtirmeyi ihmal etmemeleridir. Cahit EzerbolatoÄŸlu Hoca’mıza çalışmasını biz kardeÅŸleri ile paylaÅŸtığı için kalbi sevgi, selam ve dualarınızı gönderiyoruz. (Arif Arcan)
GiriÅŸ
Kemali amaçlayanlar özeleÅŸtiriye bigâne kalamazlar, zira özünü eleÅŸtiren kiÅŸi eleÅŸtirel bakışın imkânlarını kullanır ve sorgulamak, sorunları belirlemek, deÄŸerlendirmek gibi birden çok eylemin öznesi olur. Bütün bunlar eleÅŸtiri amelinin bereketidir ve içten, adil ve insaflı olundukça söz konusu bereket artar da artar. Ä°çeriden bir bakışın ürünü olması onun avantajıdır ancak bu durum bazen dezavantaj da olabilir. Genelleme düzeyinde kalma riski taşır; eleÅŸtirici çeÅŸitli endiÅŸelerle ayrıntıya girmeyebilir, söylediklerini örneklendirmek istemeyebilir. Bu da maksadın anlaşılmasını engelleyebilir, yanlış anlamalara yol açabilir. Bu durum zaaf olarak görülmeyebilir, zira genelleme bakış açısını izhar etmek, konunun konuÅŸulmasına zemin hazırlamak gibi iÅŸlevleri yerine getirir. Herhangi bir sorunun enine boyuna ele alınmasına vesile olan bir genelleme en azından bu açıdan hedefine ulaÅŸmış kabul edilmelidir. Bu kabul genellemenin doÄŸasından kaynaklanan zaafların göz ardı edilmesini gerektirmez. Aksine bu durumun farkında olunması, söylenenlerden ziyade söylenmek istenenlere yoÄŸunlaÅŸmayı saÄŸlayabilir. DiÄŸer taraftan bu durum eleÅŸtiricinin kesin ve keskin deÄŸil ihtiyatlı bir üslubu tercih ettiÄŸini ve onun insan olarak yanılma ihtimalinin farkında olduÄŸunu da gösterebilir.
Bir fetret dönemi (yirmi sekiz ÅŸubat) ardından yapılan özeleÅŸtirinin daha soÄŸukkanlı, daha makul ve eleÅŸtirilen yıllara göre daha derinlikli olma potansiyeline sahip olduÄŸu söylenebilir. Ancak bu potansiyel, fetret döneminin nasıl geçirildiÄŸi ile de doÄŸrudan iliÅŸkilidir. Bu dönemi konu üzerinde kafa yorarak geçirenlerin deÄŸerlendirmeleri daha verimli olacaktır. EleÅŸtiri sahibinin ruh hali, üslubuna yansıyacak, deÄŸerlendirmelerinin kalitesini belirleyecektir. Åžimdilerde gençlik yıllarını geride bıraktığını iyice fark eden bu kuÅŸak deneyimlerini, ÅŸahitliklerini, ideallerini, idealleri ile gerçekler arasındaki mesafeyi kayıt altına almalıdır. Gelinen noktada savunulan düÅŸüncelerden gerçekleÅŸtirilen pratiklere, doÄŸru olup olmadıkları bir ÅŸekilde test edilmiÅŸ tecrübeler, hiçbir deÄŸerlendirme yapılmadan, yeni kuÅŸaklara aktarılmadan failleriyle birlikte yok olmamalıdır.
Ayakları aydınlanmaya çakılı, kafası saadet asrına kilitli bir kuÅŸağın bir dönemini ele almayı amaçlayan bu özeleÅŸtiri denemesi ifade edilen mülahazaların bir sonucudur. Seksen kuÅŸağı olarak da isimlendirilebilecek bu kuÅŸak yaÅŸları, metotları, zihniyetleri, pratikleri, eÄŸitim anlayışları ve kimlik algıları çerçevesinde deÄŸerlendirilecektir. Seksen kuÅŸağının karakteristik özelliklerini sayılan altı unsurun oluÅŸturduÄŸu düÅŸünüldüÄŸünden yazının iskeletini söz konusu tasnif oluÅŸturacaktır. DiÄŸer taraftan çalışma kendisini sorunları belirleme çabası ile sınırlamaktadır.
