Sosyal Medya

Makale

Müslüman, dindar, Sünni

Bazı çok sevdiÄŸim arkadaÅŸlar, 'Ä°smail Kılıçarslan Müslüman derken neyi, dindar derken neyi, Sünni derken neyi kastediyor, bilmiyorum' demesin diye bir açıklamayla baÅŸlayayım yazıya. Dindar derken dindarı, Müslüman derken Müslüman'ı, Sünni derken Sünni'yi kastediyorum. Yani bu kavramlara ekstra anlamlar yüklemiyorum. Yüklenmesini de doÄŸru bulmuyorum. Tıpkı 'neÅŸe' kavramına ekstradan 'eÄŸlence, gülme, kahkaha' falan gibi anlamlar yüklemediÄŸim gibi.

Burada anlaÅŸtığımızı varsayarak (niçin burada anlaÅŸmak için bu açıklamayı yapmaya mecbur kaldığım bir algı kol geziyor ortalıkta sorusuna cevap vermeyi de es geçerek) derdimi anlatmaya baÅŸlayabilirim.

Bir iliÅŸkide hâkim taraf olan, aynı zamanda 'tanımlama yaparak seni o tanıma mecbur kılan' taraftır da aynı zamanda. Babanın tanımı gereÄŸi henüz çocuksan asla hakiki manada yetiÅŸkin olamazsın. Ya babanın 'bak, sen artık bir yetiÅŸkinsin' demesi ya da isyan ederek babanın hâkimiyetini reddetmen gerekir.

Sembolik, manevi, kültürel iktidar dediÄŸimiz o 'büyük hâkim taraf', uyrukları tanımlayıp onları tehlikeli hale getirmeye bayılır. Dahası, uzmanlık geliÅŸtirdiÄŸi asıl alanlardan biri de budur. Söylem üstünlüÄŸünü elinde tutmasının anahtarı da, kilidi de bu numarasıdır.
IŞİD üzerinden Adıyaman için geliÅŸtirilen tanımlara ve üretilen algı diline bakmak bile tek başına bu iktidar biçiminin ne denli baÅŸarılı olduÄŸunu gösterir. Ä°ki çay ocağı ve bir miktar militan-sempatizan üzerinden tutturulan 'Adıyaman'da ne oluyor' kampanyasının ucunun nerelere götürülmek istendiÄŸini ve hatta götürüldüÄŸünü hepimiz seyrettik. Kimimiz ibret aldı bu manzaradan, kimimizse bu manzaraya esir oldu her zamanki gibi.

90'lı yıllarda bu iktidar biçimi Kürtlerin bütününü PKK ile özdeÅŸ hale getirmeyi baÅŸarırken de hepimiz oradaydık. Türk medyasının amiral gemileri büyük bir özenle 'Kürt' kelimesi ile 'PKK' kısaltmasının eÅŸanlamlı olması için muazzam bir çaba ortaya koydu. BaÅŸarılı da oldular. 90'lı yılların sonuna gelindiÄŸinde Türkler için PKK ile Kürtler bir ÅŸekilde eÅŸitlenmiÅŸti. DoÄŸrusu kültürel iktidar, ortaya koyduÄŸu bu alçak ve tehlikeli oyundan hiçbir ÅŸekilde rahatsız da olmamıştı. Hatta sırf bu alçak oyun yüzünden Ahmet Kaya'nın ölümle sonuçlanan kaçışı bile dert edilmemiÅŸti kimsecikler tarafından. Üstelik bu oyunu kurmaktan ve oynamaktan neredeyse 'Testere' filmindeki sadist kadar zevk aldığını düÅŸündüÄŸüm ünlü pop sosyoloÄŸumuz, Ahmet Kaya'nın mezarı başında poz verip günah bile çıkarmıştı. Zira kültürel iktidarın en belirgin vasıflarından biridir bu iÄŸrenç piÅŸkinlik.

