Makale
Rüya varsa, umut da var!
Ä°ngiliz felsefeci Owen Barfield, tarihi, insan bilincinin açığa çıkması olarak görür. “SüleymanÅŸah Gazi”nin türbesinin nakli ise bir tarihsel belleÄŸin kendini ifÅŸa etmesidir. Ä°leriye bakmak için önce geriye bakmak gerekir. SüleymanÅŸah Türbesi'nin naklinden daha önemli olan ÅŸey, “SüleymanÅŸah” adının “yeni bir baÅŸlangÄ±ç” ÅŸuuru veriyor olmasıydı. His, ÅŸuurla birleÅŸir ve devrimler vukû bulur.
Ä°slam uygarlığının merkezi topraklarında yaÅŸanan kargaÅŸaya yüzeysel bir bakış, derinlerde geliÅŸen büyük dalgayı gözden kaçırmamıza sebep olabilir. Bu bölge SüleymanÅŸah Gazi'nin yaÅŸadığı devirde de kargaÅŸa içinde boÄŸuluyor gibi görünüyordu. Yıkıcı büyük dalgalar halinde gelen MoÄŸol istilası, aslında çürümüÅŸ bir sistemi ortadan kaldırdı. Ama istila ve kargaÅŸa yeni bir nizamın gerekliliÄŸini Müslüman bilinçlere kuvvetle zerketti. SüleymanÅŸah ve obası kargaÅŸa içindeki topraklarda yeni bir nizam arayışı ile at koÅŸturup duruyordu. Osmanlı Devleti bu arayışın ortaya çıkardığı yeni güçtü.
1095’de baÅŸlayan Haçlı Seferleri 1270’lerde nihayet buldu. “MoÄŸol Ä°stilası” da, “Batınî fitnesi” de aynı dönem içinde gerçekleÅŸti. KargaÅŸa o kadar yıkıcıydı ki, facianın sadece Anadolu topraklarında yaÅŸanan boyutunu tarihçiler “Büyük Kaçgun” diye kayda geçirdiler. Muzaffer MoÄŸol orduları ilk yenilgisini 1260’da Filistin’deki Ayn Calut’ta aldıklarında tarihin akışı deÄŸiÅŸti. Gitmez, kalkmaz denilen kargaÅŸa bulutları çekiliverdi. Haçlı Seferleriyle gelerek Levant’a (DoÄŸu Akdeniz) yerleÅŸen “Tapınakçılar”, “Saint Jean” ve “Töton” ÅŸövalyeleri bölgeden tümüyle püskürtüldüler.
1302’de son Tapınakçılar zelil ÅŸekilde Levant’ı terkederken Batı’da Bizans uçlarında “Osmanlı” bir yıldız gibi parlıyordu. Bizans hisarları birbiri ardı sıra düÅŸüyordu. Bazı Tekfûrlar kalelerini gönül hoÅŸluÄŸu ile teslim ediyorlardı. “Köse Mihal” gibi kimi tekfûrlar ise Müslüman olarak “Gaziler”e karıştılar. Akıncı ailesi “MihaloÄŸulları” buradan gelir. “AşıkpaÅŸaoÄŸlu” tarihinde Orhan Gazi ile Bursa Hisarı'nın veziri Saroz arasında geçen bir diyalogta adeta “Osmanlı Rüyası” resmedilir:
“Orhan Gazi, Saroz’a ‘Bu hisarı neden bunaldınız da verdiniz?’ diye sordu. Saroz dedi ki: ‘Bir kaç sebepten verdik. Sizin devletiniz günden güne büyüdü. Bizim devletimiz döndü. Bunu iyice bildik. Biri de bu ki, baban üzerimize havale yaptı, gitti. Onun devleti köylerimizi zaptetti. Size itaat eder oldular. Bizi hiç anmaz oldular. Bildik ki, onlar rahat oldular. Onun için bizi anmazlar dedik. Biz de o rahatlığa heves ettik. Biri de bu ki, tekfûrumuz mal yığdı. Fayda vermedi, çünkü malı verecek yer bulamadı, alacağı ÅŸeyi vaktinde alamadı. Ä°htiyacımız olduÄŸu zaman satıcı bulunmadı. Hisar bize hapis oldu. PadiÅŸah aciz olunca memleket tez harap olurmuÅŸ. Alemin deÄŸiÅŸikliÄŸi eksik olmaz. Åžimdi bu deÄŸiÅŸiklik bizde de vâki oldu’. Orhan Gazi, ‘Ya bu kırgın neden bu kadar çok olmuÅŸ’ diye sordu. Tekfûr, ‘açlıktan çok kırıldı’ diye cevap verdi.”
“Bizans Düzeni”nden bunalan Hıristiyan taÅŸra halkı “Osmanlı rüyası”na inandı. Müslüman olanlar çok oldu, olmayanlar dinlerinde kaldı. Batı Anadolu ve Balkanların fethini gazilere kolaylaÅŸtıran, “Osmanlı”nın adil bir nizam vaat etmesiydi. Bugünkü kargaÅŸa kimseyi umutsuzluÄŸa sevketmesin. Bölgede yaÅŸanan kargaÅŸayı “yeni nizam” arayışının tepkimeleri olarak görmek gerekiyor. “Arap Baharı” sahte nizamların kuklası despot rejimlere reddiye idi. Tarih, uzun sürmeyecek bir safhada “despot kışı”nın yerini bahara bıraktığını da kaydedecek. Karamsarlığa yer yok, uyanış ÅŸiddetlidir.
yenisafak.com
Henüz yorum yapılmamış.