Makale
O duvarın önünde
Åžanlıurfa'nın kenar mahallelerinden birinde, inÅŸaat halinde bir evdeyiz. Elektrik yok. Banyo yok. Üstelik bu 'ev'e kira da ödeniyor.
Evde 4 oda var toplamda. Bu dört odanın her birinde bir aile kalıyor. Mesela bir odada kocası ÅŸehit olmuÅŸ bir kadın yaşıyor 7 çocuÄŸuyla birlikte.
Bu dört kardeÅŸi o evin koridorundaki duvara dayanmış, beklerken buluyorum. Ä°simlerini soramıyorum. Gülümseyemiyorum onlara. Çünkü zaten onlar, sözlüklerinden 'gülümseme' kelimesini çıkaralı epey olmuÅŸ. Yüzlerine bakınca derhal anlıyorsunuz bunu. 'Gülümsemek', 'gülümseyebilmek' ne lüks bir duygu imiÅŸ, derhal farkına varıyorsunuz.
Sonra gözleri… Sonsuz güzel gözleri…
Çocukların gözlerinde böylesi bir 'keder' görmeye hiç alışık deÄŸiliz ki biz. Çocuk dediÄŸinin yüzü de güler, gözü de.
Birbirimize bakıyoruz çocuklarla. Kısacık, ama çok uzun bir an bu. Susuyoruz karşılıklı. Anlatacak bir ÅŸeyleri olmadığından deÄŸil; anlatacak bir ÅŸeylerim olmadığından deÄŸil. 'Susmak' fiilinin hakkını vermek ister gibi susuyoruz. Bu suskunluÄŸun içinde gizli tüm çığlıkları, tüm acıları, tüm kederleri duyuyoruz karşılıklı. Eminim bundan.
Yüzleri… Sonsuz güzel yüzleri… Yüzlerine bakıyorum… Her birinin yüzünde kızımdan bir parça buluyorum. Onlar da bakıyor yüzüme. Belki de, babalarından bir iz, bir kıvrım arıyorlar benim hiçbir iÅŸe yaramaz suratımda.
KoÅŸup sarılmak, sarılmak, sarılmak istiyorum. Olmuyor. Yapamıyorum. Bir ÅŸey, adını bilmediÄŸim bir ÅŸey 'mıh' gibi duruyor ayaklarımın üzerinde. Kıpırdayamıyorum.
Etrafta insanlar var. Hayır, yalan söyledim. Etrafta kimsecikler yok. Bu dört kardeÅŸten ve benden baÅŸka kimsenin olmadığı bir ıssızlık ÅŸu dakika dünya…
Üzülüyor muyum? Hayır. Üzülmek baÅŸka bir ÅŸey… Åžu dakika, ÅŸu saniye hissettiÄŸim ÅŸey üzüntü deÄŸil. Kelimenin bütün çaÄŸrışımlarıyla birlikte 'utanç' yaÅŸadığım ÅŸeyin adı. Dünyada benden baÅŸka insan, benden baÅŸka Müslüman, benden baÅŸka komÅŸu yokmuÅŸ ve ben bu insan evlatlarına, bu Müslüman yavrulara, bu komÅŸu çocuklarına borcumu asla ödeyemeyecekmiÅŸim gibi bir utanç. Birazdan bir katil onları öldürmek için gelecekmiÅŸ ve ben bu çocuklardan yüzümü çevirecekmiÅŸim, oradan kaçacakmışım gibi bir utanç. Ayakkabımdan, gömleÄŸimden, telefonumdan, montumdan… Geçiniz bunları. Derimden, etimden, tırnaklarımdan, saçlarımdan tiksiniyormuÅŸum gibi bir utanç.
'Ne yapsak' diyorum kendi kendime. Ne yapsak da sizin ÅŸu güzel yüzünüzü gülümsetebilsek? VerdiÄŸimiz bisikletlerle bir koÅŸu gidip 'ÅŸehit babanızı' geriye getirebilir misiniz? Oyuncak bebeklerle kendinize yeni bir ülke kurabilir misiniz?
Ne yapsak sizin için? 5 liralık kısa mesaj ile tamamınızı kurtardığını düÅŸünen ÅŸu yaralı bilinçlerimizi harekete geçirmek için elden bir ÅŸey gelir mi? Birbirimizi seccadelerimizin rengi için tekfir edip dururken sizin tükenip yitiÄŸinizi, kaybolup gittiÄŸinizi anlatmanın bir yolu var mıdır?
