Sosyal Medya

Makale

Pornografik Propaganda Süreci

Masum bir muhacir çocuğunun kıyıya vuran cesedinin fotoğraflarını paylaşanlar(!) ve bunun üzerinden bir bilinç oluşturma gayretini normal görenlerin çokluğu bardağı taşıran son damla oldu. Yıllardır tüm ikazlara rağmen Gazelli, Iraklı, Suriyeli kardeşlerimin çocuklarının parçalanmış vücutlarının fotoğraflarının, işkenceye uğramış kardeşlerimin resimlerinin mail kutuma gönderilmesine bir türlü mani olamadım. Bu gönderilerde ısrar eden güya ‘düşmana karşı duruş bilincinin sağlanması’ adına tebliğ yaptığını zannedenlerin mail adreslerini silmek bile meramımı anlatamadı. O zaman bu kardeşlere kızmak yerine anlatmaya gayret edelim…

 

Şuurlandırma kastıyla yaydığınız işin asıl adı ceset pornografisidir. Pornografi sadece,  cinsel kışkırtma için yayınlanan açık saçık görüntülere denmez. Aslında  “like” beklentisiyle kişilerin mahremini (hiç kimse kendine ait böyle bir resmin paylaşılmasına razı olmaz) onların iznini almadan sosyal medya eliyle sanal âlemde teşhir etmek de bir tür pornografidir. Gösterilenin dışında hiç bir yere gönderme yapmayan seyirciyi sadece cesede yoğunlaştıran her fotoğraf gönderisi pornografiktir. O zaman sadece çıplak bedenleri değil, şiddete ve işkenceye maruz kalmışlara, savaş ve terör mağdurlarına ait tüm fotoğraflar pornografiktir. Ceset fotoğraflarının, mahkemece suçun ve suçlunun belirlenmesi amacıyla delil olarak çekilip saklanması normal olandır. Ama savunmasız insanlara dolaysız ulaşan bu fotoğraflar toplumsal bilinçaltına yönelik yapılan saldırılardır ve onarılmaz yaralar açmaktadır.

 

Sadece beş yıl öncesinde Şam ve Halep’te sanal dünyanın müptelaları da Filistinli ve Iraklı ailelelerin ve çocuklarının parçalanmış ceset fotoğraflarını paylaşıp(!) kınama babından ahkâm kesenlerin şu anda kendi çocuklarının parçalanmış cesetleri üzerinden mesaj verilme gayretkeşliğini nasıl karşılıyorlar? Doğu’da öldürülmüş bir asker yakınınızın naşının fotoğrafları üzerinden PKK’nın telin edilmesine razı olur muydunuz? Veya çocuğunuzun arkadaşlarıyla gittiği Karadeniz’de boğulup sahile vuran şişmiş cesedinin fotoğraflarının en çok tıklananlardan olmasından gurur duyar mıydınız? Kötülüğün tespiti ve mücadelenin en insani yöntemi ‘kendine yapılmasını istemediğini sen de yapma’ adlı terk edilmiş sünnettir.

 

Bu örneklerden de anlaşılacağı üzere bu pornografik resimleri yayanlar kendilerini güvende hisseden, böyle acıların başına gelme ihtimali olmadığını zannedenlerdir. Bunun için kendini, mağdurun ve geride bıraktıklarının yerine koyup vazgeçme ihtimalleri zayıftır. Bu pornografik resim yayıcıları, olaylara müdahale eden veya şahit olan değil seyreden konuma indirgenmelerinden razıdırlar. Üstelik bu seyirciler de, seyreden seyircilere sahip olduklarından popülerliklerini yitirmemek adına daima yeni resimler bulup servis etmek zorundadırlar. Sosyopatlar, yaptıkları kötülüğün farkına varan ama empati kuramayanlardır.  Yaydıkları resimlerden tövbe etmeyenler gün geçtikçe sosyopatların yaptıklarını normal görürler. Bu da bir tür davranış bozukluğudur. Üstelik ceset fotoğrafı göre göre alışkanlık peyda edenler paylaşılan(!) her katliam görüntüsüne bir morg görevlisi soğukluğunda kayıtsız kalmalarının duyarlılıklarını yitirmek demek olduğunun farkında değildirler.

 

Yaşanan acıların şahidi olmak yerine tüketilmesine katkı bulunmak vicdanları karartır. Ölenlerin yakınlarının acılarına ortak olup teskin etmek yerine, katliamlar üzerinden kendini duyurmak isteyen zalimlerin oyuncağı olduklarının farkında değildirler Bu fotoğraflarla beslenen kitlesinin ilgisini kaybetmemek ve ‘like” sayısını arttırmak için her geçen gün bu tür fotoğrafları abartarak yayınlama zorunluluğu, kişiyi yalanı yayan fasık durumuna indirger.         

 

Müslümanların bu pornografik yaklaşımı normal görmeleri sanal âlemle başlamaz. 1982 Şubatında katil Hafız Esad tarafından yapılan Hama katliamında hapishanelerde tecavüze uğrayıp hamile bırakılmaya çalışılan mağdurelerin, durumunu anlatıp intihar fetvası istedikleri mektup, hatiplerce, cihad şuuru(!) edindirmek için yıllarca hutbelerde okundu. 1995’de Bosna katliamda 52000 kadınını sistematik tecavüzü de aynı kürsülerde İslami tebliğinin(!) gereği sayılarak anlatıldı. Bunu en son örneği ise 2013’de Kabataş’ta saldırıya uğrayan mağdure kardeşimizin polise verdiği ifadesi sansürlenmeden gazete, dergi ve sanal âlemde tıklanma rekoru kırmasıdır. Üstelik bu olay unutulmaya, yaralar kabuk bağlamaya başladığı yakın zamanda tekrar ısıtılıp mağdureyi savunmak kastıyla(!) tekrar servis edildi. Yani hiç kimse bu mağdurelerin rehabilite edilip topluma kazandırılmasıyla ilgilenmedi.

 

Yirmi yaşına kadar eline silah almamış genç askerleri dağlarda telef eden örgütlü katilerin cesetlerini üst üste koyup çekilen fotoğrafları yayınlayarak şehit ailelerinin acıların dineceğini sananlar ceset pornografisinden medet umanlardır. Hâlbuki siyer okuyanlar bilirler. Uhud’da ciğeri çıkarılmış Hamza(ra) ve anca parmaklarından tanınacak şekilde parçalanmış Musab’ı (ra) görünce gözleri yaşlarla dolan Resulullah(sav), kardeşlerinin defnine yardım etmiş sonrasında verdiği hutbede ‘siz düşmanınızın cesetlerine müşriklerin yaptıklarını yapmayı layık görmeyin” şeklinde sertçe uyarmıştır.

 

Velhasıl gün tövbe günü kardeşim. Bizi İslam fıtratından ve şahitlikten uzaklaştıran, acıların teskin edicisi değil tüketicisi kılan pornografik faaliyetlerden pişman olalım.

    Yoksa    

    El Basir olan Allah, neyi seyrettiğimizi ve neyi seyrettirdiğimizi görüyor…

    El Semi olan Allah, nelere kulak verdiğimizi ve nelere çağırdığımızı işitiyor…

    El Habir olan Allah, neleri yaydığımızı ve yayılmasına sebep olduğumuzdan haberdar…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.