Sosyal Medya

Makale

İslamcılığın Serencamının Romanda Tezahürü: Kitabevi…

Ümit Aktaş romanları kendine has bir biçimi ve tadı taşımaktadırlar. Romanları, hem biçimsel boyutu ile hem anlatı tekniği ile farklılığa haizdirler. Romansal hakikat bağlamındaki yaşamı bütün boyutu ile betimlemek ve üzerine yorumlar yapmak yerine daha çok belirli bir olguyu belirli bir düzeyde ve yine belirlenmiş bir biçim içinde anlatımı gerçekleştiriyor. O yüzden romanları roman tadı yerine dikine derinleştirilmiş ama yatay düzeyde sığlaştırılmış bir özellik kazanıyor. Ve okuduğum her romanı iki boyutlu bir düzlemi işaret ediyor, finalleri ise hep muhteşem bitiyor, tıpkı son romanında olduğu gibi…

Ümit Aktaş, İslamcılığın serüveninin tanığı olarak romanı yazıyor. Ve bu yüzden roman Ümit Aktaş’ı mı yoksa İslamcılığı mı anlatıyor kestirmek zor! Ancak bu ikili arasındaki bağ derin ve yer yer birbirlerinin yerine geçmeye adaydır da… Bu durum romanı hem bir gizeme kavuşturuyor hem de merakı celbedecek bir zeminin sahibi kılıyor. Ayrıca Ümit Aktaş gibi kurguyu çok iyi bilen birisinin bu romanında kurguyu daha az kullanmasının direk biçimsel bir tarafı olduğunu düşündürtüyor. Çünkü İslamcılık kendi serencamı içinde bir kurgusal boyuta haiz olmamıştır. O da romandaki gibi flu karakterlere sahip ve işaret edilerek betimlenebilir özelliğe sahiptir. Roman kahramanının hikâyesi aynı zamanda İslamcılığın da bir hikayesi olarak yorumlamak makul gelmektedir bana… Bu yüzden Ümit Aktaş bu romanında sanki konu ile biçimi eş değer bir biçimde sunmaya çalışmıştır. Bunun tekniğini yer yer belirgin bir şekilde anlamlandırabiliriz.

Kitabevi romanı neredeyse bütün aşamalarında bir kitabevi çerçevesinde geçiyor. İslamcılığında aslında bu kitabevleri çerçevesinde geliştiğini, serpildiğini ve yürütüldüğünü söyleyebiliriz. Zaten kitabevleri terk edildiği andan itibaren de İslamcılık ciddi bir değişime maruz kalmıştır. Çünkü İslamcılığın omurgasının oluştuğu ve bilgilenme süreçlerinin en yoğun olduğu mekânlardır kitabevleri.

Bu romanda da baba ve oğul ilişkisi sorunlu ama dede ile ilişki iyi görünüyor. İslamcılık içinde bu geçerli bir durumdur. Ayrıca İslamcılığın çıkış noktasındaki samimiyet ile çocuğun samimiyeti de birebir örtüşüyor. Çocuğun gelişim süreci ile İslamcılığın gelişim dinamikleri de aslında örtüşüyor. İslamcılığın çıkış noktasının öncelikli olarak İstanbul ve kent olması gibi çocuk da ilk gelişimini kentte yaşıyor, sonra davet için Anadolu’ya dönüyor, yani taşraya. İşte İslamcılık önceliğini entelektüel birikime yani üniversite öğrencisine dayıyor, Necip Fazıl, Sezai Karakoç, M. Zahit Kotku ve benzerleri belli bir kesim üzerine çalışmalar yapıyor, çocuğun yetişmesi de yine bilgi merkezli bir gelişim sağlıyor, şair olarak betimlenmesinin de bu çizgi ilişkisinin varlığını açığa çıkarır zaten… Muhakkak romanda kahramanın kendisinin kendine has özellikleri vardır. Ama bu durum bile İslamcılığın kendine has bazı özellikleri ile de örtüşmediği anlamına gelmeyecektir.

