Sosyal Medya

Makale

Eyleme geçen inancın hicranlı yolculuğu: HİCRET

Hicretun’Nebî’nin 1437. yıldönümündeyiz. (Dün, 1 Muharrem 1437 idi, hicrî-qamerî takvime göre..) 

Hicret, verilmekte olan bir mücadelede, bulunulan siperde kalmanın artık fayda getirmeyeceÄŸine karar veren kiÅŸinin, eylemini baÅŸka siperlerde sürdürmek üzere, yeni bir eyleme geçme kararlılığıdır, lafzen.. Bir coÄŸrafî mekandan kaçmak veya bazı menfaatleri gerçekleÅŸtirmek için ayrılmak mânasında deÄŸil..

Ä°slamî ıstılahatta / terminolojide ise Hicretsahte ilâhlara, putlara karşı, 13 yıl süren bir ‘tevhîd mücadelesi’nden sonra, Resul-i Ekrem (S)’in, Mekke’den ayrılıp, yaklaşık 500 km kuzeydeki Yesrib’e(sonraların, Medine’sine) gitmek zorunda kaldığı büyük hareketin, bir inancın harekete geçiÅŸinin hicranlı adı..

Hicret ve hicran.. Her iki kelime de, aynı kökten, acı veren ayrılık mânâsındaki ‘hicr’ kökünden gelmektedir.

Esasen, ‘Hicret’, eÄŸer, ‘hicran’ ile birlikte deÄŸilse.. Sıradan bir göç veya seyahat seviyesinde kalır. Yani, ‘hicranHicret’in ayrılmaz bir parçasıdır..

***

Hicret öncesini hatırlayalım.

Dünyaya yetim olarak gelen ve 6 yaşında öksüz de kalan Muhammed’in, ilk gençlik yıllarından itibaren, zayıflara, yoksullara yardımcı olmak isteyen ‘Hilf’ul-Fuzûl/’ (Faziletliler YeminleÅŸmesi) denilen bir hareket içinde bulunduÄŸu biliniyor. O YeminleÅŸme’deki sözler bugün için de ilginçtir:

‘Allah’a yemin ederiz ki, zulme uÄŸrayanın yanında ve zâlim, gasp ettiÄŸini mazlûma iade edene kadar hepimiz tek el gibi olacağız; bu birlik (...) zulme uÄŸrayanın mâlî durumunun tam eÅŸitliÄŸi ile birlikte devam edip gidecektir.’

Ki, Nubûvvet’ten sonra, Resul-i Ekrem (S)’e o yeminleÅŸme hatırlatıldığında, ‘O ÅŸartlar olsa aynı birliÄŸin içinde bugün de yer alırdım’ diyecektir.

***

Ve.. O’nun tebliÄŸinin gönülleri fethetmeye baÅŸlaması giderek daha bir geliÅŸme emareleri gösterdikçe, baskı ve iÅŸkenceler de daha bir artar.

Hz. Peygamber (S), önce Taif’e gitmek zorunda kalır. Ama, kendisine ‘eman’ verecek hiç kimse çıkmaz. Tersine, ‘eman’ verebilecek durumda olanlar, çocuk ve köleleri O’nın aleyhine kışkırtırlar. Ve alaylar, taÅŸlamalar, ayaklarının kan içinde kalışı.. Kimisi deli diye bağırır arkasından; kimisi sihirbaz diye..

***

Halbuki, O’nun sözü, son derece sâde idi.. ‘Lailaheillallah..

Yani, hayatı, ilâhlık iddiasıyla ve Allah’ın hükmüne aykırı olarak tanzim etmeye kalkışan her fikir ve güce karşı, insanın insana köleliÄŸini, kulluÄŸunu reddeden, insanın yalnızca Yaratıcısına ve yaratılış hikmetine göre yaÅŸamasının asıl özgürlük olduÄŸunu ilân eden bir özgürlük manifestosu idi, bu..

Elbette ki, ona karşı da mukabil bir savaş başlatılacaktı..

Ama, O,  putperestlerin, müÅŸriklerin sosyal düzenini, onların temel deÄŸerlerini temelden reddettirecek düÅŸüncelerinden vazgeçemezdi.

***

Ve nihayet, Hicret’e karar verildi.

Kimbilir ne derin acılarla gerçekleÅŸti, o yolculuk.. Ama, Hicret’in esasen hicran’sız olamayacağını söylemiÅŸtik..

Nitekim, miladî-622 yılındaki hareketi esnâsında, Hz. Peygamber (S), yol arkadaşı Ebû Bekr’e, ‘Üzülme, Allah bizimle..’ demesi, aslında, o anda, nasıl bir hicranlı ruh hali içinde olduklarını da gösterir. Ama Allah’ın kendileriyle birlikte olması tesellisi o üzüntüyü, o hicranı bastırır.

Çünkü, insanlığın yoluna bir sönmez ilahî meÅŸ’ale tekrar konuluyordu: Ä°slam..

***

Ama, sözün burasında, Ârif Nihad Asya’nın o nefîs’Na’t’ından bazı mısraları  hatırlayabiliriz:

‘Biz, / Bu dünyadan nereye/  Göçelim ya Muhammed! /Yeryüzünde riyâ, inkâr, hıyanet /Altın devrini yaşıyor. /... /”Ebu Leheb öldü” diyorlar; / Ebu Leheb ölmedi, ya Muhammed! /Ebu Cehl; kıt’alar dolaşıyor!’

***

Ä°nsanlık tarihinin seyrini deÄŸiÅŸtiren Hicret’in 1437. yıldönümü dolayısiyle, müslümanlara tebriklerimiz ve bütün insanlığa da hayırlar getirmesi temennilerimizle.. 

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.