Makale
Ayrışmaya Ayarlı Koalisyonun İmkânı; Birlik Söyleminin Politiği
Türkiye’de sosyal, kültürel, ekonomik ve siyasal zeminlerinde sarf edilen ‘toplumsal birlik’ söylemi, söyleyenin tarafına bakılmaksızın hiçbir zaman ahlaki bir içeriÄŸe, ahlaki bir donanıma ve salt toplumsal birliÄŸe ayarlı bir niyete sahip olmamıştır. Türkiye’nin bölünmüÅŸ toplumsallığı, özellikle siyaset içerisinde kendisine yer arayan ya da siyaseten bulunduÄŸu yeri korumaya çalışan aktörlerce her zaman için zinde tutulmuÅŸtur. Türkiye’de toplumsal birlik söylemi, söyleyenlerce sürekli olarak ayrışmaya ayarlı bir üslup ile seslendirilmiÅŸtir.
Akparti’nin CHP ile yapmış olduÄŸu koalisyon görüÅŸmeleri, görünürde toplumsal baÄŸlamda geçmiÅŸi ancak bir yüzyıla uzanan bir ‘ayrışmışlık’ hali merkeze alınarak baÅŸladı ve hiçbir sonuç alınamadan da bitti. CHP’nin temsil ettiÄŸi ve Cumhuriyet kazanımları olarak özetlediÄŸi modern ve Batı kaynaklı yaÅŸam tarzları ile Akparti’nin temsil ettiÄŸi gelenekçi/muhafazakâr tutumu, bu koalisyon görüÅŸmelerinin gerçekten de merkezinde miydi? Türkiye’deki toplumsal bölünmüÅŸlüÄŸün geçmiÅŸi analiz edildiÄŸinde bu iddianın kocaman bir yalan olduÄŸu ortaya çıkacaktır. Mesele; siyaseten inÅŸa edilmiÅŸ bir ayrışmanın taraflarını temsil ediyor olmanın saÄŸlamış olduÄŸu siyasal meÅŸruiyetin devamıdır.
Akparti’nin popüler kültür marifeti ile çizmiÅŸ olduÄŸu CHP’lilik portresi; içki içen, tesettüre riayet etmeyen, Ä°slam dini ve toplumsal geleneklerle arasında mesafe olan, toplumun geniÅŸ kesimleri ile kavgalı, seçkinlerden oluÅŸmuÅŸ ve yerli olan her ÅŸeye husumet besleyen, dış mihrakların maÅŸası betimlemeleri üzerinden yürümektedir. CHP nezdinde ise yine popüler kültür marifetiyle çizilen Akparti’lik portresi; faydacı, fırsatçı, maddi çıkar saÄŸlamak için dini, milli ve toplumsal deÄŸerleri istismar eden, cahil, kavgacı, ben merkezli, devlet yönetiminden anlamayan vurguncu betimlemeleri üzerinden yürümektedir. Hemen her partide görülebilecek ‘parti kodamanlarının’ faaliyetleri, her iki taraf için de bu betimlemeleri haklı çıkaracak örneklerle doludur. Mesele; ayrışmanın keskinliÄŸini kitleselleÅŸtirilerek, inÅŸa edilmiÅŸ bir ayrışmanın saÄŸlayacağı sosyal psikolojiyi siyaseten kullanmaktır. Zira ayrışmadan doÄŸan taraf olma ihtiyacı, siyasal bir temsiliyet aracına dönüÅŸtürülmekte, siyasette var olmanın gerekliliÄŸi ve nedenselliÄŸi bu merkezde bir meÅŸruiyet kaynağı haline dönüÅŸtürülmektedir.
Türkiye’nin toplumsal bölünmüÅŸlüÄŸünün geçmiÅŸi analiz edildiÄŸinde, merkezi siyasanın derin etkilerini görmek mümkün olacaktır. Osmanlı Devletinde baÅŸlamış bulunan modernleÅŸme hareketlerinin yönünü ve tarzını belirleyen “Ä°slamcılık, Batıcılık ve Milliyetçilik” fikri akımları, merkezi siyasal aygıtı içinde vuku bulan mevcut çeliÅŸki ve çatışmaları “çevreye” doÄŸru yönlendirmiÅŸtir. Tartışmaya katılan “okumuÅŸ yazmış” çevre unsurlarının marifeti ile belirli bir derinlik kazanan siyasal çatışma, siyasal alanda çevrenin hakkıyla temsil edilmesine matuf olmaktan çok, nimet dağıtan siyasal aygıtı ele geçirme eylemlerine meÅŸruluk kazandıran bir olgu olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu baÄŸlamda Türkiye’nin bölünmüÅŸ toplumsallığının ana nedeni; “merkezi siyasetin” eylemleridir. Siyasete dâhil edilmeyen “çevre” üzerinden yapılan siyasal varlık meÅŸrulaÅŸtırmaları, Türkiye toplumunu hem yatay hem de dikey olarak bölmüÅŸtür. Yatay bölünmüÅŸlük; aynı sosyal, kültürel ve ekonomik benzerlikler taşıyan unsurlar arasındaki siyasala ve ekonomik deÄŸiÅŸimlere yönelik farklılaÅŸtırmalardır. Türkiye’nin toplumsal yapı içerisindeki çeliÅŸki, çatışma ve ayrışmaları, sosyal ve kültürel bir alt yapıya sahip deÄŸildir. Ayrışmanın temeli siyasaldır.
