Sosyal Medya

Makale

Temayülünü Yoklatanlar

7 Haziran seçimlerine yönelik iktidar partisi milletvekili aday adaylığı için 6233 başvuru yapılmış. Bunlar arasından sadece 550 aday seçilecek. Bazı eski vekillerin devam ediyor olması ve o ile ait listenin seçilme oranı yüksek sırasında yer alma yarışını kazanma oranı otuzda bire tekabül ediyormuş. Bu elemenin yapılabilmesi için ilk olarak temayül yoklaması adıyla o ilde bir nabız yoklaması yapılmasının devamında parti üst kurullarının kararıyla bu listeler 7 Nisan’da kesinleşecekmiş. Eğer kendi işinizde çalışıyorsanız bir taraftan işinizle meşgulken diğer taraftan da bu heyecanı yaşayabilirsiniz. Ama memur olanlar bu başvuru işlemi için çalıştıkları yerlerden istifa etmeleri gerektiğinden seçilememe ihtimali nedeniyle uykuları kaçıyormuş. Diğer yandan her adaydan başvuru ücreti olarak beş bin lira (bayan adaylardan yarısı) alınması da kaz gelecek yere yumurta tedariki mesabesindeymiş.

        Temayül yoklamasında öteki aday adaylarını eleyip listenin kazanacak kontenjanında yer alabilmek için her aday, kendi bütçesine veya onu destekleyenlerin(!) sunduğu imkânlara göre seçim ofisleri kurmakta. Yazılı ve sözlü propaganda faaliyetleri, ev ve işyeri ziyaretleri, gazete ilanları, yerel televizyon reklâmları, yemekli toplantılar ve eğer seçilirse ona destek verenleri abad edeceği vaatlerinde bulunuyorlar. Bu harcamalara rakip adayların veya görevde bulunanların gözden düşürülmesi için yapılacak araştırma(!) giderleri de eklenince milyarlarca liradan oluşan bir seçim öncesi ekonomisinden bahsedilebilir…

Bu hal ve ahval çerçevesinde tanıdığım aday adaylarının vaatlerini ve durumlarını düşünürken birden biraz önce okuduğum bir Hadisi Şerif ile bu sonuçlar çakıştı.

Ebû Yahya Üseyd İbni Hudayr  (rah) rivayet edildiğine göre Medinelilerden bir adam:

 — Ey Allahın Resulü, falan kişi gibi beni de vali tayin etmez misiniz?  dedi.

Resulullah (sav); “Siz, benden sonra adam kayırma olaylarına şahit olacaksınız. Bunlara itibar etmeyin. Nihayet (kıyamet günü) Kevser havuzunun başında bana kavuşana dek sabretmekte kararlı olunuz!” buyurdu ( Buhârî, Fiten 2,; Müslim, İmâre 48, Fedâil 27,28 )

Bu olayın vuku bulduğu dönemlerde İslam Coğrafyası yeni katılımlarla genişlemiş ve bu beldelere ait makam ve mevkiler cazip gelmeye başlamıştı. Medineli bir adam Resulullah’a (sav) “Amir İbn-i As’ı tayin ettiniz gibi beni de bir beldenin yöneticiliğine tayin eder misiniz?” diye başvuruyor. Buna karşı Resulullah’ın (sav) dünyevileşmeyi terbiye metodu gereği sabrı tavsiye ediyor. Vefatı ertesinde adam kayrılma teşebbüslerinin artacağını, böylesine istek ve desteklerle bir yerlere seçilecek liyakatsiz kişilerden olmamak ve bu makamlar için aracı koyma isteğini frenlenmesi faziletten görülmesi salık verilmiştir.

Ayrıca iman iddiasındaki kişilerin yapılan birtakım usulsüzlükleri görerek, bunları kendi haklılıklarına gerekçe yapmaya kalkmamaları konusunda uyarmaktadır. Resulullah (sav) o kişiye cevabıyla, anılan valinin tayininde adam kayırma söz konusu olmadığını anlatmak istemiş, böylesi uygulamaların sonraki dönemlerde görülebileceğine  dikkat çekmiştir. Dört adil Halife sonrası kurulan saltanatlarla başlayıp halen devam eden, dünya hırsını dengeleyememiş liyakatsiz kişilerin adam kayırmalarıyla oluşturdukları zalim ve despotik iktidarların(!) İslam coğrafyasını ne hale soktuğu ise hepimizce malumdur.

Asrı Saadet denilen Kuran’la hükmedildiği zamanı anarken aynı zamanda ‘adalet’ten de bahsetmemizin nedeni, Rasulullah’ın (sav) istişare ederek seçtiği insanları, dünya hırslarına göre değil takvalarına ve adalete dair uygulamalarına yönelik olmasındandır. Cennetle müjdelenen veya cehennemle korkutulan her hususta aslında dünyevileşmenin dengelenmesi, adalete ve merhamete dayalı sosyal bir paylaşım düzeninin inşasına yöneliktir.

Hadis ezber bozucu bir sonla noktalanır. İktidar olma hırsının bastırılmasının mükâfatı cennette sadece ona has kılınmış Kevser Havuzunun başında Resulullah’la (sav) buluşmaktır. Kevser suresi çok zor şartlarda sıkıntı ve eziyet içindeki Mekke’deki mücadelesinin Cennette Kevser ile sonuçlanacağı müjdesi, Resulullah’a (sav) ferahlık vermiş gücüne güç katmıştır. Ama konunun asıl can alıcı noktası, Resulullah (sav)  dünyada sahip olduğu her şeyi kardeşleriyle paylaştığı gibi Cennetteki makamını da paylaşıma açmasıdır. Yeter ki kendinden sonra da Müslümanlar, Kuran’ın gösterdiği adil ve paylaşıma dayanan yolu terk etmesinler…

Bugünlerde her hangi bir makama layık görülmek(!) için ayak kaydıran, araya nüfuzlu tanıdıklarını koyanların, dünya nimetlerini kardeşleriyle paylaşmaya yönelik niyetlerinin olmadığı açıktır. Makamını paylaşmayanın, kalıcı(!) konutlarının duvarlarını yükseltenlerin, kendi gelir ve nüfuz düzeylerinin dışındakilere mesafeli duranların, cennet tahayyüllerinde de paylaşımın olmadığı aşikârdır. Ama asıl ilginç olan bu insanlar her türlü üst düzey elit(!) insanlarla geçirdikleri izole ömürlerine müteakip cennete de Rasulullah ile beraber geçirme hayallerine sahip olmalarıdır. Oysa Rasulullah’ın (sav) dünyada kimlerle birlikte olduğu ve cennette de kimlerle beraber olacağı Kuran’da ve Hadis kitaplarında apaçık beyan edilmiştir.

Ama biz bir daha tekrar edelim. Dünyada sahip olduklarını kardeşleriyle paylaşmayanların cennet tasavvurlarında Rasulullah (sav) ile beraber geçirme düşünceleri ham hayalden başka bir şey değildir. Haydi, geç olmadan tövbe ederek bir daha düşünelim…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.