Makale
Dalga kırdık, dalga kurma sürecine iyi hazırlanmalıyız!
Türkiye, son 13 yılda, pek çok bakımdan pek çok alanda büyük mesafeler katetti. Dalga kırdı; dalga kurma yolculuÄŸuna soyunacakken vuruldu.
DALGA KIRMA'YI BAÅžARDIK AMA...
Türkiye, 100 yıldır, medeniyet iddialarını terketmiÅŸ durumda: Her zaman söylediÄŸim gibi, 100 yıldır tarih yapmıyor, tarihte tatil yapıyor.
100 yıldır, dünya tarihi durdu; Batılılar, dünya tarihini durdurdu: Asya'yı, Afrika'yı, Latin Amerika'yı durdurdu: Asya da, Afrika da, Latin Amerika da tarih yapmıyor artık; kıyıya vurdu bu üç kıta da: Kapitalizm, bütün dünyayı kendine benzetti ve dünyanın bütün medeniyetlerini yok etti: RuhsuzluÄŸa mahkûm etti en azından.
Batılı dünya sistemi ve dünya tasavvuru çöktü. Ä°nsanlığı kültürel çölleÅŸmenin ve ontolojik felâketin eÅŸiÄŸine fırlattı.
Yeni bir dünya kurulacak. Türkiye, bu dünyanın kurulmasında kurucu bir aktör olacak.
Tarih, iki aÅŸamalı bir süreçtir. Önce dalga kırılır, sonra dalga kurulur. Burada hata yapan vurulur ve durdurulur.
Bu süreçte, ilk aÅŸamayı aÅŸtık çok ÅŸükür: Maddî bakımdan dalga kırdık. Korunaklı bir duvar ördük: Ä°çerden ve dışardan vuruyorlar ama çokertemiyorlar.
DALGA KURAMAZSAK YOK OLURUZ!
Åžimdi dalga kurma aÅŸamasına geçmek zorundayız: Bunun için de kültür ve fikirde, sanat ve ahlâkta büyük atılımlar yapamazsak, yok oluruz.
Siyasa'nın ve piyasa'nın pençesinde kıvranıp duruyoruz: Toplum olarak handiyse yüzyıldır her ÅŸeyi siyasa'ya ve piyasa'ya endekslememizin bize ödettiÄŸi ağır bedel bu!
Bir derdimiz bile yok aslında. Hakikat diye bir derdimiz yok, ne yazık ki! Her ÅŸey siyasa'dan ve piyasa'dan ibaret. Bu çok büyük bir felakettir tarih yapmış, tarihin akışını deÄŸiÅŸtirmiÅŸ bir toplum için: Ontolojik felaket.
Ä°ÅŸte bu ulvî dertle hemdert, hemdost ve hemhâl olabildiÄŸimiz içindir ki, dün, insanlığa hakikat, hakikatten süt emen, herkese hayat hakkı tanıyan bir adalet, kardeÅŸlik ve ruh medeniyeti hediye ettik.
Ama son iki asırdır köklü bir medeniyet buhranı yaşıyoruz: Medeniyet gökkubbemiz çöktü: Müslüman zihni, idraki, dili, “yer”i yerle bir oldu: Müslümanca duyuÅŸ, kavrayış, düÅŸünüÅŸ ve yaÅŸayış vasat'ımızı ve vasıta'larımızı, yetilerimizi ve yeteneklerimizi, ilkelerimizi ve zeminimizi yitirdik.
Zamanda ve mekânda Ä°slâm'ın diriltici ruhu hükmünü icra etmiyor artık. Müslüman zamanı'nı ve Müslüman mekânı'nı, ÅŸuurunu ve ÅŸiiri'ni kaybettik.
Zamanı ve mekânı MüslümanlaÅŸtırmamız gerekiyor silbaÅŸtan. Bu, bizim çağın aÄŸlarından ve baÄŸlarından, kavramlarından ve baÄŸlamlarından arınarak ümmîleÅŸmemiz, çaÄŸ aÅŸacak, çaÄŸ açacak, çaÄŸrı'sı çaÄŸ'ını kuracak bir öncü kuÅŸak yetiÅŸtirerek yeniden MüslümanlaÅŸmamız demek!
