Sosyal Medya

Makale

Hocam biraz sosyoloji çalışsan

Sokağı bilmeyenin, mahalleyi gözlemeyenin, memlekette ne olup bittiÄŸini takip etmeyenin ‘sosyolojiyi deÄŸiÅŸtirmek’ gibi bir ÅŸansı yoktur. Hatta belki de en büyük yanılgı buradadır: Sosyolojinin verilen birkaç vaazla, birkaç konferansla, tertip edilen birkaç programla deÄŸiÅŸeceÄŸini, deÄŸiÅŸebileceÄŸini umut etmek. Hatta belki de en büyük yanılgı, sosyolojiyi deÄŸiÅŸtirme iÅŸinin hocalar eliyle yapılabileceÄŸini düÅŸünmektir.

Bir tali yol deneyelim.

Ä°hvan, Cemaat-i Ä°slami, Nahda, Milli GörüÅŸ gibi ‘merkezi Ä°slamcılık ideolojisi’ni temsil eden ve ilerleten yapılar entelektüel birikim konusunda birer birer zayıflayınca (ya da zayıflatılınca) ‘merkezi doldurma’ iÅŸini üstlenecek yeni aktörlere ihtiyaç hâsıl oldu. 1940’lardan beri olanca siyasi ve entelektüel gücüyle yaÅŸayan Ä°slami hareketlerin zayıfladığı ve/veya dönüÅŸtürüldüÄŸü ve/veya çölleÅŸtirildiÄŸi bu boÅŸluk anında muhterem hocalarımız ‘iÅŸ baÅŸa düÅŸtü’ diyerek misyon üstlendiler. Bu hayırlı niyete diyecek sözümüz yoktur elbette. Lakin bu niyetten kaynaklanan kimi sorunların varlığı da inkar edilemez boyutlara ulaÅŸtı.

Sorunu tanımlamaya ÅŸu ‘misyon üstlenme’ iÅŸinden baÅŸlayabiliriz. ‘Ä°lim yapmalarını’ beklediÄŸimiz hocalarımızın ‘savunma hattı kurma’ çabasına giriÅŸtiÄŸi bir tuhaf dönemden geçiyoruz. Ehlisünnet müdafaası, hadis müdafaası, tasavvuf müdafaası, Kur’an Ä°slam'ı müdafaası derken kendi mevzusuna gömülü âlim prototipi yerine ‘kendi mevzisine gömülü komutan’ tiplemesine ilerledi hocalarımız.

Mevzu tek kiÅŸilik olabilir. Fakat mevzi için yanına yörene asker gerekir. Hal böyle olunca kendilerinden ‘ilmi performans’ beklediÄŸimiz muhterem hocalarımızın talebeleri deÄŸil, taraftarları oluÅŸmaya baÅŸladı. Kimi hocalarımızın ehlisünnet müdafaasına asker yazılan serdengeçtileri, kimi hocalarımızın Kur'an Ä°slam’ına muvazzaf kaydolan yeniçerileri hem gerçek hayatta hem de sosyal medyada görünür hale gelmeye baÅŸladılar. Bu askerler bir ilmi meseleyi bile neredeyse meydan muhaberesine çevirme iÅŸtiyakındalar. 

Tam burada yapılan bir yanlıştan da söz etmek gerekir. ‘Muhafazakâr demokratlar’, kendi öz kaynaklarına güvenerek güçlü bir gençlik yapılanması oluÅŸturmak yerine güvendikleri hocalara ‘hocam gençlere ÅŸey yapmak lazım’ diyerek sorumluluÄŸu üzerlerinden attılar. Oysa bu noktada yapılması gereken hocalara deÄŸil, ‘siyasi alan dışında’ çalışmayı/çalıştırmayı reddettikleri entelektüellere müracaat etmek olmalıydı.

Sözgelimi bu hocalara açılan kulvar Yusuf Kaplan’a ya da Akif Emre’ye, Süheyb ÖÄŸüt’e ya da Tarık Tufan’a açılsaydı... Biliyorum, ham hayal bu. Hiçbir siyasal yapı, gerektiÄŸinde her düzeyde kendisini de çatır çatır eleÅŸtirecek bir gençlik yetiÅŸtirmeyi göze alamaz. Çünkü yukarıda saydığımız isimlerin yetiÅŸtirdiÄŸi gençler taraftar olacaklarsa bile ‘hakikate taraftar’ olurlar.

Åžimdi Türkiye’de iÅŸlerin nasıl yürüdüÄŸünü inkâr etmeye hevesli birileri ‘kardeÅŸim, bahsettiÄŸin bu entelektüeller bu dediklerini siyasetten bağımsız olarak yapsalardı ya’ diyeceklerdir. ‘O dediÄŸiniz o kadar kolay deÄŸil’ deyip geçiyorum bu bahsi.

Tekrar ana yola dönelim.

Miladi 1325 yılında yazılmış bir fıkıh kitabını neredeyse ezbere bilen bir dünya hoca bulabilirim. Ancak mesela baÅŸörtülü kızların sözgelimi Çengelköy’deki o lüks kafede ne iÅŸleri olduÄŸuna dair sosyolojik çözümlemeye sahip bir tane bile hoca bulmakta zorlanacağım aÅŸikâr. En iyi ihtimalle ‘vaazlarımıza gelseler o kafelere gitmezler’ ya da ‘maneviyat boÅŸluÄŸu’ falan diyecek kadar anlarlar sosyoloji zagonundan. ‘Vaktin insana getirdikleri’ meselesine kafa yormaktansa insanı ‘vakitsiz bir yaratık’ olarak düÅŸünme eÄŸilimindedirler çünkü.

Hayır. ‘Hocasız olur’ demiyorum. Hocasız olmaz. Hocaların bilhassa gençlere yönelik faaliyet yapmalarını son derece önemli buluyorum. Benim itirazım, hocaların gençlere hocalık deÄŸil önderlik ettikleri bu tuhaf yanlış anlaşılmaya.

‘Merkezi Ä°slamcılık ideolojisi zayıflayınca olur öyle’ dedik. Güç yetirirsek bunun ne anlama geldiÄŸi üzerinde de kafa yoralım sonraki yazılarda.

Ne diyordu Balthazar: ‘Åžimdi sen böyle diyon da, bizim hocamızı kastetmiyon deÄŸil mi yeÄŸenim? Bizim hocamız olmasa, Allah muhafaza, din elden gider.’   

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.