Ne yapsak sizin için? Sizi dilenci, sizi dolandırıcı, sizi korkak zanneden ÅŸu azgınlar topluluÄŸunu dize getirmek için ne yapsak?
Siz onları bilmezsiniz yavrucaklar. Onlar, bu ülkede deÄŸil sizin, kendilerine benzemeyen herhangi bir insan tekinin yaşıyor olmasından rahatsızdırlar. Sizin çocuk olduÄŸunuzu bilmez, bilseler de anlamaz onlar. 'Kuyruklu Kürt bunlar' derler, 'pis Arap' derler, 'dilencilikle senden benden rahat yaşıyorlar' derler, 'bana ne ülkelerinde savaÅŸ varsa' derler.
Yüzlerinizi görüyorlardır ve yüz çeviriyorlardır sizden. 'Aman her yer de bunlarla doldu, mecbur muyum ben bunların kokularına tahammül etmeye' derler.
Unuturlar 2,5 milyon kiÅŸi olduÄŸunuzu güzel çocuklarım benim. Biriniz bir küçük kötülük etse faturayı hepinize keserler. Biriniz bir ÅŸey çalsa tamamınız hırsız olur. Sizin geleceÄŸinizi çalan o suratsız diktatörlerin, sizin umudunuzu elinizden alan o meymenetsiz katillerin en büyük hırsız olduklarını bir dakikalığına olsun zahmet edip düÅŸünmezler.
Sizi görmezlerse sorunları bitecektir. AVM'lerine, kafelerine, parklarına döneceklerdir huzur içerisinde…
Bense diyorum ki yavrucaklar. Aslında bize en ağır geleni size bakıp insanlığımızla yüzleÅŸmek zorunda kalmak… Ölesiye korkuyoruz bundan. O yüzden size, sizin sonsuz güzel yüzlerinize, sizin sonsuz güzel gözlerinize bakmıyoruz, bakamıyoruz.
Biz size bakmaktan çok korkuyoruz. Çünkü bakarsak 'o büyük insanlık ideali'mizin yaldızları tek tek dökülecek.
Bir yalanın içinde yaÅŸayıp gitmenin adıdır size bakmamak. Bizi boÅŸuna 'gerçeÄŸe' çağırmayın çocuklar. Gelemeyiz.
Ölen dayım mıydı, hayır hayır amcamdı
Sevgili Gürçim Yılmaz anlatmıştı. Suriyeli ÅŸair Amal Kassir'i Gaziantep'teki mülteci kamplarına götürdüÄŸünde ÅŸahit olmuÅŸ. Ziyaret ettikleri okullardan birinde konuÅŸtukları bir çocuk dümdüz anlatıyormuÅŸ: 'Babam öldü. Babaannem öldü. Dedem öldü. AÄŸabeyim öldü. Dayım öldü. Bir dakika. Ölen dayım mıydı, hayır hayır amcamdı. Dayım yaşıyor.'
Aile fertlerinden hangisinin öldüÄŸünü, hangisinin hayatta olduÄŸunu karıştıracak kadar çok insan kaybetmiÅŸ çocuklar.
Dünya bitmiÅŸtir. Buraya kadardır. Sessizce dağılabilir ve kıyameti bekleyebiliriz.
Peki ne olacak bu mülteciler?
Åžanlıurfa'da konuÅŸtuÄŸumuz insanlar genel olarak mültecilerin ÅŸehirde oluÅŸturdukları sorunlardan ÅŸikayet ediyorlar. Ve aslında ÅŸikayetlerinin doÄŸrudan 'ahlaksız bir kazanç' için bizatihi Åžanlıurfalılar tarafından ortaya çıkarıldığını görmezden gelmeyi seçiyorlar.
Ä°ki ana ÅŸikayet konusu var. Ä°lki, mülteciler yüzünden artan kira bedelleri. Urfa'da kiralar fırlamış gitmiÅŸ. Gidecek hiçbir yeri, yapabilecek hiçbir ÅŸeyi olmayan mülteciler ev kiralamak istediÄŸinde Urfalı ev sahipleri çok yüksek kiralar talep etmiÅŸler. Mülteciler de, bu yüksek kiraları ödeyebilmek için 2-3 aile aynı evde yaÅŸamaya baÅŸlamışlar. 'Kiram gelsin de, ne olursa olsun' diye düÅŸünen ev sahipleri de kiraları artırdıkça artırmış.
