Makale
Sokaklar tekin deÄŸildir
Meslek hayatına baÅŸladığımda Kenan Evren cumhurbaÅŸkanı, Turgut Özal çiçeÄŸi burnunda BaÅŸbakan, Süleyman Demirel ise yasaklıydı.
31 yıllık meslek hayatımda çok ÅŸeyler gördüm. Meslek büyüklerimin “Kalem savaÅŸları”nı izledim. Fikir tartışmalarına tanık oldum. Ancak gazete köÅŸesinden bir gazetecinin ölümle tehdit edildiÄŸine ilk kez tanık oluyorum. Star'dan Cem Küçük'ün Hürriyet yazarı Ahmet Hakan'la ilgili yazdıklarını kast ediyorum. Bunlar doÄŸru ÅŸeyler deÄŸil. Türkiye ve AK Parti bunu hak etmiyor.
Star Gazetesine bomba konulduÄŸunda, Star Yönetim Kurulu BaÅŸkanı Murat Sancak silahlı saldırıya maruz kaldığında, ”Ama, fakat” demeden teröre karşı çıktık. “Fikirler silahla susturulamaz” dedik. NTV'de canlı yayında söyledim bunları.
Ama bir Deja vu durumu yaşıyorum.
90'lı yıllarda Tansu Çiller'i izliyordum. O zaman Flash TV baskını yaÅŸanmıştı. Flash TV baskını Çiller'in üzerinde kara bir leke olarak kaldı. Türkiye yurt dışında basın kuruluÅŸlarını basılıp, kurÅŸunlandığı bir ülke damgasını yedi. Flash TV baskını, Çiller'e hayır getirmedi.
48 Saat arayla Hürriyet gazetesine yapılan saldırı bana geçmiÅŸi hatırlattı. Özgür basın diye gelen, “Üç Y”diye yola çıkan, sonuna kadar özgürlükleri savunan AK Parti'nin 13 yıllık iktidarında bunların olmaması gerekirdi. AK Parti kendi hikayesini böyle tüketmemeli.
Ülkemiz çok tehlikeli sulara sürüklenmek istiyor. GeçmiÅŸ dönemin acılarını yaÅŸayan insanlardan biri olarak Üstad Necip Fazıl misali avazım çıktığı kadar, ”Durun kalabalıklar bu yol çıkmaz sokak” diye bağırmak istiyorum.
Ülkem adına kaygılıyım. Bir yerlere doÄŸru sürükleniyoruz diye feryat etmek istiyorum. DaÄŸlıca ve IÄŸdır'dan ÅŸehit haberlerinin geldiÄŸi gece Ankara sokaklarındaydım.
Ankara'dan iki ÅŸehidimiz vardı. MHP Genel BaÅŸkanı Devlet Bahçeli'nin sokaklara çıkılmaması, saÄŸduyulu hareket edilmesi çaÄŸrısına raÄŸmen yıllar sonra ülkücüler sokaklardaydı. Demek ki, Bahçeli'nin saÄŸduyulu açıklamasına raÄŸmen ülkücüleri sokaklara döken bir irade vardı.
