Makale
Özgürlükçü bağnazlık
Charlie Hebdo katliamının ardından suların durulması ile birlikte Batı’dan farklı bir ses de çıkmaya baÅŸladı ve o dünyanın aydınlarının bize göre ne kadar daha olgun olduÄŸunun iÅŸaretlerini verdi. Mesele ilk baÅŸta fazlasıyla ‘Fransız’ duygu ve kimlik ekolünün içinden okunmuÅŸ, cinayetin ifade ve basın özgürlüÄŸüne karşı yapıldığı söylenmiÅŸti. Oysa eylemi gerçekleÅŸtiren gençlerin ifade ve basın özgürlüklerine karşı oldukları için adam öldürdüklerini söylemek açıkça abesti. EÄŸer imkân olup sorulsaydı, muhtemelen onlar da her Fransız gibi ilkesel olarak bu özgürlüklere sahip çıkarlardı. Ama yine muhtemelen bir ÅŸerh de koyar, söz konusu özgürlüklerin baÅŸkalarının kutsallarına dil uzatmasından memnun olmadıklarını, bir biçimde sınırlanması gerektiÄŸini de söylerlerdi. Çünkü mesele ifade özgürlüÄŸü deÄŸil birlikte yaÅŸamayı becerip becerememe… Nitekim Batı’da giderek seslendirildiÄŸi üzere, bu Cezayir kökenli Müslüman Fransızlar da laik ve ateist karikatüristleri ‘birlikte yaÅŸama zeminini tahrip ettiklerini’ düÅŸündükleri için öldürdüler.
Cinayet için hiçbir kanaatin yeterli olmadığını söylemekle yetinmeyip, böyle bir kanaatin gerçekliÄŸin tek vazgeçilmez koÅŸulunu ima etmediÄŸini de ekleyelim. Yani ‘birlikte yaÅŸama zemini’ ille de bu Müslüman gençlerin öne sürdüÄŸü koÅŸulla saÄŸlanmayabilir. Birlikte yaÅŸamak için ille de ifade özgürlüÄŸünün kısıtlanması, baÅŸkalarının inancına saygı gösterilmesi gerekmeyebilir. Ne var ki bunun için karşı tarafın sizin özgürlüÄŸü kullanma anlayışınıza razı olması, hatta benimsemesi gerekir. DiÄŸer bir deyiÅŸle eÄŸer Müslümanlar da Batı’nın ifade özgürlüÄŸünü kutsayan anlayışına sahip olsalardı, o karikatürler böylesine husumet uyandırmaz ve iÅŸler cinayete kadar uzanmazdı.
Tersten yaklaÅŸarak Müslüman göçmenlerin ifade özgürlüÄŸünün ‘ideal’ sınırlanma biçim ve miktarını bildiklerini varsayalım. Bu da kendiliÄŸinden ‘birlikte yaÅŸama zemini’ üretmek için yeterli olmaz, Fransız halkının ve özelde laik ateistlerin onayını ve sahiplenmesini gerektirir. Demek ki cinayetin asıl sebebi olan ‘birlikte yaÅŸayamama’ halinin çözümü için kimsenin elinde doÄŸru bir reçete yok. Hiçbir taraf kendi özgürlük anlayışını ötekine empoze ederek birlikte yaÅŸamayı mümkün kılamıyor. Kısacası ifade özgürlüÄŸü kutsallaÅŸtırılamayacak kadar göreceli bir kavram. Bu kutsallaÅŸtırma ancak özgürlük konusunda aynı ilkesel varsayıma sahip kiÅŸilerin oluÅŸturduÄŸu toplumlarda geçerli olabiliyor ve hatta orada birlikte yaÅŸamanın zeminini de oluÅŸturabiliyor.
Ama ya toplumlar kaçınılmaz olarak kültürel heterojenliÄŸe doÄŸru gidiyorlarsa? Bu durumda her ilkesel hak, özgürlük veya imtiyaz eski iÅŸlevini yitirecek, göreceli hale gelecek ve birlikteliÄŸin zemini buharlaÅŸabilecek demektir. Modernizm herkesin aynı biçimde, yani daha önceden modern olmuÅŸ olanlara benzeyerek modernleÅŸeceÄŸi varsayımına sahip olduÄŸu için, kültürel heterojenliÄŸi modern öncesinde kalmış, arkaik bir varoluÅŸ olarak tasavvur edebilmiÅŸti. Öte yandan etrafta hâlâ yeterince modern olamamış toplumlar da vardı… Dolayısıyla modern Batı bir yandan sınırlarını kapatıp kendi homojenliÄŸini koruyarak, diÄŸer yandan da kültürel, ekonomik ve siyasi hegemonya sayesinde bu arkaik toplumları modernleÅŸtirerek ‘düzeni’ devam ettirmeye çalıştı.
KüreselleÅŸme kâğıt üzerinde bir tehlike deÄŸildi. Modernlik zaten 19. yüzyıldaki küreselleÅŸme sayesinde hükmünü tescil ettirmiÅŸti ve nüfuzun kesintisiz yayılması da yine küreselleÅŸme sayesinde olmaktaydı. Ne var ki bu küreselleÅŸme beklenmedik bir tarihsel dinamikle çakıştı: Modernlik kendi sonuna geldi ve post-modern tabir edilen bir ara döneme girildi. Böylece modernliÄŸin küreselleÅŸmeyi kullanma biçimi eskisi gibi netice vermedi… Tabiri caizse küreselleÅŸme ‘geri tepti’ ve bu kez DoÄŸu’yu Batı’nın içine soktu. Batı hâlâ her açıdan güçlüydü… Ama artık içindeki DoÄŸu ile birlikte ‘melez’ bir Batı’ydı ve geçmiÅŸteki tutumun sürdürülmesi bizzat kendi yaÅŸama zeminini tahrip etme potansiyeline sahipti.
Bugün Batı dünyaya ifade özgürlüÄŸü vaazı vermeyi sürdürüyor ve ilkesel olarak bunun insanlık için ‘iyi’ bir ÅŸey olduÄŸu açık. Ama ‘iyiyi’ yaÅŸamak için önce insanlığın devam etmesi lazım… Bu ise birbirine benzemeyen kültürlerin birlikte ortak yaÅŸama zeminleri üretebilmesini gerektiriyor. Kısacası ‘ilkesel’ doÄŸruların hepsinin yeniden ele alınması, göreceli olduklarının hazmedilmesi ve size benzemeyenle birlikte kendi hayatınızın yeni ilkelerini inÅŸa etmeye hazır olunması lazım.
Charlie Hebdo bilinçsiz modernliÄŸin temsilcilerinden biriydi. O nedenle modern dönemin ne denli özgürlükçüsü ise, post-modern dönemin de o denli baÄŸnazıydı.
AKSAM.COM.TR
Henüz yorum yapılmamış.