Makale
Eğitimin öznesi, eğitici mi eğitilen mi?
Ä°nsan öÄŸrenebilen bir varlıktır. O, öÄŸrenmeyi mümkün kılan yeteneklerle doÄŸar. ÖÄŸrenme isteÄŸi ve merak sayesinde kolaylıkla öÄŸrenir. Neredeyse ana rahminde baÅŸlayan öÄŸrenme merak sayesinde ömrün sonuna kadar sürer zira o öÄŸrenme isteÄŸini tahrik eder. EÄŸer deÄŸeri bilinirse merak eÄŸitimin en deÄŸerli imkânlarından biridir. ÂdemoÄŸlu, onun sayesinde öÄŸrendiklerinden bazısını benimser ve onların bir kısmının gereÄŸini yapar. Israrla yaparsa onu meleke haline dönüÅŸtürür aksi halde unutur gider.
Sahibi istemedikçe hiçbir bilgi davranışa dönüÅŸmez. Bu eÄŸitimde harici faktörlerin olmadığı anlamına gelmez. Aksine her bebek bir aileye doÄŸar ve ihtiyaç duyduÄŸu pek çok ÅŸeyi hazır bulur. Dilden dine, ahlaktan âdete, talimden terbiyeye, beslenmeden kıyafete asırların birikimi onu bekler. Bebeklikten yaÅŸlılığa geçirilen her aÅŸamada devralınan mirasla iliÅŸki farklılık arz eder. Edilgen, benimseyici, itaatkâr ve savunucu olunduÄŸu da olur; etken, sorgulayıcı itirazcı ve asi olunduÄŸu da. Bu dinamik iliÅŸki, kiÅŸideki deÄŸiÅŸime göre, uzlaÅŸmadan çatışmaya, kabulden redde çok renkli ve çok boyutludur.
ÂdemoÄŸlu, ebeveynini seçemez ve kendi ayakları üzerinde durana kadar onların bakımına muhtaçtır. Bu dönemde öÄŸrenme, aile ortamında kendiliÄŸinden gerçekleÅŸir. Çocuk belli bir yaÅŸa geldiÄŸinde yaşıtlarıyla birlikte hocaya teslim edilir. Modern zamanlarda bu doÄŸal mecrasından çıkmıştır ve hazır olup olmadığı gözetilmeden çocuk aile ocağından koparılır. Ana kucağından alınışı, büyük bir kısmı zorunlu olan bir eÄŸitim izler. Süresi ülkeden ülkeye deÄŸiÅŸse de eÄŸitim, gönüllülük esasını terk ederek kendini özne, insanı nesne yerine koymuÅŸtur. Zorunlu eÄŸitim o kadar kanıksanmıştır ki alternatifi düÅŸünülemez hale gelmiÅŸtir. Gündeme getirildiÄŸinde pek çok havsala onu almakta zorlanır. Bu yüzden onun insan doÄŸasına aykırı olduÄŸu düÅŸüncesine, eÄŸitimcilerden önce anne babalar itiraz eder. Oysa her insan kendine özelse herkese aynı eÄŸitim nasıl uygulanabilir! Onu ilgilenmediÄŸi, merak etmediÄŸi, iÅŸine yarayıp yaramayacağını bilmediÄŸi, irade etmediÄŸi bir eÄŸitime maruz bırakanlar, ona kazandırdıklarına bakarlar fakat kaybettirdiklerine gözlerini kaparlar.
Onları bir tarafa bırakıp konumuza dönersek bebeklik öÄŸrenmenin sürekli olduÄŸu bir dönemdir. Bebek ailede çok ÅŸey öÄŸrenir; üstelik bu karşılıklı bir öÄŸrenmedir. Büyük çoÄŸunlukla verimli bir öÄŸrenme dönemi yaÅŸanır. O, büyüdükçe verim ters orantılı olarak düÅŸer. Bunun sebeplerinin iyi irdelenmesi gerekir. Öncelikle geçen her yılla ilgi deÄŸiÅŸebilir. DeÄŸiÅŸenle kalıcı olanı ayırabilmek yetiÅŸkinin iÅŸini kolaylaÅŸtırır. Ebeveyn baÅŸta olmak üzere aile çevresi ilk aylarda sevgi, ÅŸefkat ve merhametle harmanladığı özeni, dikkati, nezaheti ve nezaketi bebeklikten gençliÄŸe geçilen evrelerde gittikçe azaltır. Bu azalma normal olmakla birlikte zaman ve doz iyi ayarlanmadığında ve tam zıddı tutumlar takınıldığında gerilime neden olur, bu da kimi zaman çatışmaya yol açar. Sonuçta yoÄŸunluÄŸu aileden aileye deÄŸiÅŸse de iki tarafı da mutsuz eden, öÄŸrenme aleyhine oluÅŸan ortam, bebekliktekine kıyaslanamayacak kadar artar.