Bir yayın nedeniyle Ülke TV binasına ulaÅŸmak için Konya yoluna çıktım. MHP bayraklarının sallandığı araçlardaki ülkücüler PKK aleyhine slogan atarak ilerliyorlardı. Araçlarının içinde aileleri olan birçok insanın yan yollara sapmaya ya da aracını kenara çekip beklemeye baÅŸladığını gördüm. Ä°nsanların gözlerinde kaygı vardı. Yayına yetiÅŸmem gerekiyordu. Ülke TV binasının bulunduÄŸu sokaÄŸa gelince, üst taraftan kalabalık bir grup sokağın giriÅŸini kapatmıştı. SokaÄŸa aÅŸağıdan girmek için yolumu deÄŸiÅŸtirdim. Orası daha kalabalıktı. Uzak bir yerde aracımı park edip, öfkeli kalabalığın arasında ilerleme çalıştım. Kanal 7 ile aynı sokakta bulunan DBP genel merkezinin önünde toplanmış olan kalabalık bir yandan slogan atıyor diÄŸer taraftan da binayı taÅŸlıyorlardı. Gerginlik giderek artıyordu. Ülkücü grup önce binanın önüne Türk bayrağını dikti. Sonra içeriye nasıl girdiklerini bilemediÄŸimiz iki kiÅŸi ellerindeki sert cisimlerle vurarak DBP Genel Merkezi tabelasını sökmeye çalıştı. Bu sırada kalabalığın galeyana geldiÄŸine tanıklık ettim. Kısa bir süre sonra tabela söküldü, yerine Türk bayrağı asıldı, polis binaya girdi, eylemcileri çıkardı, bir süre daha binayı taÅŸladıktan sonra kalabalık kısmen yatışmaya baÅŸladı. Öfkeli gençler yavaÅŸ yavaÅŸ dağılmaya, hatta “Åžehidimizin evine gidiyoruz” sesleri arasına ana caddeye doÄŸru yönelmeye baÅŸlayınca birileri ortaya çıktı. Slogan atıp, gençleri orada tutmaya çalıştı. O ana kadar amacını aÅŸan bir tepki eylemi, organize bir harekete dönüÅŸmeye baÅŸladı. Ergenekon operasyonları nedeniyle “Uyamaya çekilmiÅŸ” hücreler son geliÅŸmeler nedeniyle yeniden harekete geçiyor mu diye düÅŸünmeden edemedim. Kalabalık ancak polisin gaz sıkmasıyla dağıldı.
12 Mart'tan önce 27 Mayısçılardan ve 12 Mart'ta yeni bir darbe hevesinin peÅŸinde koÅŸan Ä°rfan Solmazer, ”Ben onlara Ä°stanbul'da, Ankara'da mısır patlatır gibi bomba patlattırıyorum” demiÅŸti. Ne oldu? Deniz GezmiÅŸlerin eylemlerini kullanan asker yönetime el koydu. Ä°rfan Solmazer darbeden 1 gün önce yurt dışına çıkarıldı. Deniz GezmiÅŸler ise idam edildi. Darbeciler iktidarlarını gençlerin kanları, bedenleri ve daraÄŸaçları üzerine kurdular.
12 Eylül yargılamaları sırasında anneler gördüm. 12 Eylül'de idam edilen Manisalı ülkücü Halit EsendaÄŸ'ın annesini görmüÅŸtüm. Mürüvvet ana hayattalardı ama yaÅŸamıyordu. Ä°dam edilmeden önce yazdığı mektupta, ”NiÅŸanlıma da selam eder, Cenab-ı Allah'ın mutlu bir yuva kurması için ona yardımcı olmasını dilerim” diyen Mustafa PehlivanoÄŸlu'nun abisi, ”Annem son anına kadar Mustafam diyerek gitti” demiÅŸti.
Bedrettin Demirel PaÅŸa, ”Åžartlar olgunlaÅŸsın diye bekledik ama çok kan aktı” demiÅŸti. Akan kan, resmi rakamlarla 5600 gencin kanıydı. 80 öncesinde günde 10 kiÅŸiden az insan öldüyse gazetelerin haber yapmadığı günlerdi. Olaylarda kullanılan silahın sabah solcuların elinde öÄŸleden sonra ise ülkücülerin elinde cinayet iÅŸlediÄŸi günlerdi.
“11 Eylül günü akan kan 13 Eylül günü nasıl durdu” diye soran Demirel sorusunun cevabını kendi vermiÅŸti: ”Kanlar Kenan Evren'i Çankaya'ya taşımak için akmıştı” ÅŸartlar olgunlaÅŸsın, asker darbe yapsın diye çok kan aktı. Hem de oluk oluk kan aktı. Darbe yapmak için saÄŸ ve sol örgütleri kullananlar ise darbeden sonra cezaevlerini iÅŸkencehaneye çevirip, iÅŸkence yaptılar hayatlarını kararttılar, bir kısmını da astılar. Ne yapsınlardı. Asmasın da beslesinler miydi!
7 Haziran'da tek başına iktidar çıkmayınca, birileri harekete geçti. Türkiye'yi yeniden terör ve istikrarsızlık girdabına sokmak istiyorlar. Aynı günde IŞİD'in, PKK'nın, DHKP-C'nin düÄŸmesine basan irade bir yandan da sokakları harekete geçiriyor.
Biz de sokakların bir geçmiÅŸi vardır. Biz de sokaklarla rejim arasında bir iliÅŸki vardır. Biz de sokaklar tekin deÄŸildir.
Henüz yorum yapılmamış.