90'lı yıllarda Kürtleri 'tam bir tehlikeli uyruk' olarak tanımlayan bu iktidar biçimi, özellikle 2009'dan sonra, yeni bir 'tehlikeli uyruk' tanımına giriÅŸti. Daha doÄŸrusu, 28 Åžubat sürecinde yarım bıraktığı ve bir süreliÄŸine buzdolabına kaldırdığı o iÄŸrençliÄŸi sürdürmeye karar verdi. Dünyanın hâkim diline paralel olarak geliÅŸtirilen bu yeni kampanyada yeni tehlikeli uyruk 'Müslüman, dindar, Sünni' olarak tanımlandı.

Bugün kendisini 'Müslüman, dindar, Sünni' olarak tanımlayan insanların sıkıştırıldığı köÅŸe, son derece enteresan bir köÅŸedir.
Hadi adını koyalım. Bir sabah tedirgin düÅŸlerinden uyanıp kendisini bir diktatöre dönüÅŸmüÅŸ olarak bulan Recep Tayyip ErdoÄŸan ve onun 'Müslüman, dindar, Sünni destekçileri' artık hâkim kültürel iktidar için birer nefret objesidir. Bunların benzerleri Suriye'de her gün kafa kesmekte, Fransa'da masum karikatüristleri öldürmekte, Suruç'ta 32 kiÅŸinin canına kast etmektedirler. Her zaman ÅŸiddet yanlısıdırlar, baskıcıdırlar, ötekinin haklarının verilmesini asla istemezler. Hatta bu sakallı, cübbeli, çarÅŸaflı, baÅŸörtülü topluluÄŸun her an birilerini öldürmek üzere kurgulanmış bir zihinleri vardır. Türkiye'nin tek sorunu bu Recep Tayyip ErdoÄŸan ve onun 'Müslüman, dindar, Sünni' destekçileridir. Onlar olmasa ülke mis gibi olacaktır. 'Olmasa' derlerken de aslında 'siyaseten olmasalar' demiyorlar. 'Var olmasalar' ya da en azından eskiden alıştıkları gibi 'var olsalar bile biz onları hiç görmesek' diyorlar.

DoÄŸrusu bu ya, aidiyetlerimden ve verili kimliÄŸimden utanmaya hiç niyetim yok. Sadece Türkiye'nin deÄŸil, ÅŸu anda dünyanın en tehlikeli uyruÄŸundan olmaya devam etme konusunda geri adım atmayacağım. 'Müslüman, dindar, Sünni' olarak varlığımı sürdürme niyetindeyim. Biliyorum, biliyorum, biliyorum. Bundan nefret ediyorsunuz, benden nefret ediyorsunuz. Bundan ve benden nefret ettiÄŸinizi açıkça dile getirmek iÅŸinize gelmediÄŸi için de bütün öfkenizi bir sembole, Recep Tayyip ErdoÄŸan'a yöneltiyorsunuz. Meselenin Recep Tayyip ErdoÄŸan olduÄŸunu düÅŸünmemizi istiyorsunuz. Bizse, meselenin Necmettin Erbakan olduÄŸunu düÅŸünmemizi istediÄŸiniz ve toplumu buna ikna ettiÄŸiniz günleri mıh gibi aklımızda tutuyoruz.

Recep Tayyip ErdoÄŸan'ı size vermeyeceksek, kendimizi size vermek istemediÄŸimizdendir. Meselenin Recep Tayyip ErdoÄŸan olduÄŸuna bizi ikna etmeye çalışırken çektiÄŸiniz pis numaraları yemiyorsak bundandır.
Ne diyordu Jack Nicholson: 'Bu pop sosyolog durmadan 'sevgisiz büyümüÅŸler' falan diyor ya yeÄŸenim. Bir sorsana ÅŸuna: Ulan biz sevgisiz büyüdük tamam da, sen insanları karşılıksız, beklentisiz, çıkarsız sevmeyi hangi aralıkta unuttun a ibiÅŸ? Bunca nefreti ne ara biriktirdin?'

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.