Ä°lk aylardaki öÄŸretimin bereketli olması yukarıda tasvir edilen insani tutum ve davranışlarından kaynaklanır. EÄŸer ifrattan sakınılırsa elveriÅŸli ve doÄŸal bir öÄŸrenme ortamı oluÅŸur. Adı konulmamış bu eÄŸitim, hemen her ailede aylarca özlemle beklenen yavruya imkânlar ölçüsünde, özenerek bir ortam hazırlanmasıyla baÅŸlar. Bakıştan konuÅŸmaya, tutuÅŸtan sarılmaya, yedirmeden uyutmaya her davranış ve tutumda sevgi, ÅŸefkat ve merhametin beslediÄŸi rikkat gözlenir. Tatlı dile, güler yüze, yüzde yüz anlayış eÅŸlik eder. Hemen herkes iÅŸler yolunda iken melek, deÄŸilse sabır taşı kesilir adeta. Bıkmadan, usanmadan ilgi gösterilir. VerdiÄŸi her tepkiye karşılık verilir. Sıkıntısı olduÄŸunda hassasiyet zirve yapar ve onu rahatlatmak için elden gelen yapılır.
Kendini güvende hisseden bebek, etrafında pervane olanlara güvenir. Gözle iletiÅŸim kurduÄŸunda da sözle iletiÅŸim kurduÄŸunda da sevgi görmüÅŸtür. Ä°stediÄŸini yapmasına izin verilmiÅŸ, ona engel olacak her ÅŸey kaldırılmış, zarar verecek her ÅŸey yok edilmiÅŸtir. Ona sadece merakını gidermek kalmıştır. Giderilen her merak ona bilgi olarak dönmüÅŸtür.Yaptığı her ÅŸey deneyim kazandırmıştır. Gösterilen her anlayış onu da anlayışlı yapmıştır. Yap denileni yapmış, cıs denilenden uzak durmuÅŸtur. ÖÄŸrenmekten kaçmamış, denemekten korkmamıştır. ÖÄŸrenmek için komut beklememiÅŸ kendisi de merakının peÅŸine ısrarla düÅŸmüÅŸtür.
Her ailede aynı olmamasına, az da olsa hiç onaylanmayacak anlayışa sahip aileler olmasına raÄŸmen genel manzara budur. EÄŸitim adına her ÅŸeyin yolunda olduÄŸunu söylenebilmek sevgi, ilgi, davranış, tutum ve tepkilerin doÄŸal ve dengeli olmasına baÄŸlıdır.
Dozu kaçırılmış her adım bir eÄŸitim kusuru olarak tezahür eder.Müsebbip sanki kendileri deÄŸilmiÅŸ gibi söz konusu kusurlara veya rahatsız olunan davranışlara daha önce olduÄŸu gibi anlayış gösterilmez ve bebeklikte görmediÄŸi hatta tefrite varan tepkiler verilir. Bu, uç ya da olumsuz deÄŸil ortalama ailelerde vuku bulur. Sevgi, merhamet, ÅŸefkat, anlayış vb hallerin ama olumlu ama olumsuz eÄŸitici deÄŸeri vardır ve bu göz önünde bulundurulduÄŸunda eÄŸitimin imkânı olurlar. Bu da yetiÅŸkinlerin eÄŸitimdeki yerini dolayısıyla sorumluÄŸunu gösterir. Yapılan edilenler çocuk cephesinden sadece fiil deÄŸil örnek alınan eÄŸitici numunelerdir. O güvendiÄŸi kiÅŸilerden sudur eden ibretlik eylemleri de örnek alır. ‘Ä°yiden örnek almasını kötüden ibret almasını’ beklemek nafiledir.
Merakını gidermesine fırsat verilen âdemoÄŸlu, kapasitesi oranında öÄŸrenir; öÄŸrenmeye zorlanan ise direnir. Direnmenin, istememek, hazır olmamak, ilgi duymamak gibi sebepleri vardır. Dolayısıyla büyükler ne zaman aktif ne zaman pasif olacaklarını doÄŸru tayin etmelidirler. Ä°htiyaç duymayana ve duysa bile istemeyene yardım etmek her zaman iyilik deÄŸildir. Zamansız yapılan iyilikler kas geliÅŸiminden tecrübe edinmeye öÄŸrenmenin önünü tıkar. Her yavru kendisini hazır hissettiÄŸinde ilgi duyduÄŸu ÅŸeyi kolayca öÄŸrenir ve uygular. KonuÅŸmadan yemeye, oturmadan kalkmaya, yürümeden koÅŸmaya kendini hazır hissetmesi yeterlidir. Zamanı geldiÄŸinde okumayı söker ve okuduÄŸunu yazar. Her bireyin kendine özel olduÄŸu unutulur ve aynı zamanda aynı müfredata tabi tutulursa hazır olan mesafe alır, olmayan geride kalır. Hazır olmadığını fark etmeyip sıkıştırmak öÄŸrenmeyi kolaylaÅŸtırmaz aksine sorunlara yol açar.
