Makale
Kamburlaştıran eğitim
Ä°nsan zaaflarının bilinmesini istemez. BilindiÄŸinde itibar kaybına uÄŸrayacağını sanır ve bundan rahatsız olur. Bu nedenle de yakınlarının yanında nispeten rahat hareket etse de genel olarak kontrollü hareket eder. Kendine güveni arttığında, yaşı ilerlediÄŸinde, dostlarıyla birlikte olduÄŸunda ve en önemlisi zaaftan beri olmadığını anladığında kontrol gevÅŸer. Yine de tamamen ortadan kalkmaz. EÄŸitimin hedef kitlesi ise çoÄŸunlukla bu hassasiyetin dolayısıyla kontrolün zirvede olduÄŸu gençlerdir. Uzun yıllar süren öÄŸrenim hayatında itibarının gözetilmediÄŸini düÅŸündüren durumlarla sık sık karşılaşır. Zorunlulukların çepeçevre kuÅŸattığı bu ortam, göstermek istemediÄŸi zaaflarının ifÅŸa edilmesini neredeyse olaÄŸan hale getirir.
Zaaftan beri olunamayacağı zamanla öÄŸrenilse de bu onun bilinmesinin verdiÄŸi rahatsızlığı tamamen yok etmez. Sadece olgunluk arttıkça azalır, en azından kafaya takılmaz ya da onunla baÅŸa çıkmanın yolu bilinir. Dolayısıyla bu durum hamlıkta olduÄŸu gibi ciddi sorunlara yol açmaz. Teslim edilmelidir ki gençlerden bu olgunluÄŸu beklemek beyhudedir. Bu nedenle mümkün mertebe onları utanacakları durumlara düÅŸürmemek büyüklerin ödevidir. Yerli yersiz utandırılanların kiÅŸilikleri yaralanır. Tertemiz gençler hırpalanarak kiÅŸilikli kuÅŸaklar yetiÅŸtirme amacına ulaşılamaz.
Bidayetten beri isteseler de istemeseler de gençlerin en önemli meÅŸgalesi tahsildir. Aydınlanma, onun hem içeriÄŸinde hem biçiminde köklü deÄŸiÅŸikliklere yol açmıştır. Süresi ülkeden ülkeye deÄŸiÅŸmesine raÄŸmen zorunlu kılınmıştır. Üstelik onları taklit eden topraklarda gençler, yaÅŸları ne olursa olsun onun edilgen tarafında yer alırlar. Dâhil edildikleri sistem ve uygulayıcılar zaaflarını hoyratça her sergilediÄŸinde benlikleri altüst olur. Bu altüstleri yaÅŸatan, muhataplarının fıtratını dikkate almayan sistemin bizatihi kendi karakteridir.
Her sistem gibi bu da katılımcılarına görev ve ödevler verir. Hafta içi her gün ve yıllarca ilgisini çeksin çekmesin, kapasitesine uygun olsun olmasın, her birinden beklentiler aynıdır. Çalışmalı, ödevlerini zamanında yapmalı, okula hazır gelmeli, devam etmeli, kurallara uymalı, düzenli ve terbiyeli olmalı, sorumlulukları yerine getirmeli vs. Adeta milyonlara baliÄŸ kitlenin her ferdini standart kabul eden bir anlayış. Bu anlayışta olmayan uygulayıcını iÅŸi zor zira farklılıklara geçit vermeyen sistem onlara pek hareket alanı bırakmaz.
Birbirinin aynı iki kiÅŸinin bile olmadığı bir kitleyi, standart müfredata mahkûm eden anlayışla matbaacının anlayışı birdir. O, insan evladına kâğıt muamelesi yapmaktadır. Matbaanın kitap basması gibi eÄŸitim sistemi de tıpkıbasım bireyler mezun etme sevdasındadır. Aralarındaki fark matbaacının kullandığı kâğıt bir nesnedir ve ona itiraz etme, seçim yapma gibi kabiliyetlerden yoksundur. Klasik tabirle ‘gassal önündeki meyyit’ gibidir. Oysa eÄŸitimin hedef kitlesi, eylemlerinden sorumlu bireylerin toplamıdır. Her biri eylemlerinden sorumlu, irade sahibi ve irade ettiklerini eyleyebilen bir öznedir. Dolayısıyla böyle bir varlık, olsa olsa ‘doktor yanındaki hasta’ gibi olabilir.[1] Bu nedenle eÄŸitim, matbaa gibi çalışan bir sistem olamaz. Hiçbir eÄŸitimci hedef kitlesini fabrikasyon ürün gibi tek tipleÅŸtirme amacı güdemez. Ä°nsan kâğıt gibi ‘boÅŸ bir levha’ deÄŸildir ve bu yüzden de bir nesne muamelesini hak etmez. Allah’ın muhatap kabul ettiÄŸi bir öznen, kendisinin ceset yerine konulmasına rıza göstermez.
