Karamsarlık, olayları, olan biteni olumsuz yanıyla alıp öyle yorumlamaktır. Karamsar, içinde yaÅŸadığı anın kötü bir sonuçla biteceÄŸini düÅŸünür, kötü sonuçlar bekler. Kelime, bu baÄŸlamda kötümserlik anlamında da kullanılır: iyimser kelimesinin karşıtı olarak... Bedbin, pesimist kelimelerinin Türkçe karşılığında...
Karamsar için, toplumun geçiÅŸ sürecinde yaÅŸanan her türden olgu, olay mutlaka kötü bir gidiÅŸe delalet eder. Toplumların geçiÅŸ sürecinde karamsarların etrafa yaydığı kötümser, olumsuz duygular bazı kesimler nezdinde yankı bulur. Bu kesimler aynı zamanda kamuoyu önünde yansıtıcı (örneÄŸin gazeteci, öÄŸretmen, profesör gibi) konumlarda bulunuyorlarsa onlardan yayılan kötücül düÅŸünceler yayılma istidadı gösterir. Ve toplum, en azından belli kesimler yönünden karamsar duygulara kapılıp kendi karamsarlıklarını çevreye yaymakta gecikmezler. Böylece toplumun deÄŸiÅŸim süreci belli kesimler nezdinde umutsuzluk çukuruna yuvarlanabilir. Belli bireyler nezdinde durum öylesine vahim biçimde algılanmaya baÅŸlar ki, onların arasında kendine kıyanlara rastlamak bile imkân dâhilindedir.
Her dönemde, her zaman –toplumun en müreffeh anlarını yaÅŸadığı dönemlerde bile- bazı insanlar, kuÅŸku yok ki, hak arama ardına düÅŸebilir; haksızlığa uÄŸradıkları kanısını taşıyabilir. Zaten mahkemeler de haklarını arayanların talebine cevap vermek üzere kurulmuÅŸ deÄŸil midir? Toplumun huzur ve refah içinde olduÄŸu dönemde de, savaÅŸ, açlık, kıtlık dönemlerinde de mahkemelerin iÅŸi bitmez. Her zaman, her koÅŸul altında onların faaliyeti kesintisiz biçimde sürer. Ama bir kötümser ya da karamsar kimse, kendini bir anda mahkeme salonunda görse kıyametin kopmakta olduÄŸunu sanır. Oysa durum, mahkeme salonlarının olaÄŸan halidir.
Bir ülkeye teknik yeniliklerin geldiÄŸi dönemlerde, bazı kesimlerin çıkarı kaçınılmaz olarak haleldar olabilir. ÖrneÄŸin Türkiye’ye matbaa geldiÄŸinde bazı kesimler bundan rahatsız oldu. Hele de hattatlar... Bir hamam tellağı olan Patrona Halil’in önderliÄŸindeki protesto yürüyüÅŸü ünlüdür. Bir tabutun üstüne hokka ve divit koymak suretiyle yürüyüÅŸe geçenler, böylece hat sanatının öldüÄŸünü, hattatların da ölüme mahkûm edildiÄŸini remz etmek istiyordu. O tarihte (1727) Ä°stanbul’da 10 bin civarında hattatın yaÅŸadığı söyleniyordu. O geçiÅŸ sürecinde belki bazı hattatlar mesleklerini icra edemez oldu. Ama matbaa marifetiyle kitap basımı çoÄŸaldı. Ä°ktisadî hayat yeni bir denge noktasında istikrar buldu.
GeçiÅŸ dönemlerinin böylesi cilveleriyle karşılaÅŸmak mümkündür. Ama bu türden yalpalanmalara bakarak karamsarlığa düÅŸmek istikbalin uzun vadedeki aydınlık ufkuna miyop bakmak olur.
YENÄ°ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.