Sıkıştırma arttıkça çocuk kendini korumak için çeÅŸitli davranışlar geliÅŸtirir ve bu yetiÅŸkinler tarafından davranış bozukluÄŸu olarak nitelenir. Zorlama sürerse bilgiden ve öÄŸrenmekten soÄŸur. BaÅŸarısızlık yaÅŸadıkça kendisine olan güveni sarsılır. BaÅŸarısızlığı kabullendiÄŸinde baÅŸarabilecek kıvama geldiÄŸinde bile hep öÄŸrenememe kaygısı duyar. BaÅŸarmasına engel olan kaygının nedenlerinden biri kapasite üstü yüklemedir.
Zorlanmasına raÄŸmen baÅŸarabilenler aÅŸina olma tehlikesiyle karşı karşıya kalırlar. Tam öÄŸrenme gerçekleÅŸmez fakat baÅŸarı limiti tutturularak sınıflar geçilir. Aynı temayla tekrar karşılaşıldığında onu bildiklerini düÅŸünürler. Oysa sadece konuya ve kavramlarına aÅŸina olmuÅŸlardır. Bu aÅŸinalık öÄŸrenme sanıldığından ilgi duyulmadığı gibi derse kulak verme ihtiyacı da duyulmaz. Hazır olduÄŸu halde söz konusu yanılsama nedeniyle öÄŸrenme imkânı heba olur. EÄŸitileni hesaba katmadan yapılan eÄŸitim, amacına ulaÅŸmadığı gibi arzu edilmeyen zaaflara gebedir. Kaldı ki insan zihinden ibaret deÄŸildir. Bu nedenle eÄŸitimin asıl amacı hayata hazırlamak olmalıdır. Ä°nsanı en mutlu eden ÅŸeylerden biri öÄŸrenmek olduÄŸundan kimse kolay kolay öÄŸrenmekten vazgeçmez. Dolayısıyla büyüklere düÅŸen çocuÄŸun önünü açmak, yol göstermek, tanıştırmak, tanımasına ve denemesine ortam hazırlamaktır. Yoksa öÄŸrenme isteÄŸini köreltmek, eÄŸitimden soÄŸutmak deÄŸildir. Yapılması gereken merakı tahrik etmek, öÄŸrenme isteÄŸini beslemektir.
Mesela okuma yazma bir öÄŸrenim aracıdır ve zorunlu olması doÄŸal deÄŸildir. Oysa hazır olan okuma yazmayı çok kısa sürede öÄŸrenir. BaÅŸkasına ihtiyaç duymadan erken yaÅŸta öÄŸrenenler de vardır. Bu yaÅŸ, kiminde dört, kiminde yedi olurken on yaşında hazır olmayanlar da olabilir. Önemli olan öÄŸrenilmesidir, bunun kaç yaşında olduÄŸu deÄŸil ve daha da önemlisi baÅŸarısızlığı kanıksatmamaktır. Bu nedenle hazır olup olmadığı, ilgi duyup duymadığı, yetenek ve kapasitesinin ne olduÄŸunu hesaba katmak hem çocuÄŸun hayrına hem de eÄŸitimin salahınadır. KiÅŸiliÄŸi tahrip pahasına çocuÄŸu hazır olmadığı bir eÄŸitime zorlamak haksızlıktır.
Ä°nsana istemediÄŸi bir ÅŸeyi yaptırmak çok zordur; bazen mümkün deÄŸildir. Ä°stediÄŸini ise elde etmek için uÄŸraşır, çabalar, gerekirse fedakârlık eder, sıkıntılara katlanır. Bu durum insanın irade sahibi olmasının tabii sonucudur. Ä°radesini kullanmasına izin verilmediÄŸinde sergilediÄŸi tavırlar farklı olsa da hepsinin ortak noktası dirençtir. Ä°rade etmediÄŸi eÄŸitim faaliyetine de direnir. Direnene, öÄŸrenmek istemeyene bir kelime bile öÄŸretilemeyeceÄŸini herkes bilir. Ä°nsana raÄŸmen onu eÄŸitmek mümkün deÄŸildir. ÖÄŸrenme isteÄŸini ve merakını örseleyen her türlü tasarruf niyetinin aksine eÄŸitim imkânını heba etmekle kalmaz, gençleri en hafif ifadeyle yamultup bırakır.
Henüz yorum yapılmamış.