Sosyal Medya

Makale

Mahallede bu kadar çok şey paylaşılınca…

 

Televizyon kanallarında Şaban ayından itibaren gösterilmeye başlayan bir reklâm kuşağı Ramazanda da devam ediyor. Yıllarca köylünün kanını emen bu arpalıktan üretilen alkolsüz bira kıvamındaki katılım bankasının reklâmı bu… İlk şubesinin İstanbul’un fethi günü devletin en yüksek rakımlı tepesince açılması meseleye milli(!) bir hüviyet kazandırıyor. Paylaşmanın zirveye çıktığı Ramazan ayında, paylaşım üzerinden tanıtılan bu katılım bankası faizsizliğin(!) devlet tarafından uygulanacağını gösteren din(!) içerikli çılgın projelerden biri olsa gerek!

 

Reklâm, top oynamaya hazırlanan iki çocuğun, mahallede gizliden gizliye gün geçtikçe artan adeta bir seferberliği andıran hareketlenmesinin nedenini adım adım çözmesiyle başlıyor. Çocuklar, “mahallede bu kadar çok şey paylaşılınca arkasından muhakkak büyük bir şey çıkar” sonucuna vardıklarında meselenin kendilerinde düğümlendiğini görünce çığlığı basıyorlar. Paylaşımın bir sünnet şölenine dönüşmesiyle rahatlayan seyirciye, şeytani dış ses bu sefer de napoliten şarkılarla kalpleri fetheden(!) İlhan Şeşen’in kadife kıvamımdaki üslubundan sesleniyor;

     “Bizce paylaşmak, yeri geldiğinde kalbinden kopanı vermek, kalp kalbe vermektir.

       Bizce paylaşmak, daha fazlası için, bir olmak, ortak olmak demektir

       Bu ülkenin paylaşmayı seven insanları için yepyeni bir katılım(!) bankası var…”

Böylece Ramazan boyunca elindekileri paylaşmaktan zevk almış bu ülkenin insanları mübarek on bir aylarda yastık altında muhafaza ettiklerini kar payı için bu bankaya yatıracak, bir şeylere ihtiyaç duyduklarında ise reklâm sayesinde artık mahallenin bir parçası sayılan bu katılım bankasının faizsiz(!) kredisiyle rahatlayacak. Doğrusu bundan iyisi Şam’da kayısı!

 

Madem mahalleye sızmış dış ses, bize paylaşırken sesleniyor bir tarifte onlara Kuran yapsın;

   O kimseler ki, yiyeceğe muhtaç oldukları halde kendilerinden önce, yoksul, yetim ve esirleri doyururlar (İnsan/8)

      İslam’a göre paylaşmak demek,

      Zorda kalmış kardeşini kendi nefsine tercih etmek demek

      Anca kendine yetecek olanı dahi kardeşine verip yoksunluğu göze almak demek,

      Zengine el açıp muhtaç olmak yerine kardeşleriyle paylaşarak onurlu yaşamak demek,

      Paylaşacak bir şeyi bulamayınca zor durumdaki kardeşlerinin haline kahrolmak demek,

      “Veren el” olmak için illa zengin olunması gerekmediğinin şuuruna varmak demek,

      Zenginin malıyla çenesini yormak yerine elindekiyle çare olmaya çalışmak demek,

     Gerçek zengin, karşılıksız verip başa kakmayan, Gani olan Allah’a yönelmek demektir,

   (Verirken içlerinden şöyle geçirirler) “Biz sizi sırf Allah rızası için doyuruyoruz dolayısıyla sizden ne bir karşılık ne de bir teşekkür bekliyoruz. Biz o çok sıkıntılı ve dehşetli kıyamet gününde Rabbimize vereceğimiz hesabın endişesini taşıyoruz. (İnsan / 9–10)

       İslam’a göre paylaşmak demek,

       Zorda kalmış kardeşinden bir teşekkür bile beklemeden vermeye devam etmek demek,

       Verdiği Zekâtı ve Fitreyi belirtmeyi zorda kalmışı incitmek görüp sakınmak demek,

       Ahiretteki kurtuluşun kardeşleriyle sonuna kadar paylaşmak olduğunun idraki demek,    

       Kan içici faizcilerden ancak karşılıksız paylaşarak kurtulacağını bilmek demek,

       Yaşarken kardeşlerinin sıkıntılarını paylaşmayanların ahireti çok sıkıntılı geçecek demek,

       Başa kakılarak verilenlerin yüzüne çarpılacağı dehşetli bir günden sakınmak demektir.

 

Bu bereket ve paylaşım ayı Ramazanda bile bize kredi vermeye çalışanın reklâmlarıyla finanse ettiği kanalardan orucun bereketini dinlemek dinin afyona çevrilmesine katkı değil midir?

 

Sahabenin hayatlaştırdığı “Yarım hurma ile bile olsa yardımlaşarak cehennemden uzaklaşın.” veya “Veren el alan elden hayırlıdır.” Sünnetleri gereği “Fitre” ile herkes yılda bir kere bile olsa bir kardeşinin bir günlük ihtiyacını karşılayarak veren el ilan edilir. Bu da toplumun zenginlere el açıp köleleşmesi yerine Müslümanların paylaşarak özgürleşeceğine dair umutlarını arttırır. Fitreyle başlayan paylaşım bütün yıla yayıldığı takdirde ihtiyaç sahipleri ile ihtiyacından fazla kazananların arasındaki fark gittikçe kapanır ve adalet sağlanır.       

 

İslam toplumu, fitre örneğinde olduğu gibi maddi duruma göre sınıflara ayrılma zulmünden kurtulma ümitleri taşımalıdır. Bu, aynı zamanda ihtiyacından fazla kazananın kalbinde şeytanın oluşturacağı fakirlik korkusundan (penyafobi) paylaşarak kurtulacağının bir müjdesi gibidir.

 

Cennet gibi yerden kovulmamızı sağlayan şeytan, şimdi de inancı gereği paylaşanların mahallelerine üstelik Ramazan ayında sızmaya çalışıyor. Ve bu reklâmdaki çocuklar gibi meselenin nereye varacağını hesap edip “kral çıplak” diyen çocuklardan da yoksunuz. Zira onları altı yaşından itibaren finansal kapitalist sisteme karşı çıkamaz şekilde için eğittiriyoruz(!)…

 

Sahi sizin, zor durumdaki kardeşinizin halinden anlayıp, başa kakmadan onlarla paylaşmak için kaç günü aç ve susuz geçirmeniz gerekiyor?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.