Sosyal Medya

Makale

Bu yazıyı bir akıl hastanesinden yazıyorum

Olaylar ÅŸöyle geliÅŸti: Türkiye Milli Futbol Takımı, gruptaki en önemli maçında Hollanda'yı 3-0 gibi net bir skorla maÄŸlup etti. Tam o dakikalarda DaÄŸlıca'dan gelen bir haber bu sevinci derhal üzüntüye çevirdi hepimiz için. Alçak terör örgütü, DaÄŸlıca'da pek çok askerimizin ÅŸehit olmasıyla sonuçlanan bir saldırı düzenledi. Haberin yayılmasından kısa bir süre sonra o esnada bir televizyon kanalında canlı yayın konuÄŸu olan CumhurbaÅŸkanı Recep Tayyip ErdoÄŸan'a sunucu tarafından bu baskın soruldu. CumhurbaÅŸkanı da, bu meselenin nasıl bu hale geldiÄŸi ve nasıl çözüleceÄŸi konusunda fikir beyan etti. Ä°ÅŸte tam bu noktada Hürriyet ve Zaman gazeteleri devreye girip, tahminen milyonlarca insanın izlediÄŸi bir canlı yayında, üstelik CumhurbaÅŸkanı'nın asla söylemediÄŸi sözleri ÅŸöyle haber yaptılar: 'CumhurbaÅŸkanı ErdoÄŸan'dan DaÄŸlıca yorumu: 400 milletvekili verselerdi böyle olmazdı.'

DoÄŸrusu, Hürriyet'in algıyı oluÅŸturup sonra derhal sildiÄŸi o manÅŸeti görür görmez kendi kendime 'yuh artık, yok artık. Birinin etmediÄŸi bir sözü etmiÅŸ gibi haber yapmanın da bir ÅŸekli var. Hepimizi aptal yerine koymanın da bir sınırı var' dedim. MeÄŸer yokmuÅŸ.
YokmuÅŸ, çünkü bu habere derhal inanan binlerce, on binlerce sosyal medya hesabı gördüm dakikalar içerisinde.
Sonra olaylar ÅŸöyle devam etti:

CumhurbaÅŸkanı'nın etmediÄŸi sözler üzerinden yapılan haber, muazzam bir algı fırtınasına dönüÅŸtürüldü. DaÄŸlıca'daki hain baskını PKK yapmamış da bizatihi ErdoÄŸan yapmış gibi bir hava estirildi. Zaten 'bu olan bitenler hep AK Parti 400 vekil çıkaramadı diye oldu' cümlesine inandırılmış bir kitle, DaÄŸlıca baskınının da 'normal' hatta 'AK Parti ve ErdoÄŸan tarafından planlanmış bir eylem' olduÄŸuna ikna edilmeye çalışıldı. DaÄŸlıca'da, PKK denilen alçaklık organizasyonunun yaptığı baskın derhal ikinci plana itildi özenle ve toplumun önüne o dolma yeniden servis edildi: 'Bu ErdoÄŸan diktatör.'

Ä°ÅŸte bu noktada, Hürriyet'in yaptığı algı operasyonunu içine sindiremeyen 200 kadar insan, gazete binasının önüne giderek protesto gösterisi düzenlediler. Yapmamaları gereken bir ÅŸey yapıp, gazetenin bir iki kapısını ve birkaç camını da kırdılar. Gerçi, adliyeye girip savcı ÅŸehit edenlere 'eylemci' diyebilen insanları bünyesinde barındıran DoÄŸan Medya Grubu'nun böylesi basit bir olayı 'demokraside böyle ÅŸeyler olur. Eylemci arkadaÅŸların camımızı kırmaları çok yanlıştı' türünden bir açıklama ile karşılamasını beklerdim, ama öyle olmadı. Hatta bir ara, 'belki buradan bir Gezi daha fışkırabilir' diyerek gaza gelen bir DoÄŸan Medya insanı 'içeriye giriyorlar' falan bile yazdı sosyal medyada; ama meselenin öyle olmadığı çok kısa sürede anlaşıldı.

DiÄŸer yandan, ErdoÄŸan'ın CumhurbaÅŸkanlığı ve AK Parti'nin iktidarı bitsin diye artık kimin kiminle ittifak ettiÄŸi belli olmayan güzel ülkemizde bir önemsiz geliÅŸme daha yaÅŸandı. Today's Zaman ve Meydan gazetesi yazarı Ä°hsan Yılmaz sosyal medyada 'muhalif herkes; yazar, aydın, gazeteci, akademisyen, siyasetçi v.s Hürriyet'e destek ziyaretine gitmelidir. Bir an önce ve herkes! Lütfen!' yazdı. Valla ne yalan söyleyeyim. Ä°lerleyen saatlerde bir takım ablaları ellerinde cevÅŸenlerle Hürriyet gazetesinin önünde görmeyi umut ettim. 'Okçular tepesi' deyip bir bankanın, 'altın bilmem ne' deyip bir holdingin önünde cevÅŸen okuyan bir gruptan '411 el kaosa kalktı', 'gerekirse silah bile kullanırız' ya da 'tank sesleri' manÅŸetlerini atan Hürriyet'e de bir mazlumiyet, bir maÄŸduriyet izafe etmelerini niçin beklemeyelim ki?

Ve olayların finali:
KendiliÄŸinden toplanan kalabalığı sakinleÅŸtirmek, herhangi bir taÅŸkınlığa mahal vermemek için, sorumluluk alarak, derhal Hürriyet Gazetesi'nin önüne giden ve burada ortamın sükûnet bulmasını saÄŸlayan AK Parti milletvekili ve AK Parti Gençlik Kolları BaÅŸkanı Abdurrahim Boynukalın, bizatihi Hürriyet tarafından hedef tahtasına konulmaya çalışıldı.

Ekranında saz çaldırdığı adamın ellerindeki kanı gizlemeye ant içmiÅŸ, söylenmeyen sözler üzerinden aÅŸağılık bir algı oyunu oynamaktan çekinmeyen, DaÄŸlıca'daki alçak pusuyu bile birilerinin lehine karartmaya çalışan o bulanık, o karanlık yapı, gözünü kolay lokma sandığı bir isme, Boynukalın'a dikti. Sanki o lokma boÄŸazlarına yumruk olup takılmazmış, sanki Abdurrahim Boynukalın ve ona benzeyen milyonlarca insan diÅŸlerini sıkmaktan baÅŸka bir ÅŸey yapamazmış gibi…
Tel dolapta peynir olacaktı. Yer misiniz?

Ne diyordu Nietzsche: 'Ä°ÅŸte ben tam bu noktada 'bu ülke giderek bir akıl hastanesine dönüÅŸüyor' cümlesini kurdum. Sonrasını Elizabeth'e soruver de anlatsın yeÄŸenim.'

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.