1. Serde Gençlik Var
Bu kuÅŸak, seksenli yıllarda genellikle ya üniversite öÄŸrencisi ya da yeni mezundur. Bu durum onların hem imkânlarının hem de zaaflarının kaynağı durumundadır. Bu olgu göz ardı edildiÄŸinde yapılan eleÅŸtiri insaf sınırlarını aÅŸabilir. DiÄŸer bir deyiÅŸle deÄŸerlendirmenin sıhhati için o yaÅŸ grubunun dönemsel özellikleri dikkate alınmalıdır.
Dünyanın her yerinde genç kuÅŸak, deÄŸiÅŸime yaÅŸlı nesilden daha açıktır. Bir genç dünyayı deÄŸiÅŸtirebileceÄŸine inanır. Birkaç arkadaşıyla bir araya geldiÄŸinde daha adil bir dünyanın hayalini kurar. Genç, hak ve adaletten yanadır ve haksızlığa karşı çıkmak için çok fazla düÅŸünmez. Fizikî gücün artmasından ilham alan bu ruh hâli, gencin kendisine duyduÄŸu güven duygusunun sonucudur. Bununla birlikte o, kanının akışı gibi coÅŸkulu, dinamik ve ataktır. Bir ideali benimsediÄŸi dönemlerde sayılan ve benzeri özellikler doruÄŸa çıkar. BaÄŸlanılan ideal, heyecanına heyecan katar. Bu nedenle delikanlıyı harekete geçirmek pek zor deÄŸildir. Ä°nandığı anda, samimiyetle, inancının gereÄŸini yerine getirir. Bunlar gençliÄŸin sahip olduÄŸu avantajlar arasında sayılmalıdır.
Ömrünün baharını yaÅŸayan genç; yine doÄŸal olarak bilgisizlik, yetersizlik, deneyimsizlik, acelecilik gibi pek çok dezavantaja da sahiptir. Fikirde ve eylemde müÅŸahede edilen eksiklik ve yanlışlıkların nedenlerini söz konusu zaaflarda aramak gerekir. Ayrıca genci hareket ve eylem, fikir, ilim ve sanattan daha çok çeker ve dolayısıyla eylemin idealine daha fazla hizmet edeceÄŸine inanır. Bilimsel ve düÅŸünsel yetersizlik, elde saÄŸlam kıstasların olmaması, aksiyona meyli, anarÅŸist düÅŸüncenin ve moda fikirlerin cazibesine kapılmayı kolaylaÅŸtırır. Bu meyil ve kapılma bilinçli bir seçim olarak düÅŸünülebilse de yukarıda ifade edilen zaaflar, seçimin saÄŸlığını tartışmalı kılar.
Gencin çok ciddi sorunları vardır ve bunlar onun tutum, tavır ve davranışlarını belirler. Kamuoyu tarafından adam yerine konulma isteÄŸi, gencin önemli taleplerinden biridir. Toplumda yer edinmeye çalışan genç bir taraftan kendini ispatlamaya çalışırken diÄŸer taraftan kendini mutlu hissedeceÄŸi bir getto oluÅŸturur ya da olanlardan birine katılır. Böylece kendine has dili, söylem ve üslubuyla, umut ve hayalleriyle, genci içinde yaÅŸadığı topluma, hatta aile ve akrabalarına yabancılaÅŸtıran özel köyler teÅŸekkül eder. Böylece kendi gibi düÅŸünmeyenleri dışlayan, katı, doÄŸruyu teke indirgeyen ve benimsediÄŸi doÄŸrudan baÅŸka doÄŸru olabileceÄŸini dahi kabul etmeyen, sürekli eleÅŸtiren, kimi zaman hırçın ve geçimsiz bireyler üreten kapalı gruplar oluÅŸur.
Bilimsel yetersizlik ve metodolojik zaaflar, asıl olana ulaÅŸamama ya da kabukta kalmayla sonuçlanır. Asla ulaÅŸamamanın, usulü bilememenin ve usul ile asıl arasındaki iliÅŸkiyi kuramamanın/görememenin sonucunda, bir dönem iman esasıymış gibi savunulan bir fikrin bir süre sonra tam tersini savunma gibi trajik durumlar gözlenir. Bilgiye burun kıvırma, “ilim sahibi olmadan fikir sahibi olma,” fikir ve ilim sahiplerini küçümseme ve edebe aykırı eleÅŸtiri ve davranışlarla âlim ve düÅŸünürleri rencide etme gibi davranış bozukluklarına rastlanabilir. Dil ve edebiyata karşı takınılan tavrın vahim olduÄŸu -her ne kadar durumun vahametini ifadede yetersiz kalsa da- belirtilmelidir.
Henüz yorum yapılmamış.