GüvendiÄŸi ebeveyni tarafından okula kaydettirilen çocuÄŸun teslimiyeti gönüllü olduÄŸuna yorulamaz. Evvela ne ona ne de ebeveynine seçme hakkı tanınmadığını hatırlamak gerekir. Hazır bulduÄŸu ve içinde yer aldığı uygulamanın alternatifi olabileceÄŸini bilen veli azdır. ÇocuÄŸunu dilediÄŸi gibi eÄŸitebilme hakkına sahip olduÄŸunun farkında olan nadirdir. Mevcuda mahkum olan büyükler onların iyiliklerini düÅŸündüÄŸünden, küçükler de onlara güvendiklerinden genellikle isteyerek okulun kapısını çalarlar. Daha doÄŸru bir ifadeyle her gün saatlerce ve hatta tam gün dört duvar arasına hapsedilmeye gönüllü olmaktan baÅŸka seçenekleri yoktur. Adı konulmamış bu paradoks, yasaların zorunlu kılmasından öte yürürlükte olanı kanıksanmış olmaktan ve baÅŸka türlüsünü düÅŸünememekten kaynaklanır. Belki de mevcudun türedi deÄŸil ilk insandan beri böyle olduÄŸu sanılır.
GörünüÅŸte gönüllü gerçekte ve yasal olarak zorunlu bu sistemin fıtrata aykırı olduÄŸunu çocukların sınıfta nasıl oturduklarına bakarak anlamak mümkündür. Kapasiteleri müfredatın istediÄŸi seviyede ve üstünde olanlar baÅŸka türlü sorunlar yaÅŸasalar da genelde sorunsuz mezun olurlar. DiÄŸer bir ifadeyle içinden geçtikleri çarkın diÅŸlileri onlara çok fazla hasar veremez. Genelde çekinecekleri bir ÅŸey olmadığından geriye yaslanıp rahat rahat oturabilirler. Takdir ve onure edilmek dik durma, muhatabın gözlerine bakma cesareti verir. Asıl sıkıntıyı çekenler kapasiteleri dikkate alınmayan ve son derece yüklü bir müfredatın altında ezilenlerdir.
ÇoÄŸunluÄŸu oluÅŸturan ezilenler, zorlandıkları bir müfredatla uzun yıllar boÄŸuÅŸur, kimi yılar ve boÅŸ verir. Ders çeÅŸidinin fazla, yüklenen konuların çok ve ağır olduÄŸu ve günlük hayatta iÅŸe yaramadığı pek çok kimse tarafından kabul edilir. Muhataplarının ilgi alanlarını dikkate almayan, bünyesindeki seçmeli derslerin bile seçilmesine imkân tanımayan bir sistemden söz ediyoruz. Söz konusu trajikomik hali “zorunlu seçmeli” adlandırması kadar ifade eden bir buluÅŸ(!) yapılamaz. EÅŸyanın tabiatına aykırı bir garabet ancak böyle isimlendirilebilir. Seçmeliyi bile seçemediÄŸi, ilgisini çekmeyen, sınav dışında iÅŸine yaramayan fakat bir üst sınıfa geçecek kadar not alma zorunluluÄŸunun bunalttığı bir gencin halini anlamak kolay deÄŸildir. Sayılan sayılmayan pek çok nedenden dolayı dersten sık sık kopan genç, kendini baÅŸka ÅŸeylerle ilgilenirken bulur. Derse ilgisizlik olarak deÄŸerlendirilmesi korkusuyla görünmez olmak ister ve pusar.
