Makale
Rüyalar gerçek olsa!
Rüyaların konusunu her zaman için geleceÄŸe dair beklentiler oluÅŸturur. “Ortak rüya” etrafında bütünleÅŸemeyen toplumlar için “dağılma” kaçınılmaz bir sondur. Üç kıtayı kuÅŸatan “Osmanlı rüyası” 300 yıl sürdü. Ä°ttihatçılar “Yeni Osmanlı” rüyası peÅŸindeydiler ama rüya kabusa dönüÅŸtü. 1908’de parlayan rüya “Balkan Bozgunu”nun iniltileri arasında sönüverdi.
1917’deki Rus devrimi bir ortak rüya idi ama kısa sürede “milliyetler hapishanesi”ne dönüÅŸtü. Soyvet Bloku ile geri kalan dünya arasına bir “Demir Perde” indi. “Berlin Duvarı”yla ve “nükleer çitler” ile iki dünya biribirinden ayrıldı. Ortak rüya ile gelen devrim Stalin marifetiyle “zor” kullanılarak donduruldu. Berlin Duvarı yıkıldığında ‘1917 Rüyası’nın çoktan öldüÄŸü, devrimin bir zırhlı kadavra içinde canlıymış gibi gösterildiÄŸi anlaşıldı.
Bir zamanlar “Amerikan Rüyası”ndan bahsedilirdi, artık bahsedilmiyor. Amerika sadece ‘egemenlik’ peÅŸinde. “Avrupa BirliÄŸi” de bir Avrupa rüyasıydı, ÅŸimdi bu rüyayı hayra yormayanlar giderek çoÄŸalıyor. Jeremy Rifkin 2010’da yayınladığı “Avrupa rüyası” baÅŸlıklı kitabında göçmen sorununun Avrupa Rüyası’nı bir dayanıklılık testine tabi tuttuÄŸunu belirtir. Avrupa’da meydana gelen geliÅŸmeler Avrupa’nın bu teste pek dayanıklı olmadığını gösterdi.
Avrupa’da Ä°slam karşıtlığına bürünen yeni bir ırkçılık geliÅŸiyor. Bu dalga Avrupa’nın Ä°kinci Dünya Savaşı’nda uÄŸradığı büyük yıkımdan çıkmasına katkı saÄŸlayan göçmenleri dışarıya itmeye çalışıyor. Milyonlarca gencini savaÅŸta kaybeden Avrupa dışardan gelen iÅŸ gücüyle ayaÄŸa kalkmıştı. “Avrupa Rüyası”ndan söz edilecek ise göçmenler bunda önemli rol oynadı.
Jeremy Rifkin göç ve doÄŸum oranının düÅŸüklüÄŸü nedeniyle Avrupa’nın iki ateÅŸ arasında kaldığına dikkat çekerek “Acı gerçek ÅŸu ki, önümüzdeki on yıllarda AB dışından gelen göçte büyük bir artış yaÅŸanmazsa, büyük bir ihtimalle Avrupa, hem gerçek hem mecazi anlamda, yaÅŸlanacak ve ölecek” diyor. Bu, “Avrupa projesi”nin ölmesi anlamına geliyor
Eskiden medeniyetler, onlara gelecekte yol gösteren yeni ve güçlü rüyaları yaratan gençliÄŸin canlılığı ve hareketliliÄŸiyle taÅŸardı. Fransız ve Amerikan devrimleri genç kadın ve erkekler tarafından yapıldı. ABD’ye gelen göçmenler çocuklarının daha iyi bir hayata sahip olabilmesi için fedakârlık yapmaya hazırdılar. Çocuk sahibi olmak, geleceÄŸe inanıyor olduklarını gösteriyordu. Bu yüzden Rifkin, “ondan faydalanacak olan nüfusu yeniden üretmeye gönülden baÄŸlı olunmadan bir Avrupa rüyası gerçekten olabilir mi?” diye soruyor.
Türlü teÅŸviklere raÄŸmen Avrupa dünyanın diÄŸer bölgelerine kıyasla hâlâ, daha düÅŸük bir doÄŸurganlık oranına sahip. 450 milyon Avrupalıyı tek bir amaçta birleÅŸtirecek yeni bir sosyal tutkal eksikliÄŸine dikkat çeken Rifkin, “EÄŸer Avrupa rüyası gerçek olacaksa, o tutkal insanları topraÄŸa ve ulus-devletlere baÄŸlayan ÅŸu an ki sosyal tutkaldan çok daha güçlü ve yapıştırıcı olmalı” diyor. Böyle bir tutkala ÅŸüphesiz bizim de ÅŸiddetle ihtiyacımız var.
Bölgedeki otoriter rejimlerin iÅŸbirliÄŸi ve Batı’nın örtülü desteÄŸi ile boÄŸulan “Arap Baharı” bir ortak rüya idi. Arap dünyasının genç potansiyeli yeni bir ortak rüya için elveriÅŸliydi. Arap Baharı’nın bastırılması ile genç kitleler aşırı uçlara savruluyor, Afrika’nın yoksul insanları ise Akdenizin dalgaları arasında boÄŸuluyor. “Yeni Türkiye” de bir rüyanın adıydı. Toplumun bütününü kucaklayacak bir ortak rüya tahayyülünü ete kemiÄŸe büründüremez isek “hayâl” olarak kalacak. Ortak rüyadan yoksun toplumları ise ne ‘anayasa’, ne de ‘zor’ ayakta tutabilir.
YeniÅŸafak
Henüz yorum yapılmamış.