Sosyal Medya

Makale

Sadece Terörün Değil Siyasetin Finansmanını da Sorgulamak Lazım

Yeni bir seçim arifesindeyiz. 1 Kasımda erken seçimler var.

Milletvekili olmak isteyenler 1 Eylül’den itibaren adaylık başvurularına başladılar bile.

Hiç düşündünüz mü, hukuki salahiyeti olup isteyen herkes aday olabiliyor mu?

Kâğıt üzerinde bir mani yok, ama uygulamada olay hiç sanıldığı gibi değil. Hukuki şartların yanında belki de üstünde olan başka bir kural var:

Para, para, para…

Bugünkü şartlarda parası olmayan siyaset yapamaz.

Siyasete girecek kişinin mutlaka parası olmalı hem de öyle az buz bir para değil, servet diyeceğimiz bir miktara sahip olmalı.

Örneğin, bugün Ak Parti’den aday olmak istediğinizde daha başvuruyu yapmadan 5 bin TL bağış yapmak zorundasınız. Parayı yatırıp başvuru dilekçesini teslim eder etmez, etrafınızı saran Kadın Kollarını, Gençlik Kollarını vs de görmeniz lazım. Yasal olarak bunlara bağış yapmak zorunda değilsiniz ama temayül yoklamasında listenin üst sıralarda yer almak istiyorsanız bu birimleri üzmemeniz lazım.

CHP gibi ön seçimle aday belirleyen bir partiden aday olacaksanız tüm delegelerin gönlünü hoş edecek bir şeyler yapmanız şart.

Adaylık için yapılan harcamalarla iş bitmiyor; asıl harcama aday olduktan sonra başlıyor:

Reklam çalışmaları, araç giydirmeleri, seçim büroları, basılı ve sesli materyaller, ekrana çıkmak için TV yöneticilerine verilen veya gazetelere haber olmak için ilgililere verilen legal/illegal ücretler, mitingler, mitingleri kalabalık göstermek için kitle bindirmeleri için yapılan harcamalar vs derken bir bakmışsınız milyonlar uçmuş gitmiş.

Sonuçta, aday olan kişi seçimi kazandığında, yemeyip içmeyip 4 yıl boyunca alacağı tüm maaşı, harcırahı, ekstra görevlendirme ücretlerini toplasa bile seçim döneminde harcadığının yanında devede kulak bile etmez.

Şimdi soralım:

Bir insan seçildiğinde alacağı maaşın kat be kat üstünde bir parayı seçilmek için niye harcar?

a) Akli melekelerinde problem vardır.

b)Çok zengindir, kazanmayı umduğu itibar/şöhret için harcadığının bir önemi yoktur.

c)İdealleri vardır, bu idealleri uğruna tüm servetini harcamayı göze almıştır.

d)Seçim masraflarını başka birileri finanse ettiğinden kendisi için bir risk yoktur.

e) Sahip olacağı makam ve yetkiler aracılığıyla, harcadığının çok daha fazlasını legal/illegal yollarla kazanacağını umuyordur.

Başka bir şık aklıma gelmiyor; ya sizin?

Çevremizde aday olanlar en çok hangi şıka tekabül ediyor?

Etrafımızda “çalmaz, yolsuzluk yapmaz” diyeceğimiz siyasiler bir elin parmaklarını geçmiyor. Taraflı tarafsız, partili partisiz herkes, kirli siyasetten, yolsuzluklardan, hırsızlıklardan şikâyet ediyor.

Ne ektik ki ne biçmeyi bekliyoruz?

Olaya illa hırsızlık/yolsuzluk bağlamından bakmayalım. Parayı bastı diye her siyasetçinin yolsuzluk yapacağını düşünmek haksızlık olur. Ama paraya dayalı bu çarpık siyasetin ideal bir siyaset yapısı sunmayacağı da aşikârdır.

Paranın etkin olduğu bu siyasi yapıda, parasal güç odaklarının siyaset üzerinde etkin ve belirleyici olması kuvvetle muhtemeldir.

Siyasetin sadece kirliliği değil çapsızlığı da bu çarpık yapılaşma nedeniyledir:

Siyaseten ehil birçok insan, mali gücü olmadığı için siyaset çarkının dışına itiliyor. Tersi şekilde, siyasi çapı olmayan birçok kişi de sadece parasal gücü sayesinde oturduğu koltuğu fuzuli yere işgal ediyor.

Neredeyse 100 yıla dayanacak olan Türkiye siyaset tarihine baktığınızda siyasi liderin sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Aynı şekilde bu 100 yıllık tarihte Türkiye siyasetinde etkin olanların sayısı (figüranlar hariç) 500 kişiyi geçmez.

100 yılda (ortalama) 50 milyonluk bir ülkede etkin siyasetçi sayısının 500’ü geçmemesi, siyasetin dar ve belirli bir zümrenin tekelinde olduğunun bariz örneğidir.

Bu süre içerisinde siyasiler atanmışları, atanmışlar da (özellikle askeri ve adli bürokrasi) siyasileri belirledi. Hal böyle olunca ehil kadrolardan bahsetmek fazla mümkün olmadı.

Siyasetçilerin çapsızlığı nedeniyle ülkemizde siyaset aksiyon üzerinden değil reaksiyon üzerinden yürüyüp durdu.

Sürekli bir düşman tasviri çizildi, insanlar kutuplaştırıldı, meydanlarda nefret söylemleri kol gezdi.

Siyasetteki çapsızlığımızı sadece kirli siyaset finansmanına bağlayamayız ama ana etkenlerden biri olduğu acı bir gerçek.

Son yıllarda gündeme gelen “terörün finansmanını kesmeye yönelik” çabaların aynısını “kirli siyasetin finansmanını kesmek” için de göstermeliyiz. İkisinin birbirinden fazla bir farkı yok; biri topluma birden zarar verirken diğeri yavaş yavaş zarar veriyor.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.