Makale
Nasıl oldu da barışa dönüldü?
Çözüm sürecinde yola çıkıldıktan sonra geriye dönük analizlerin baÅŸ köÅŸesinde ÅŸu argüman yer almaktaydı: Ä°ki taraf da birbirini yenemeyeceÄŸini anladı, o nedenle mecburen çözüm sürecine geçildi… Oysa bu tümüyle mesnetsiz bir deÄŸerlendirme. EÄŸer birlikte bir çözümü isteselerdi bunca zaman birbirlerini yenmeye çalışmazlar, enerjilerini baÅŸka yöne harcarlardı. DiÄŸer taraftan sırf birbirlerini yenemediler diye çözüme ‘evet’ demeleri de inandırıcı deÄŸil. Aksine birbirini yenemeyerek geçen otuz yıldan sonra bir otuz yıl daha birbirini yenemeyerek geçirmeleri her iki tarafın da iÅŸine gelirdi. Nitekim 1990’ların sonunda PKK çekilmeyi düÅŸünürken askeri otoritenin örgütün tam olarak çekilmesine karşı çıktığını hatırlıyoruz. Bu gayet ‘anlaşılır’ bir pozisyondu. Çünkü geçen zaman zarfında her iki tarafta da yeni bir statüko, iç kurumsallaÅŸma, hiyerarÅŸi, bir resmi söylem ve siyaset oluÅŸmuÅŸtu. Ä°ki tarafın da yönetimi açısından bakıldığında bu karşılıklı dengenin deÄŸiÅŸmesini istemek abesti. Çatışma hali ‘normalleÅŸmiÅŸ’ kendi iç meÅŸruiyetini üretmiÅŸ, buna uygun otorite ve temsil yeteneÄŸini dar kadroların asli niteliÄŸi haline getirmiÅŸti.
O halde soru bu kısır döngüden nasıl çıkıldığıdır. Çatışma her iki tarafın da lehine olmasına raÄŸmen acaba niçin barışa doÄŸru yüründü? Bu noktada çatışmanın taşınması zor toplumsal maliyetinden söz edilebilir. Ama bunu fazla abartmamak gerekir, çünkü iki taraf da statükoya razı olduÄŸunda bu toplumsal maliyeti çok düÅŸük tutarak da çatışma halini sürdürmek mümkün. ÖrneÄŸin geçici ateÅŸ kesler, karşılıklı taciz ve tehditler büyük bir kapışmaya meydan vermeden söz konusu çatışma halinin çok uzun süre devam etmesini garanti edebilir. Buna Türkiye toplumunun da otoriter zihniyete yatkınlığı nedeniyle çatışmayı yadırgamayacağını ekleyelim. DiÄŸer bir deyiÅŸle arada sırada insanlar ölse bile, yaÅŸananlar ‘normaldi’ ve her iki tarafın takipçileri açısından da herhangi bir alternatif gözükmüyordu. Her iki taraf da diÄŸerinin otoriter tutumunu veri alıyor, buna ancak yine otoriter bir tarzla cevap verilebileceÄŸini düÅŸünüyor ve bu görüÅŸ tabanda doÄŸal bir kabulle karşılanıyordu.
Yani söz konusu soru hâlâ önümüzde duruyor: Acaba nasıl oldu da Kürt meselesinde çözüme giden bir kapı açılmakla kalmadı, taraflar da belirli oranda o kapıdan geçme iradesi gösterebildiler. Ütopik olarak bakıldığında taraflardan birinin demokrat zihniyet yönünde bir ‘sıçrama’ yaÅŸaması ve bu konumunda ısrarlı olması mümkün. Ama gerçek hayatta böyle örnekler son derece az… Taraflardan biri daha demokrat davranmaya çalışsa bile, karşısındakinin yerleÅŸik otoriter zihniyeti karşısında ‘pes edip’ yeniden eski tarzına dönme ihtimali çok yüksek. Sonuçta ‘iliÅŸkinin zihniyeti’ eski niteliÄŸini korurken, aktörleri belirleme ve yeniden üretme etkisini sürdürebiliyor.
Buradan çıkan ders, her iliÅŸkinin zihniyetinin ancak ‘birlikte’ deÄŸiÅŸtirilebileceÄŸidir. Bu durum karı koca iliÅŸkisinde ne denli doÄŸruysa, Kürt meselesi gibi karmaşık tarihsel ve ideolojik ayrışmalarda da o denli doÄŸru. Dolayısıyla soru ‘hangi koÅŸullarda’ her iki tarafın da aynı anda ve aynı yönde bir zihniyet deÄŸiÅŸimine hazır hale geldikleridir. Öyle ki bir tarafın otoriterlikten uzaklaÅŸmayı ima eden herhangi bir küçük adımı karşı tarafça görülsün, takdir edilsin ve benzer bir küçük adımla karşılık bulsun. Ama bu da yeterli deÄŸil… Çünkü söz konusu deÄŸiÅŸim toplumsal ortamda yaÅŸanmaya devam ettiÄŸine göre, her iki tarafın da tabanının bu zihniyet kaymasını sahiplenmesi gerekiyor. Öte yandan bizatihi bu sahiplenme toplumun da aynı yönde bir zihniyet deÄŸiÅŸiminin eÅŸiÄŸinde olması gerektiÄŸini hatırlatıyor.
Aranan cevap ‘uyum’ sözcüÄŸünde gizli. Çatışmanın tarafları sadece birbirlerine ve kendi tabanlarına uyum saÄŸlamak durumunda deÄŸiller. Aynı anda herkesi kuÅŸatan genel çevre koÅŸullarına da adapte olmak zorundalar. Yani eÄŸer dünya genelde otoriter zihniyeti ‘beÄŸenmemeye’ baÅŸlamış ve farklı bir zihniyete doÄŸru kayma emareleri göstermekteyse, herhangi bir çatışmanın ‘makbul’ ve ‘doÄŸal’ çözüm biçimlerinde de yeni ölçütlerin ortaya çıkması kaçınılmaz olabilir. Böyle bir durumda yeni zihniyete uyum gösteremeyen taraf ‘arkaik’ olarak bulunmakla kalmaz giderek sadece yönteminde deÄŸil, taleplerinde ve argümanında da ‘haksız’ hale gelir. Dolayısıyla çatışmayı kaybetmemek için sürdürmek zorunda kalır, sürdürebilmek için ise zihniyetinizin deÄŸiÅŸimini içselleÅŸtirirsiniz. Bu arada dünyadaki genel deÄŸiÅŸimden de zaten etkilenmekte olduÄŸunuz için, barışçı bir çözüm size çok daha normal gelecek ve hatta bunu becerdiÄŸinizden memnun bile olacaksınızdır.
aksam.com.tr
Henüz yorum yapılmamış.