Sosyal Medya

Makale

Diriliş mi Filinta mı?

Ä°yi bir dizi izleyicisi olduÄŸumu söyleyebilirim. Ve biliyorum sevgili okur. Sen asla dizi falan izlemezsin. En fazla kahve içip belgesel izlersin. O yüzden sözüm sana deÄŸil, dizi izleyen diÄŸer okurlara. 

KuruluÅŸ ve Küçük AÄŸa gibi birinci sınıf TRT dizileriyle baÅŸladım dizi izlemeye. ‘KeÅŸke sadece onlarla kalsaydı bu dizi iÅŸi’ dediÄŸim çok olmuÅŸtur. 

Süper Baba, Bıçak Sırtı, Hırsız Polis, Yeditepe Ä°stanbul, Sultan Makamı, Ezel’in birinci sezonu gibi eli yüzü düzgün, meselesini genel geçer drama kurallarıyla anlatabilen nadir örnekleri saymazsak ‘Türk dizisi’ dediÄŸimiz ÅŸey bir rezaletler galerisidir.

Ä°ki husus çok etkili olmuÅŸtur Türk dizilerinin bu rezil halinde... Birincisi, ‘dizi’ denilen ÅŸeyi uluslararası standartlarda yapmaya yanaÅŸmayan, kendi kurallarını dayatan sektör. Ä°kincisi, televizyonların dizileri ‘sıfır risk paylaşımı’ yöntemi ile yapmayı alışkanlık haline getirmesi.

Ne demek bu? Åžu demek. Hani bizim ayıla bayıla izlediÄŸimiz Amerikan dizileri var ya. Ä°ÅŸte onlar sezonluk olarak çekilir. Televizyonlar da bu dizileri parasını çatır çatır ödeyip sezonluk olarak alır ve yayınlarlar. Dolayısıyla dizi rating almazsa en fazla sonraki sezonuna devam edilmez. Yani ticari risk yapımcı ile yayıncı arasında neredeyse eÅŸit olarak paylaşılır. Türkiye’de ise dizisini proje olarak getiren yapımcı firmanın dizinin üçüncü bölümünü görme garantisi yoktur. Yayıncı kuruluÅŸ hiçbir ticari risk almadan yapımcıyı kölesi gibi görür ve kullanır. Böyle olunca da ‘çılgın rating yarışında saçmalamanın dibini bulan Türk dizileri’ne mahkûm oluruz izleyici olarak. Çünkü zaten saçma sapan bir ölçümlenme ile tespit edilen rating dediÄŸimiz ÅŸey son derece ikircikli ve kuÅŸkulu bir meseledir.

Ä°sim verip rencide etmeyelim. Yazdığı diziler hep çok izlenen bir senariste ‘ratinglerimiz hafif düÅŸüyor’ denildiÄŸinde verdiÄŸi cevap hep aynı olur: ‘Tamam. Bakın bakayım kim kiminle yatmamıştı?’

Devam etme garantisi olmadığı için stoklu çalıştırılmayan senaristlerin 100 dakikalık bir bölüm senaryosu yetiÅŸtirmek için genellikle 6 günleri vardır. Yönetmenlerin de 100 dakika çekip kurgulamak için... Bu yapım ÅŸartlarında ‘kalite’ beklemenin hayal olduÄŸunu söylememe bilmem gerek var mı?

Neyse. Meseleme geleyim. ‘Eh, bu sezonda da dizisiz kaldık. Allah Walking Dead’le True Detective’e zeval vermesin’ dediÄŸim bu sezonda TRT, ÅŸahane 2,5 iÅŸle çıktı karşıma.

Bu ÅŸahane iÅŸlerden biri DiriliÅŸ-ErtuÄŸrul... SaÄŸlam bir senaryo, iyi bir dramatik akış, ortalamanın çok üzerinde bir sanat yönetmenliÄŸi ve çok iyi bir reji ile ‘ulan budur’ dedirten bir iÅŸ oldu ErtuÄŸrul. Bakmayın siz bir takım hocaların ‘ama tarihsel gerçekler’ falan diye itiraz ettiÄŸine. Hakkında neredeyse hiçbir ÅŸey bilmediÄŸimiz bir dönemi bizim için ‘anlaşılır ve izlenebilir’ hale getirmiÅŸ bir iÅŸtir bu dizi. Hadi ÅŸöyle söyleyelim: Haremden çıkamayan ve kadınlar karşısında pespaye hale gelen Kanuni nire, at sırtında olması gerekeni olması gerektiÄŸi gibi yapan ErtuÄŸrul Gazi nire?

Niçin bunca baÅŸarılı DiriliÅŸ-ErtuÄŸrul? Bence iki basit gerekçesi var. Birincisi, 3 sezonu kağıt üzerinde ÅŸimdiden hazır olan böylesi bir iÅŸin arkasında aslanlar gibi durma baÅŸarısı gösteren TRT yönetimi. BaÅŸta Genel Müdür Åženol Göka ve Genel Müdür Yardımcısı Ä°brahim Eren olmak üzere TRT yönetimini kutlamak lazım. Ä°kincisi ise, diziyi ratinge göre yapmak yerine ratingi diziye göre yapan cesur yapım ekibi. Basmakalıp Türk dizisi senaryosuna güvenmek yerine kendi senaryosunun ratingde de ezilmeyeceÄŸine inanmak, az bir baÅŸarı deÄŸildir.

DiÄŸer iÅŸ ise Filinta... Özellikle görselliÄŸi muhteÅŸem olan bu Osmanlı polisiyesi de kendi izleyicisini hemen oluÅŸturmuÅŸ durumda. Osmanlı’nın son dönemine biraz da bugünle paralellik kurarak oldukça ‘serbest’ biçimde bakmayı baÅŸarıyor Filinta. Eminim ki konu dal budak saldıkça senaryosu daha da rahatlayacak. Tabii, dizinin aksiyon sahnelerinin DiriliÅŸ-ErtuÄŸrul ile yarıştığını da ifade etmek lazım.

Son olarak ‘buçuk’ dediÄŸim dizinin adını da vereyim: YeÅŸil Deniz. Had safhada özlediÄŸimiz sahici bir kasaba öyküsü YeÅŸil Deniz. Sadece zaman zaman basmakalıp olandan sıyrılamaması onu ‘buçuk’ olarak tanımlamamı gerektiriyor. Yoksa bu ‘sadıç’larda çok iÅŸ var.

Netice olarak diyebilirim ki... Bence TRT’deki zihniyet devriminin meyvelerini TRT1 ve TRT Haber özelinde görmeye baÅŸladık. Fakat mesele TRT1 ve TRT Haber ile bitmiyor. Özellikle önem verilmesi, farklı desteklerle güçlendirilmesi gereken Kürtçe ve Arapça kanallarında da ÅŸahane ÅŸeyler olacak gibi. Zira gördüÄŸüm, anladığım kadarıyla TRT yönetiminde bu irade fazlasıyla mevcut.

Tabii, TRT İngilizce de var sırada. Lakin yerim bitti. Bir kez yazdığım bu hayırlı işi belki bir kez daha ve ayrıca yazarım.

 

Ne diyordu Pasternak: ‘Bu sefer olacak yeÄŸenim. Anadolu Ajansı, TÄ°KA, Yurtdışı Türkler ve Akraba Topluluklar BaÅŸkanlığı gibi gurur duyduÄŸumuz kurumların yanına TRT’yi de eklememize az kaldı.’

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.