DERS'TEN ÖNCE DERT GEREK!
Dert büyük yani.
Öyleyse âcizane söyleyeceklerime kulak verin ÅŸimdi. Bu çaÄŸrım, herkese ama özellikle de eÄŸitimcilerimize...
ÖÄŸrenciye, Ders'ten önce Derd'ini öÄŸretecek Dertli hoca'lar gerek bize!
Derdimiz: Dertsiz ders, Dertsiz hoca, Dertsiz öÄŸrenci'dir. Bu, iyi biline!
*
Derdin varsa, “inilersin”! Derdin varsa, dertli dolap gibi söylenirsin. Derdin varsa, hakikate susamışların susuzluÄŸunu giderirsin.
*
Derdin varsa, diriIirsin. Derdini bilirsen, dertlere derman olur, hakikati bulur, diriltici ruh üflersin.
*
Derdin varsa, “ses” verirsin. Derdin varsa, nefes alır-verir, dirilirsin. Derdini bilirsen, nefes üfler, nefes olur, hakikati bilirsin.
NE MUTLU, DERT'LERÄ°NÄ° BÄ°LENLERE!
Derdini bileceksin, derdini sevecek, özleyecek ve özümleyeceksin ki, ders'ini alabilmen, ders'inin derdini de, derdinin ders'ini de bilebilmen ve sonunda nefsini yenebilmen, putları yere serebilmen, bütün ayartıcı putları elinin tersiyle itebilmen, hakikatin izini sürebilmen, hakikatin önüne nüfûz edebilmen, özüne / fıtratına / yaratılış gâyene eriÅŸebilmen, öz'ünü gür'leÅŸtirebilmen, gerçek özgürlüÄŸüne kavuÅŸabilmen mümkün olabilsin.
Ne mutlu dertlilere!
Ne mutlu insanlığın dertleriyle, hakikatin hayat, hayatın hakikat olması derdiyle hemdert, hemdost ve hemhâl olabilen yürek-ülkesi'nin gönül, keÅŸif ve fetih erlerine!
Ne mutlu dertlerini bilen, insanlığın önünü açabilecek, insanlığı hakikatle buluÅŸturabilecek dert sahibi, insanı, hayatı ve hakikati dert edinen, insanlığın “yük''ünü omuzlarında hissedebilen öncü nesillere, öncü hakikat erlerine!
DERT'SÄ°ZSENÄ°Z, DERT, SÄ°Z'SÄ°NÄ°Z!
Derdini bilmeyen, derdine derman bulamaz. Derdi olmayan, hiç kimsenin derdine derman olamaz. Dert senin dermandır, bilesin!
Derdimiz ne, öyleyse?
Hakikat yolculuÄŸuna çıkacak... ÇaÄŸ'ı iyi tanıyacak... Ondan sonra ÇaÄŸ'ın aÄŸ'larından ve baÄŸ'larından, kavramlarından ve baÄŸlamlarından arınarak ümmîleÅŸecek, kısacası ÇaÄŸ'ı tanımadığını ilan edecek, ÇaÄŸ aÅŸacak, ÇaÄŸ açacak, ÇaÄŸrı'sı ÇaÄŸ'ını kuracak bir öncü kuÅŸak yetiÅŸtirmek!
Ä°lim, irfan ve hikmet menzillerinde yolculuk yapacak, insanlığın sorunlarını hâl yoluna koyacak, bizi hakikatten süt emen hakikat medeniyetini yeniden ihya, inÅŸa yolculuÄŸuna çıkaracak, bu dünya için ve kendisi için yaÅŸamayacak, ilke'leri için, ilkelerinin ülkü'lere dönüÅŸmesi için, ülkü'lerinin ülke'sini bulması, dünya'sını kurması için yaÅŸayacak bir öncü kuÅŸak!
Ä°ÅŸte bütün mesele, asıl dertlenmemiz gereken yegâne derdimiz ve kafa patlatmamız gereken yegâne “ders”imiz bu! Gerisi çelik-çomak oyunu!
Son söz. Söz'ün öz'ü: Dert'sizseniz, bilin ki, dert, siz'siniz! Vesselâm.
Henüz yorum yapılmamış.