Makale
Mutluluk arayışı ve korsan cumhuriyetler!
Güncel ama tarihte iz bırakması kuvvetle muhtemel vakalar ilk defa vuku bulmuÅŸ deÄŸillerdir. Biribirine benzer vakalar, yine çoÄŸun benzer sebeplerden ötürü vuku bulurlar. Geçen yazımda Peter Lamborn Wilson'ın “Korsan Ütopyaları” baÅŸlıklı kitabından bahsetmiÅŸtim. Wilson, bu enteresan araÅŸtırmada 16. Yüzyıl ile 18. Yüzyıl arasında binlerce Avrupalı'nın Müslüman olmasının ve Akdeniz'deki korsanlar dünyasına iÅŸtirak etmesinin sebeplerini kritik ediyordu.
Müslüman korsanlar “Akdeniz” ve “Atlantik”in batı kıyılarını haraca kesiyor, Ä°ngiltere, Ä°rlanda ve Ä°zlanda'ya akınlar yapıyor, Hıristiyan gemilerine saldırıyor, mallarına el koyuyor, mürettebatını ise fidye için esir alıyorlardı. Esirlerin bir kısmı ise Müslümanlığı seçiyor ve korsan olarak hayatlarına devam ediyordu. Ä°ngiliz, Hollandalı veya Ä°talyan asıllı bu korsanlar deniz üstündeki cihada katılıyorlardı. Korsanların cihadında onlara çekici gelen birÅŸeyler vardı ve Wilson'ın iÅŸi bunu ortaya çıkarmaktı.
Avrupalılar din deÄŸiÅŸtirip Müslüman olanlara “Türk'e dönme” anlamında “Renegado” ismini vermiÅŸler. “Haçlı savaÅŸları” tam anlamıyla sona ermemiÅŸti ve korsanlarla bir ÅŸekilde bağıntılı olan Osmanlı ise pek çok Avrupa devletiyle savaÅŸ halindeydi. Wilson'a göre Ä°slamiyet'in kendisi -yahut bir imgesi, söylentisi, hatta yanlış algılanışı-Avrupalıları Kuzey Afrika'ya çekmiÅŸ olabilirdi. BulduÄŸu cevaplar ise katmanlardan oluÅŸuyordu: Kilise baskısı, adaletsizlik, aÅŸağılanmışlık, yoksulluk, Katolik-Protestan çatışması, insanların sınıflara ayırılmış olmaları, yaÅŸanılan dünyanın sıkıcılığı ve yanı sıra mutluluk arayışı Avrupalıları esenlik imgesiyle beliren Ä°slamiyete çekiyordu.
Karada özgür olamayanlar bunu denizde buluyorlardı. Wilson'un deyimiyle korsan gemileri gerçek birer cumhuriyet, her gemi ya da filo bağımsız bir yüzen demokrasiydi. Mesela Eston adındaki tarım iÅŸçisi bir Ä°ngiliz din deÄŸiÅŸtirip korsan olduktan birkaç yıl sonra kırk parçalık bir filoya reislik edebiliyordu. Eston'a Ä°ngiltere Kralı I. James'in af teklifi iletildiÄŸinde, alaycı bir üslupla, “Neden bir kralın emirlerine uyayım ki! Kendim bir kral gibiyken” diye karşılık vermiÅŸti.
BaÅŸta Ä°spanya olmak üzere Avrupa devletleri zorla din deÄŸiÅŸtiren Müslümanlara ve Yahudilere bile yaÅŸam hakkı tanımıyor iken
Müslümanlarda durum tam tersiydi. Müslüman olan bir Avrupalı hem “ÅŸanslı” addediliyor, hem en yukarıya kadar yükselebiliyordu. Wilson bu durumu, “Dönme eylemine karşı takınılan bu iki farklı tavır, Türklerin Hıristiyan olma oranı düÅŸükken, Hıristiyanların Türk'e dönme oranının neden yüksek olduÄŸunu açıklamakta yardımcı olabilir” sözleriyle anlatıyor. Askerî Hıristiyan tarikatı olan “Malta Åžövalyeleri” de binlerce sivil Müslümanı esir aldığı halde, bunlar arasından Hıristiyan olanların sayısı yok denecek kadar azdı.
Akdeniz'deki korsanlar dünyasına katılanlar arasında Anadolu'dan gelenlerin yanı sıra Ä°spanya'dan kovulan Müslümanlar ve hatta Yahudiler bile vardı. Wilson, bütün bu unsurların Kuzey Afrika kıyılarında ele geçirdikleri kentleri bir tür cumhuriyet ve demokrasi olarak örgütlediklerini vurguluyor. Wilson, demokrasi ve cumhuriyetin tarihsel geliÅŸim süreciyle ilgili kronolojik sıralamada bu deneyimlerin Ä°ngiltere, ABD ve Fransa'daki devrimlerden önce gelip gelmediÄŸinin tartışılması gerektiÄŸini de ifade ediyordu. Aynı Akdeniz ÅŸimdi yoksul Afrikalılar için ölüm saçıyor. Avrupa ise büyük bir insanî drama dönüÅŸen bu göç dalgasını geriye püskürtmek için çaba harcıyor.
Henüz yorum yapılmamış.