YaÅŸam tarzları baÄŸlamında billurlaÅŸan ayrışma söyleminin temelde bir karşılığı bulunmamaktadır. Kendisini muhafazakâr olarak takdim eden fakat içki içen, tesettüre riayet etmeyen, dini, milli ve toplumsal deÄŸerlere ancak sözde baÄŸlı olan geniÅŸ bir kesimin varlığı sır deÄŸildir. DiÄŸer taraftan kendisini CHP’li olarak takdim eden fakat dini vecibelerini hakkıyla yerine getiren bir kesimin varlığı da inkâr edilemez. Türkiye’de milli ya da dini hassasiyetleri ile temayüz etmiÅŸ bulunan birçok cemaat ya da cemiyet yapılanmalarında özellikle yönetim katına çıkıldıkça milli ya da dini normlara uygun davranma zorunluluÄŸunun ve bu normların yaptırım gücünün gevÅŸediÄŸi bir sır deÄŸildir. Geleneksel yapıyı muhafaza eden bölgelerdeki gayrimeÅŸru, ensest ve yüz kızartıcı iliÅŸkiler ile ırza musallat olma vakalarının yoÄŸunluÄŸu, üzerinden siyaset yapılan temel ayrışma betimlemelerini ve uzlaşılamaz olarak gösterilen inÅŸa edilmiÅŸ kategorik tarafgirliklerin siyasasını izaha muhtaç haline getirmektedir.
Her türlü iÄŸdiÅŸ faaliyetlerine raÄŸmen Türkiye’de hangi tarafta olursa olsun kiÅŸiler, kültürel kodlamalar marifetiyle kendisine intikal etmiÅŸ bulunan sosyal davranışları ile maruf olanı açıktan, münker olanı ise gizli yapmaya meyyaldir. Ä°çkisini gazete kâğıdına sararak gizleyen kiÅŸiler, buzdolabında içki barındırmamaya özen gösteren aile reisleri bu ülkede yaÅŸamaktadır. Türkiye toplumu, Fransa’da olduÄŸu gibi derin fay hatları ile toplumsal bir bölünmüÅŸlük durumu yaÅŸamamaktadır. Ya da tarihsel Katolik-Ortodoks-Protestan-Dinsiz savaÅŸlarına, katliam ve kıyımlarına benzer durumlar, bu toplumsalın kendi doÄŸal ritmi içinde hiçbir zaman yaÅŸanmamıştır.
Günceldeki siyasal merkezli ayrışmanın toplumsal tabanda bir karşılığı bulunmamaktadır. Fakat ayrışma vakıadır. Bu ifade bir paradoks gibi görülebilir. Ä°zaha çalıştığım; bir gerçekliÄŸi, kemikleÅŸecek kadar uzun bir geçmiÅŸi ve toplumsal bölünmüÅŸlüÄŸü haklılaÅŸtıracak sosyolojisi bulunmayan toplumsal ayrıştırma çabalarının siyasal aktörler nezdinde bir araçsallığı vardır ve durun günceldir yani geçicidir. Fakat güncelde yaÅŸanan ve geçici olarak görülmesi gereken ayrıştırmaların dozu arttırılırsa ve en kötüsü kitlesel içkin bir kabule evrilirse bunun vebali çok ağır olacaktır. ‘Ortak Sözde’ buluÅŸma umutlarını söndüren toplumsal ayrıştırma faaliyetlerinin ambalajı, siyasal aktörlerin dilinden düÅŸürmediÄŸi toplumsal birlik söylemidir. Siyasal aktörlerin toplumsal birlikten kasıtları; çoÄŸunluÄŸun kendi saflarında birikmesidir. Ortak sözde buluÅŸma ümidi, çoÄŸun birikmesi deÄŸil, ortak bir zeminde ‘çoÄŸulculuk’ ile toplumu oluÅŸturan unsurların kendilerini hakkıyla ifade edebilmeleri ile ortaya çıkar. KonuÅŸmayan ya da konuÅŸturulmayan toplumsal unsurların yaÅŸadıkları toplumsal bütüne yabancılaÅŸmaları ve ayrışmaları doÄŸaldır. KonuÅŸmak ve halleÅŸmek ortak sözde buluÅŸmayı saÄŸlar. Siyasal aktörlerin ayrışmaya ayarlı koalisyon görüÅŸmeleri hayırlı bir sonuca matuf deÄŸildi nitekim hiçbir sonuç alınamadı.
Yeri gelmiÅŸken koalisyon kelimesinin etimolojisini aktarmakta fayda görüyorum. Koalisyon Latince kaynaklı bir kavram; ‘aÄŸaç dallarının birbirlerine karışarak birlikte büyümeleri’ anlamına geliyor.
Selam ve muhabbetle…
Henüz yorum yapılmamış.