Sosyal Medya

Makale

Ayetlerlerden Sorular Üretmek

Firavuna gidin, zira o adamakıllı azdı.

Ona tatlı dille, yumuşak bir dille hitap edin.

Belki böylece aklını başına alıp imana gelir

Yahut en azından yüreğine Allah korkusu düşer de

Azgınlıktan vazgeçer. (Taha / 43–44)

 

Din dilini insanları daha çok azdırmak için kullanmak da zulüm değil midir?

Tebliğ edenin Kuran’a, kötülüklerden vazgeçiren olarak bakması gerekmez mi?

Resulullah, müşrikler iman etmiyor diye kendine kıyacak gibi olurken (Şuara/6)

Azgınlara tesir etmeyen kaba üslubumuz veya hatalı davranış tarzımız olmasın?

Kuran’ı Arapça okurken sesimize dikkat ederken Türkçe okuyunca niye sertleşiyoruz?

Allah, kendisini Rab olarak ilan eden zalim Firavun’dan vazgeçmiyorken,

Allah’ın umut kesmediklerinden ümit kesme hakkını nereden alıyoruz?

Firavun’a Firavun demek kesinlikle bizi Musa kılmaz.

Ama “ben Firavun değilim” demekle doğru yolda olma iddiamızı sürdürebiliriz.

Firavunun bile cehennemlik olmasından endişelenmek, cehennemden sakınmak değil midir?

Tebliğinizden maksadınız, insanların dine girmeleri mi yoksa sizin cemaate girmeleri midir?

Menfaat ilişkilerimizde sabrettiklerimize iş tebliğe gelince niçin suçlayıp vazgeçiyoruz?

Zalimleri azgınlıklarından vazgeçirmenin mazlumların selameti olduğunu bilmiyor muyuz?

Ebu Cehil’den “iki Ömer’den biri” diye vazgeçmeyen Resulün sünnetine kim talip olacak?

Suçlayıp vazgeçtiklerimiz, Firavundan, Ebu Cehil’den daha mı azgınca işler yapmaktadırlar?

Firavunlara yumuşak davranırken Müslüman’ım diyenleri küfürle suçlamak dindarlık mıdır?

Azgınları yollarından döndüremeyecek bir dinin mensubu olmak sizi rahatsız etmiyor mu?

Yoksa azgınlarla mücadele etmek yerine onları suçlama konforundan mı vazgeçemiyoruz?

Allah bizi azgınları suçlamak için mi yoksa hakta direnip onları vazgeçirmek için mi yarattı?

Peki, sahip olduklarınızla veya makamınızla azarsanız bu yoldan sizi kim vazgeçirecek?

Hocaefendileri veya liderlerimizi aşırı övmemizin onları azgınlaştıracağının farkında mıyız?

Allah korkusunu yüreğinde hissetmeyenlerin tebliğleri, muhatabının kalbine tesir eder mi?

Cehennem azabından, bahseden mi yoksa bahsedilenin mi daha çok korkması gerekir?

Kendinizi kurtulmuş sayarak yaptığımız dudak tiryakilikleri bir tür misyonerlik değil midir?

Ümit ve yeis arasında bulunmaya çalışırken muhatabın sadece yeisini arttırmak doğru mudur?

Davet ettiklerine değer vermek ve ümit var olmak Resulullah’ın terk etmediği sünneti iken,

Bizim dışımızdakileri değersizleştirmek ve ümitlerini yitirtmek kimin sünnetidir?

Kendisine hoş davranılmasını isteyenin muhatabını incitmeyi normal sayması doğru mudur?

Fatiha’nın sonundaki gazap edilenler ve delalete düşenler de hidayete erdirilenler değil midir?

Sonunda affedilmeyi umanın affetmemesiyle övünüp durması da bir tür azgınlık değil midir?

Tebliğimizi, dine girmeyi kolaylaştıran mı yoksa imkânsızlaştıran mı olarak niteliyoruz?

Tebliğ, üst perdeden konuşmak mıdır yoksa muhatabın zor zamanında yanında olmak mıdır?

Peygamberin varisleri, kendisine tabi olmayanın bile hakkı için mücadele edenler değil midir?

Türkiye’deki tüm insanların hidayete ermesini ve iyi bir Müslüman olmasını istiyor muyuz?

Yoksa siz cennette zevkü sefa ederken karşıtlarınızın azap görmesini izlemeyi mi talipsiniz?

Bütün azgınları cezalandıracak diye tebliğ ettiğiniz Allah’ın sizin hakkınızdaki hükmü nedir?

Affetmeyenin ve suçlayanın, Allah’ın affedici olduğunu söylemesi ne kadar inandırıcıdır?

Haklı beraberliklerimiz, merhametimizi mi yoksa kabalığımızı mı arttırmaktadır?

Fetvaları ve garantileri kendi yanında görenin muhatabını korkutması caiz midir?

Cennete gitmek isteyenlerin de katkılarıyla cehenneme çevrilen bir dünyanın neresindeyiz?

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.