Sosyal Medya

Makale

AKP’yi Eleştirirken Muvazeneyi Kaybetmemek

Birkaç gün önce Hayri Hoca’nın (Kırbaşoğlu) Sözcü gazetesindeki AKP camiasına yönelik ağır eleştirilerini okuyunca “Sen de mi Hayri Hocam!” demeden edemedim.

Söylediklerinde bir yanlış yok, (“İslamcılar” diye yaptığı genellemeyi çıkarırsanız) söylediklerinin altına imzamı atarım. Ama eleştirisini dile getirdiği makam ve mekân hiç şık değil.

Sağlıklı/doğru bir eleştiride sadece söylediklerinizin doğru olması yetmez; üslubunuz, nerede ve nasıl söylediğiniz de önemlidir.

İmkânı olsa İslam’ı ve Müslümanları bir kaşık suda boğacak olan Sözcü gazetesine İslamcıları şikâyet etmekten ne bekleniyor acaba?

Sadece Hayri Hoca değil, kendi ayarında ciddi bir kitle aynı yanlışı yapıyor.

Avamdan insanlar bunu yapsa anlarım; ne de olsa onlar için hayat siyah ve beyazdan ibaret. Onlar için bir kişi ya kahramandır ya da haindir; bir şey ya iyidir ya da kötü. Ortası yoktur.

Oysaki mürekkep yalamış, ciddi bir hayat tecrübesi olanların hal ve tavırlarının daha fazla sorumluluk taşıması gerekmez mi?

İhsan Eliaçık, Tayyip Erdoğan’a kızıyor gidip Gezicilerle saf tutuyor. Mehmet Bekaroğlu AKP’ye kızıyor gidip CHP’ye üye oluyor. Bay Kamalak, Erdoğan’a muhalefet olayım derken Esad’la kol kola poz veriyor.

Tepki adaletli olmalı, insanı yanlış yere sevk etmemeli. Muaviye’ye kızıp Mecusi ordusuna asker yazılmak neyin nesi oluyor?

Muaviye’nin yaptığı yanlışlar ve günahlar, ona olan kızgınlıklar, Mecusi ordusuna asker yazılmayı haklı kılabilir mi?

Sadece eleştiride değil, sevgi ve muhabbette de bir dengesizlik var. Ne yazık ki öfkemiz de muhabbetimiz de gözümüzü karartmış, vicdanımızı/adalet duygumuzu bastırmış.

Müslümanların önemli bir kısmı, AKP/Tayyip Erdoğan denince ikiye ayrılıyor. Bir tarafta sadece günahlarını görüp sevaplarına kör kalanlar diğer tarafta sadece sevaplarını konuşup günahlarına sağır olanlar var.

AKP, beşeri bir siyaset kurumudur. Günahı da var sevabı da. Günahlarını gösterip toptan cehennemlik veya sevaplarını gösterip toptan cennetlik ilan etmek doğru değil.  

Tayyip Erdoğan ne şeytandır ne de melek; senden ve benden daha masum veya daha günahkâr değil. Ama gelin görün ki karşıt olanlar, AKP’yi/Erdoğan’ı savunanları hırsız ve işbirlikçi; taraf olanlar ise, AKP/Erdoğan karşıtlarını hain, din düşmanı görüyor.

Hatta öyle ciddi bir kitle oluştu ki, kendisi gibi düşünmeyenlere ağza alınmayacak hakaretler, küfürler gırla gidiyor.

Eleştirinin olmadığı yerde ilerleme, gelişme/tekâmül yoktur. Gelişmek isteyen mutlaka eleştiriye açık olmalı. Aynı şekilde eleştiren kişi de sağlıklı ve anlayışlı bir eleştiri dili kullanmakla mükelleftir.

Eleştiri imha üzerine değil de ihya üzerine olursa anlamı olur. Aksi durumda dile getirilen eleştiri değil suçlama olur ki bu durum ceza/intikam beklentisi doğurur. Böylesi bir ruh halinin kimseye faydası olmaz.

Müslüman adil olmak zorundadır. Düşmanı bile olsa, aleyhine bile olsa adaletle hükmetmek zorundadır.

Bu yazıda her ne kadar AKP ve Tayyip Erdoğan’ı konuşmuş olsak da diğer birçok camia ve kişiye yönelik muhabbet ve karşıtlık için de aynı örneği verebiliriz.

Allah bizi adaletten ayırmasın; sevgimizin de öfkemizin de aklımızı ve vicdanımızı örtmesine fırsat vermesin.

 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.