Sosyal Medya

Makale

Tecessüs savunmayı katleder

Tecessüs makbul sayılmayan bir fiil...

Çünkü insanı savunmasız bırakır... Savunmayı yok eder.

Tecessüs üstüne vazife olmayan bir konuyu araÅŸtırma anlamına geliyor... Sözlük bu fiili: “Belli etmeden kendini ilgilendirmeyen ÅŸeyleri öÄŸrenmeye çalışma” olarak tanımlıyor (TDK).

Tecessüs yoluyla elde edilen bilgi kaideten hukuken geçerli sayılmaz. Nitekim MÄ°T’in düzenlediÄŸi güvenlik soruÅŸturmalarının bazılarının üstünde “mahkemelerde delil olarak kullanılamayacağı”na iliÅŸkin not eklenir. Bunun nedeni açıktır: verilen bilgiler hukukî süreç izlenerek elde edilmemiÅŸtir...

Birinin telefonunu, kapısını dinlemek, penceresini gözetlemek, konuÅŸulanlara kulak kabartmak suretiyle bilgi edinmek ve bu bilgileri tanıklık olarak kullanıma sokmak hukukça tecviz edilmez. Çünkü bu durumlarda kiÅŸi mutlak olarak savunmasız bırakılmaktadır.

Zorunlu durumlarda bu tür bilgilerin edinilmesi durumu ortaya çıktığında, bu tür dinlemelerin ve gözetlemenin meÅŸru sayılabilmesi için hukukun öngördüÄŸü süreçten geçirilmesi gereÄŸine dikkat ve özen gösterilmiÅŸ olması gerekir. Aksi takdirde, hukuk dışı elde edilmiÅŸ bu tür bilgiler hukuken geçerli sayılmaz ve mahkemece reddedilir. Yassıada mahkemesi hariç... Orada bu tür bilgiye (kaynağı ister meÅŸru ister gayrimeÅŸru olsun) itibar edilmiÅŸ ve telefoncu Ayten adıyla maruf memurenin tecessüs ederek kendiliÄŸinden dinlediÄŸi ve banda kaydettiÄŸi konuÅŸmalar mahkemece kabul edilmiÅŸ ve onun üzerine hüküm inÅŸa edilebilmiÅŸti... Durum, elbette hukuk tarihine bir yüzkarası olarak geçmiÅŸtir.

Wikileaks olayında da durum bu minval üzeredir.

Biz, bu olayda, sızdırılan bilginin muhtevasından önce, o bilgilerin usulüne uygun olarak elde edilip edilmediÄŸine bakmak zorundayız.

Kimileri bu olayın internet dünyasında bir dönüm noktası teÅŸkil ettiÄŸinden bahisle günümüz teknoloji ortamında hiçbir ÅŸeyin artık gizli kalmadığı, dolayısıyla insanların bir ÅŸey yazarken, söylerken, bir bilgiyi üçüncü kiÅŸilere aktarırken dikkatli olması zorunluluÄŸu ile karşı karşıya bulunduÄŸunu ileri sürüyor. Ä°ÅŸte olayın kritik noktası tam da burada ortaya çıkıyor. KiÅŸi hem savunmasız bırakılıyor, hem de ona bu duruma düÅŸmeseydin deniyor.

Böyle düÅŸündüÄŸüm için birilerinin beni eskimiÅŸ bir kafa taşımakla itham edeceÄŸini biliyorum. Ama gene biliyorum ki, biz, insanoÄŸlunun en kadim, en köklü geleneklerinden olan bir ilkeye göre konuÅŸuyoruz. Günübirlik çıkar iliÅŸkileri gelip geçer, fakat insanoÄŸlunun hukukta norm olarak bellediÄŸi ve belirlediÄŸi ilke hayatiyetini zaman dışı olarak ve evrensel ölçekte devam ettirir.

Gelgeç çıkar iliÅŸkilerinin sürüklediÄŸi hareket tarzı kimilerine o an için hoÅŸ görünse bile, hukukça belirlenmiÅŸ temel etik ilke geçerliliÄŸini ve sürekliliÄŸini her zaman korur. Ä°nsanların bir arada yaÅŸamasının en dibinde yatan en esaslı ilke, onların birbirine karşı taşıdığı güvende dışlaşır. Bu güven bir kez sarsılıp insanlar artık birbirine güven duymaktan vazgeçerse, orada bir arada yaÅŸama zemininin ortadan kalktığı da dramatik biçimde ortaya çıkar.

Hadisi ÅŸerif bu açıdan önem taşıyor ve sakladığı ilkenin hikmetini insanların bir arada yaÅŸadığı her ortamda muhafaza ediyor: “Zandan kaçının. Çünkü zan, sözlerin en yalanıdır. Tecessüste bulunmayın, birbirinizin içyüzünü araÅŸtırmayın, birbirinizin sözlerine kulak kabartmayın...” (Hadis, Ä°bn Kesir, Tefsir VII, 357).

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.