Sosyal Medya

Makale

Bir Dünya Kuracak isek;

Tutukluğumuz, ürkekliğimizden değil.

 

Kelimeler, iki yüz yıllık suskunluğumuzdan boğazımızı acıtıyor olabilir.

 

Uzun bir sürgünden dönmüş sayıyoruz kendimizi. Nereye yahut neye dönmüşüz de eskilerden neyi bulamamışız; hüzünlüyüz belki de mutsuz.

 

Yoksa dönmemiş miyiz?

Akşamlarımız, efsûni sabahları ile aşina saydığımız gökyüzümüzün altında bıraktığımız gibi değil. Belki de böyle bir şey yoktu da biz öyle ummuşuzdur. Sürgün uzadıkça eskilere ait anlatılanlardan kendimize kurmaca bir dünya inşa etmişizdir. Kurmaca ya da değil, hayal yahut rüya. Olsun, hayırlara karşı gelsin. Güzel, saf, temiz ve merhametli bir rüya bizimkisi.   

Tutukluğumuz, vicdan karasının pişmanlığından değil asla.

Nedamet getirecek günahlarımız olmadı zira. O kadar saf ve merhametli bir öfke büyüttük ki içimizde; dinimize, imanımıza ve canımıza kasteden düşmanımıza Zülfikar’ı çalmadan önce ona kardeşlik davetimizi yineledik.

Tutukluğumuz; iki yüz yıldır akan kanımızın hesabını soramayanların reel politiğin rasyonalitesine mahkûm zaferlerin çığlıklarının şaşkınlığındandır. Fırat kıyısında kurdun kaptığı koyunun hakkını aramak; reel politiğin rasyonalitesine aykırı sayılıyor artık. Zafer ise; kurdun kaptığı koyunun etinden, kurttan pay iddia etmek.   

Bir dünya kuracak isek; hesabı iyi yapmamız gerekir.

Bu dünyada ne kadar kalacağımızın sahih hesabı; sınırlı kaynaklar ile sınırsız ihtiyaçlar arasında yapmış olduğumuz karşılaştırmanın zalimliğini fehmetmektir. Sınırlı bir ömrün, sınırsız varoluşun izzet ve ikbalini satın alabilecek sermaye değerinin ne denli yüksek olduğunu anlamak; arizi değerlere yüklediğimiz mutlak yaşamsal kaygıların, esasında iplere üflediğimiz vesveselerden ibaret olduğunun farkına varmaktır.

Bir dünya kuracak isek; cahil, ahmak ve ebter olmamamız,  şahitlik görevimizi hakkıyla yerine getirmemiz gerekir.

Dünyayı sahiplenmek istemek kadar ahmakça başka ne olabilir ki?

Çocuklardan dahi sakınılan bu dünyanın kıymeti ancak bir ömür ile mukayyit ise; cahil bir sahiplenme, zalim bir paylaşamama duygusu ebterlikten başka neye karşılık gelir? Ebterlik; biyolojik olarak soyun tükenmişliği değil, felçli hale gelmiş bir düzenin devamında ısrar eden zalimliktir.

Emanet geldiğimiz bu dünya hayatındaki şahitliğimiz; arkada kalanların, biz gidenler için, ‘emanete hıyanet etmemiş olduğumuza’ dair yapmış oldukları şahitliklerin bizatihi kendisidir. Şahitliğimiz, bizden sonrakilere devretmek zorunda olduğumuz dinamik bir farkında oluştur.

Doğmuş ve doğmamış insanlara ve tüm mahlûkata örselenmemiş bir dünya bırakabiliyorsak şahitliğimizi yerine getirmişizdir demektir. Soyun devamı da bu değil midir?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.