Makale
Oruç ibadeti ya da takva eğitimi
Ä°badetlerin pek çok hikmetinden söz edilebilir. Yaradan’ın kullarında görmek istediÄŸi bazı hasletleri kazandırmak bunlardan biridir. Hakkıyla yerine getirilen her ibadet, eda eden farkında olsun ya da olmasın abide tesir eder; huzurdan piÅŸmanlığa, mutluluktan hüzne pek çok duyguyu tattırır. Edadan önceki özne ile sonraki arasında az ya da çok, yüzeyde ya da derinde bir fark oluÅŸur. Bu fark, o ibadete devam edilirse kökleÅŸir ve meleke haline gelir. O, bir yönüyle iman iddiasının gereÄŸini ifa eder, diÄŸer yönüyle kendisini eÄŸitip olgunlaÅŸtırır. Ä°badetlerin, iman etmekle murat edilen niteliklerin, iman edende ahlak haline dönüÅŸmesini saÄŸlayan bir iÅŸlevi vardır.
Ä°slam’ın, insanlığa önerdiÄŸi hedeflerden biri arınmadır(91/Åžems 7-10). Ä°slam’ı din olarak seçip arınma yoluna giren kiÅŸi onu hayat tarzı haline getirmek durumundadır. Kaldı ki o, kendini Müslüman olarak tanımladığında, arınacağına dair hem kendisine hem rabbine söz vermiÅŸ ve bu sözüyle kendisini baÄŸlamıştır. O, fıtratındaki tutarlılık gereÄŸi seçimiyle uyumlu hareket etme zorunluluÄŸu duyar ve bu doÄŸrultuda çabalar. Seçimine aykırı davranışları, herkesten önce kendisini rahatsız eder. Vicdanı, baÅŸkalarını beklemeden onu sığaya çeker çünkü onu eylemlerinden sorumlu tutar. Demek ki söz öz uyumu, iç huzuru vermekle kalmaz aynı zamanda tutarlı kalma imkânı olur.
Fıtri olan tutarlık, bir taraftan istikamet üzere tutar diÄŸer taraftan arınma çabasını destekler. Arınma ise benlikte/nefiste var olan takvayı billurlaÅŸtırma, fücuru kontrol altına alma gayretiyle gerçekleÅŸir. DiÄŸer bir ifadeyle fücuru zayıflatma, takvayı besleme cehdi gösteren arınır. Fücurun ipini ele geçirme ve takvayı kavileÅŸtirme çabasını destekleyen ibadetlerden biri oruçtur. O, hakkıyla eda edeni muttaki olma hedefine götüren bir salih ameldir. Kerim kitabımız Kur’an’ın anlatımıyla “oruç, öncekiler gibi biz müminlerin de yerine getirmesi emredilen bir ibadettir. Olabilir ki iman edenler, tuttukları oruç sayesinde muttaki olma imkânını elde ederler(2/Bakara 183). SaÄŸlıklı her mümin, ramazan ayında oruç tutmalı; hasta ya da yolcu olduÄŸu için tut(a)madığı oruçları ramazan ayından sonra tutarak orucunu bir aya tamamlamalıdır. Oruç tutmaya takat getiremeyen mü’min, tutamadığı her gün için bir düÅŸkünü doyurmalıdır. Daha fazla kiÅŸiyi doyurursa bu daha hayırlıdır. Güç olmasına raÄŸmen oruç tutmak tutmamaktan daha hayırlıdır, eÄŸer bilinirse(2/Bakara 184). Velhasıl Ramazanı idrak eden her mü’min Kur’an’ın indirildiÄŸi bu ayı oruç tutarak geçirmelidir(2/Bakara 185).