Anadolu şehrine bir karar üzerine gittiği ve bu çerçevede buluştuğu şahıslarla birlikte bir davet çabası içinde olduğunu gözlemlediğimiz kahraman aynı zamanda tekil şahsiyetinin varlığını yani edebiyat ile İslamcılık arasındaki gerilimi de iyi ifade etmektedir. Aslında İslamcılığın dergi ve dolayısı ile edebiyat çerçevesinde oluştuğu bilinen bir gerçek iken aynı şekilde Anadolu şehirlerinde, ya da taşrada meydana gelen harekelerin ise daha çok tercüme faaliyetleri üzerinden beslendikleri de bir o kadar gerçektir. O yüzden bu gerilim romanda ifade edildiği gibi hep süregelmiştir. Kahramanın tanık olduğu kurumsallaşma veya örgütlenme şemaları ve bu şemaların farklı yapılarda tezahürü üzerine tanıklığı ve eleştirisi de İslamcılığın önemli kaleleri olduğu ama aynı zamanda İslamcılığın içinde bulunduğu krizin nedeni haline geldikleri de göz ardı edilemez. Özellikle ötekine açılamama, kadına karşı olumsuz yaklaşım vesaire de taşrada ağırlık kazanan yaklaşım biçimleridir. Ama bu kente de taşınabilmiştir. Şimdiden bakıldığı zaman bu sorunların çözüme yönelik bir serencamı olduğu görüşü ağırlık kazanabilir. Ama İslamcılığın içinde bulunduğu hali iyi özetlemektedir. Hâlbuki İslamcılık kurucu bir unsur olarak ötekini de kuşatan bir görüş ve ahlaki derinliğe haiz olmakla yükümlüdür. Yenilerde bu tartışmaları konu edinebilmektedir.

Romandaki bölüm başlıkları da aslında İslamcılığın serüvenindeki kurucu özelliklere sahiptir. Aynı zamanda roman kahramanı ve romanı yazan Ümit Aktaş’ın da özel konumunu sergilemektedir sanırım. Kitabevi, Orman, Yatılı Okul, Üniversite Kitabevi, ihtilal, Hicret, Mahkeme, Şura, Medrese, Tekke, Amed, Botan, Örgüt ve benzerleri ile İslamcılığın farklı düzey ve düzlemlerine işaret edilmektedir. Aslında bu roman ile gündemimize gelmesi gereken temel bir gerçeklik zemini vardır: İslamcılık ile İslamcı arasındaki sıkı bağ ve korelasyondur. Yani bir İslamcı tekil anlamda yaşamı ile İslamcılık arasındaki sıkı bağı hesaba katmak zorundayız. Bu roman yazarının aynı zamanda nasıl bir şahsiyet kipini temsil ettiğini de bize göstermektedir.

Romanın finali ise çok önemlidir. Ciddi kırılmaların, yürek kızgınlıklarının, hatta birbirine yabancılaşmanın çok iyi bir şekilde yazıldığı bölümdür. Kopuş ve İslamcılığın yaşadığı kriz; entelektüel ve yapısal bilincin düştüğü açmaz. Ve yeniden kente dönüş; yani başkente dönüş… Bu bize İslamcılığın yaşadığı sorunların çözümünün yine çıkış noktasına dönüş olduğunu göstermektedir. Ve tamda bu noktada İslamcılığın içine düştüğü krizleri gözler önüne serdikten sonra bir bilinmeze yolculuğun başlaması ise ‘bir yolda olmaklık’üzerine kurulu bir bakışın varlığını hissettirmektedir.

Aslında ve roman dolayısı ile İslamcılık üzerine çok şeyler söylenebilir. Ancak ben romanı okurken bu düşünceler kafamı meşgul ettiğinden okuyucu ile paylaşmanın doğru olacağını düşündüm. Ayrıca roman üzerine serdettiğim görüşler benim zihnimde canlandırdığım şeyle ilişkilidir. Muhtemeldir ki yazarı belki bunları kastetmemiş olabilir. Ama romanı biçimsel muhteva açısından düşündüğümüzde bu yukarıda söylediklerimin anlamlı olduğunu düşündürtüyor.

Ümit Aktaş’ın bu velut yazarlığı ve romana getirdiği yeni soluk için tebrik ediyor ve yeni kitapları beklediğimi belirtmek istiyorum, sürekli okuyucularım benim Ümit Aktaş kitaplarını, özellikle romanlarını yazdığımı biliyor. Bu yazarı önemsediğimi ve değer verdiğimi gösterir. Çünkü entelektüel birikimi ve sürekli bir okuma uğraşısı içinde oluşu anlamlı ve değerlidir. Muhalif tutumu ve dervişane yaşayışı takdire şayandır. Ama en önemlisi ciddi bir kalem erbabıdır vesselam…

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.