Ä°ÅŸi onları yetiÅŸtirmek olan öÄŸretmenin haklı olarak beklentileri vardır. ‘Benim görevim öÄŸretmek onun görevi öÄŸrenmek’ diye düÅŸünür. ÖÄŸrenip öÄŸrenmediÄŸini görmek için sorular yöneltir, ödev vermiÅŸse kontrol eder. ÖÄŸrenmiÅŸse, ödevini yapmışsa sorun yok, öÄŸretmenin gözüne bakabilir, dik durabilir; aksi halde ders iÅŸkenceye dönüÅŸür. Sırayla gidiliyorsa ders bitene kadar sıranın kendisine gelip gelmeyeceÄŸini hesap ede ede ecel terleri döker. Sıra takip edilmediÄŸinde öÄŸretmen bir isim telaffuz edene kadar ölür ölür dirilir. Üstelik bu azabı, listeden veya deÄŸil kendi ismini duyana kadar öÄŸretmenin her aÄŸzını açışında yaÅŸar. Bu arada öÄŸretmenin görüÅŸ alanına girmemek için arkadaşını veya uygun bulduÄŸu bir baÅŸka ÅŸeyi siper alır. Saklanma pozisyonu, zorlandığı ders sayısınca ve o derslerin haftalık çizelgede iÅŸgal ettiÄŸi yer oranında tekrarlanır.
Açlık, susamışlık, uykusuzluk, yorgunluk, keyifsizlik, kırgınlık, bıkkınlık, bunalmışlık gibi insani haller öÄŸretmenin dikkatine, insafına, vicdanına ve anlayışına kalmış durumda. Onların dikkatsiz, katı, anlayışsız ve insanlıktan nasipsiz olmamasının sistemin açmazlarının yol açtığı problemlerin önünü nispeten tıkadığı teslim edilmelidir. Ara sıra gözlenen ve onun da insan olmasından kaynaklanan ve aslında bir eÄŸitimciye yakışmayan kriz anlarında, o çocukların kafaları hepten önlerine düÅŸer ve büzülüp küçülürler.
ÖÄŸrenciden kaynaklanan nedenlerle de küçülme hali yaÅŸanır. Asıl müsebbip sistem olsa da öÄŸrenci de yaşı gereÄŸi daha eÄŸlenceliye karşı direnemez. Haz veren ve eÄŸlendiren oyunlar yetiÅŸkinleri bile zorlanmadan çeldirdiÄŸine göre gençler haydi haydi kapılır gider. Bu durumu unutmayan izin vermese de anlayış gösterir. Bilir ki görev ve ödevleri ihmal etmek, kuralları çiÄŸnemek, derste eÄŸlenceli olana kapılmak, zordan ve zorluktan kaçmak, hazzın cazibesine dayanamamak yetiÅŸkinlerin bile duçar olduÄŸu bir haldir. Bu hal gençlikte daha baskındır ve kaçınmak daha güçtür. Ä°ster anlayış gösterilsin ister gösterilmesin sonuçta seyyar telefonlar baÅŸta olmak üzere benzeri cihazlar onu kolayca ayartır ve keyfinin sürmesi yakalanmamasına baÄŸlıdır. Fark edilmemek için de iki büklüm olur.
Hastalık, yorgunluk, bıkkınlık gibi anlaşılabilecek ya da telefonunu saklamak vb onaylanmayacak nedenlerle sıraya kapanmak normalleÅŸti. Bu kadar çok sıraya kapanıp ‘s’ biçimi alan beden eÄŸilir. Çocukların sırtını büken eÄŸitimin onların kiÅŸiliklerinde yol açtığı tahribatı tespit etmek zor olmasına raÄŸmen fiziÄŸindekiyle kıyaslanamayacak kadar ağır olduÄŸu söylenebilir. Hâsılı eÄŸitimin kazandırdıklarına dikkat kesilenler kaybettirdiklerini de görmek zorundadırlar.
[1] Ä°slâmî Gelenekte EÄŸitim Ahlâkı, Bedruddin Ä°bn Cemâa el-Kinânî, ç. Prof. Dr. M. Åževki Aydın, TDV Yay., Ankara 2012. Bu benzetmenin, öÄŸrencinin öÄŸretmenini seçebildiÄŸi bir sistemde yapıldığı hatırlanmalıdır.
Henüz yorum yapılmamış.