Oruç ibadetinin hedefinin oruçluyu takva ehlinden kılmak olduÄŸuna dikkat çeken Kur’an(2/Bakara 183), çeÅŸitli vesilelerle Ramazan ayı dışında da oruç tutulmasını ister. Mesela bir özründen dolayı hac ibadetini yarıda bırakan ya kurban kesmeli, ya bir açı doyurmalı ya da oruç tutmalıdır. Kurban bulamayan da oruç tutmalıdır(2/Bakara 196). Fücuruna uyarak hata yapandan yine hatasının bedeli olarak oruç tutması istenir: Bir cana kıyan kiÅŸi, diyet ödemeye, köle azat etmeye gücü yetmiyorsa iki ay ara vermeden oruç tutmalıdır(4/Nisa 92). Yeminini bozan kiÅŸi de on fakiri ya doyurmalı ya giydirmeli ya da üç gün oruç tutmalıdır(5/Maide 89). Ä°hramlı iken avlanan kiÅŸi, avladığı hayvana denk bir hayvanı harem bölgesinde kurban etmeli ya da fakirleri doyurmalı, olmazsa oruç tutmalıdır(5/Maide 95). Zihar yaparak boÅŸanmaya kalktığı halde evliliÄŸi sürdürmek isteyen kiÅŸi, eÅŸine dönebilmek için öncelikle bir köle azat etmeli; buna gücü yetmiyorsa ya iki ay peÅŸ peÅŸe oruç tutmalı ya da altmış fakiri doyurmalıdır(58/Mücadele 4).
Zikredilen ayetler, yasaklardan kaçınma, mümine yaraşır ÅŸekilde davranma iradesi gösteremeyen kiÅŸiyi adeta irade eÄŸitimine tabi tutar. Kendisine güç yetiremediÄŸi veya söz geçiremediÄŸi için Allah’ın koyduÄŸu sınırları çiÄŸneyen, iradesini güçlendirecek bir amelle terbiye edilir zira o, kendisine yakışmayan bir ameli zaafı dolayısıyla iÅŸlemiÅŸtir. Açlığa ve susuzluÄŸa dayanıklılık çıtası yükseltilerek istediÄŸinde sadece haramlardan deÄŸil helallerden bile vazgeçebileceÄŸini, buna gücünün yetebileceÄŸini yaÅŸayarak öÄŸrenir. Oruç sayesinde bir taraftan bu hakikati öÄŸrenirken, diÄŸer taraftan hem sınırlarını hem de imkânlarını görür. Bu cümleden olarak yıllardır uyguladığı beslenme rejimini deÄŸiÅŸtirebileceÄŸini fark eder. Gecenin bir kısmında uyurken, diÄŸer kısmında uyanık kalmanın yani geceyi ihya etmenin baÅŸlangıçta zor olsa da son derece keyif verici olduÄŸunu duyumsar. Gecenin sükûnetinde kendiyle baÅŸ baÅŸa kalmanın doyumsuz bir haz verdiÄŸini görür. Güne, sabah namazı vakti girmeden baÅŸlayabileceÄŸini ve aslında bu vakitten gaflet ettiÄŸinde gündüzün bereketinden mahrum kaldığını yüreÄŸi burkularak anlar. Kendisine bağışlanan potansiyelle tanışıklığı arttıkça önünde açılan kapıların hayretle farkına varır. Günün yarısından fazlasını ‘eline, diline, beline’ hakim olma gayretiyle geçirmenin ve böylece iman iddiasının gereÄŸini yerine getirmenin verdiÄŸi güveni hisseder. Kısacası kendisini bile isteye, gönül rızası ile arınma eÄŸitimine tabi tutmuÅŸ olmanın neÅŸesine gark olur.