Bunun, basit bir 'köylü kurnazlığı' olduÄŸunu düÅŸünmek yerine 'hepsi bu mültecilerin suçu' diye düÅŸünmek, Åžanlıurfalı dostlarım alınmasın ama tam bir akıl tutulması bence. Ä°nsanların çaresizliÄŸinden yararlanıp 'vahÅŸi birer kapitaliste dönüÅŸen' ev sahiplerinin suçunu mültecilere yıkmak yakışmaz Urfa'nın 'ÅŸanlı' insanlarına.
Ä°kinci problem de aÅŸağı yukarı benzer. Eskiden 50-60 lira olan iÅŸçi yevmiyeleri mültecilerden sonra 20-30 liraya kadar düÅŸmüÅŸ ÅŸehirde. Urfalılar, mültecilere isyan ediyor. Güzel kardeÅŸim. Mülteciye isyan edeceÄŸine, 3 kuruÅŸ fazla kazanmak için seni dakikasında satan, o iÅŸi senden 10 lira düÅŸük yapıyor diye seni sömürdüÄŸü gibi mültecileri de sömürmekte bir beis görmeyen Urfalı hemÅŸehrine isyan et.
Seni iÅŸ güvenliÄŸi olmayan, sosyal güvencen olmadan çalıştıran vahÅŸi kapitaliste gücün yetmeyince senin bir alt sınıfın olarak gördüÄŸün zavallı mülteciye mi diktin gözünü? Ayıp deÄŸil mi?
Burada denebilir ki, 'kardeÅŸim, devlet baksın mültecilere.' Ä°lk anda haklı gibi görünen bu itirazı biraz kazıyınca altından çıkan bir gerçek var. Onunla yüzleÅŸelim mi?
Åžu an Türkiye'de, sayıları günden güne artan 2,5 milyonu aÅŸkın mülteci var. Dünyanın hangi devleti, 2,5 milyon insana aynı anda bakabilir?
EÄŸer 'niye açtık o zaman kapıları' diyen bir hödük deÄŸilseniz bu sorunun cevabını biraz düÅŸünmenizi öneririm.
Evet. Hatırı sayılır bir mülteci kitlesine devlet, bir o kadarına da STK'lar eliyle millet bakıyor. Ancak 2,5 milyon insandan söz ediyoruz yahu. Ä°nsaf.
Bir ruh bid dem nefdike Suriyya
Üsküdar Belediyesi'nin muazzam kampanyası çerçevesinde Åžanlıurfa'daki mülteci çocuklara oyuncak dağıtırken çıktı karşıma bu küçük eylemciler. 40 kiÅŸi kadardılar. Ellerinde salladıkları Türkiye bayrakları ile tekbirler getirip sloganlar atıyorlardı. 'Kanımız, canımız sana fedadır Suriye' diyorlardı. 'BeÅŸÅŸar, düzenin deÄŸiÅŸmesini istiyoruz' diyorlardı. Tören yapılan okulun bahçesinde yaklaşık 20 dakika sloganlarla dolaÅŸtılar.
Çocuklara katılıp bir süre ben de slogan attım. Gülümsedik birbirimize.
Çocuklar elbette bu 'eylemi', 'eylem' olsun diye deÄŸil; oyun oynamak ve eÄŸlenmek için yapıyorlardı. Çünkü onların dünyasında oyun demek tam olarak bu iÅŸte.
Bir abimiz, Suriyeli çocukların bir oyununu anlatmıştı. Bir tarafın 'mücahit', bir tarafın 'BeÅŸÅŸar', bir tarafın da 'Devle' (yani IŞİD) olduÄŸu bir oyun. Oyunun kuralı çok basitmiÅŸ. Mücahitler, BeÅŸÅŸar ve Devle'ye aynı anda saldırabiliyorlar. Ancak Devle ve BeÅŸÅŸar gruplarının birbirlerine saldırması yasak. Sadece mücahitlere saldırabiliyorlar. Hatta dilerlerse ittifak da kurabiliyorlar.
Aman. Çocuk oyunu iÅŸte…
YENÄ°ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.