Sünnet incelendiÄŸinde Allah rasülünün de aynı yolu izlediÄŸi görülür. Ä°ÅŸlediÄŸi bir günahtan dolayı “mahvoldum” diye gelene ayetlerdeki sıra ile mukabele eder. ÖrneÄŸimiz seçkin rasulün benzetmesiyle “Oruç bir kalkandır.” ve onu kendisine kalkan edinen fücurun ihtiraslarından kendisini korur(Tecridi Sarih, Z. A. Zebidi, Çev. Kamil Miras, Kitabüssavm, c. 6, s. 296, Matbaai Ebuzziya, Ä°stanbul, 1939). Oruçlu, aynı zamanda önderimiz olan Allah rasulünün ikazına uyarak, kem söz söylemez, cahil [Ebu Cehil] gibi davranmaz. Kendisine sataÅŸana hatta sövene “Ben oruçluyum, ben oruçluyum!” der(Sahih-i Müslim ve Tercemesi, çev. Mehmed SofuoÄŸlu, Ä°rfan Yay., c. 3, s. 360, hadis no: 160, Ä°stanbul 1978). Kısaca o müslümana yakışmayan iÅŸ ve davranışlardan uzak durur zira cahiliyeyi deÄŸil Ä°slam’ı seçmiÅŸtir. Seçimine uygun söz ve davranışları meleke haline getirmek için ramazan ayını fırsat bilmiÅŸtir. O rabbinin rızası için ne ÅŸehvetini ne yeme iÅŸtahını dinler(a.g.e., s. 362, hadis no: 164). Bir kere daha tekrar edelim ki ‘eline, diline ve beline’ hâkim olma mücadelesi verir.
Bu mücadelenin verildiÄŸi bir ay boyunca ÅŸafak vaktinden güneÅŸ batana kadar diÄŸer aylarda yapılması mubah olan ameller yeni bir sisteme baÄŸlanır. Bu, helali haram kılmak ya da meÅŸru olanı terk etmek deÄŸil, bilinçli ve gönüllü olarak hedeflenen müttakiler arasına katılma amacına ulaÅŸtıran bir yola girmektir. Bu, vaktini, iÅŸtah ve ÅŸehvetini hevasının deÄŸil kalbinin emrine vermeyi seçmektir. Böylece, Ramazan ayını eÄŸitim kampına dönüÅŸtürme iradesini göstermektir. DiÄŸer bir ifadeyle muttakileÅŸme gayesine matuf bir hayat tarzı düzenlemesidir. Bir ideal uÄŸruna günlük daha doÄŸrusu yıllık rutinin dışına çıkma kararlılığıdır. Bu anlayış ve bilinçle ifa edilen bir amelin insan üzerindeki etkisi izahtan varestedir. Ä°man eden haz ve hıza tutkun hevanın isteklerine bu etki sayesinde direnir, direnebilir. Hevanın taleplerini kontrol altına aldıkça, alabildikçe takva basamaklarını birer birer geçer. Ramazan ayı ve oruç ikliminin arınma eÄŸitimine vesile olan bulunmaz bir imkân olduÄŸu tecrübe ede ede öÄŸrenir. Oruçla birlikte kendini tuta tuta, evrende iÅŸgal ettiÄŸi yeri bilir, varlık hiyerarÅŸisi içindeki konumunu idrak eder.
Normal zamanlarda olduÄŸundan daha uzun süre aç kalan insan gözlerinden baÅŸlayarak ferinin gittiÄŸi gerçeÄŸiyle karşılaşır, belki de çarpılır. Bu, kendisiyle yüzleÅŸmesini saÄŸlar ve böylece kendini tanıma imkânı elde eder. Sınırlarının kıyılarına çarptıkça, sandığı kadar güçlü olmadığını anlar. Vehminin aksine sınırlı bir varlık olduÄŸu gerçeÄŸine uyanır. Haddinin farkına varmak ona takvalı olma yolunu açar. Bu bilincin gerektirdiÄŸi iradeyi gösteren ve onun arkasında duran muttaki olma yolunda ilerler. Bütün bu kazanımlar diÄŸer bir ifadeyle orucun eÄŸitici deÄŸeri, bu ameli iÅŸleyen öznenin gönüllü olmasından kaynaklanır. Ä°nsana istemediÄŸi bir ÅŸeyi yaptırmak neredeyse imkânsızdır. Hatta kendi isteklerini bile insan her zaman kendisine yaptıramaz. Orucun/EÄŸitimin gücü, talibin raÄŸbetinden ve gayretinden gelir. Onun, istemeyen, istese bile çaba göstermeyen üzerinde gücü yoktur.
Henüz yorum yapılmamış.