Sosyal Medya

Makale

Maske ve kostüm

 

Yatsı namazında imam, “Bunun üzerine Musa, onların koyunlarını suladı. Sonra gölgeye çekilip, ‘Rabbim! Bana göndereceÄŸin her hayra muhtacım.’ dedi.“ ayetinin tilaveti, gözlerinden gittikçe hızlanan inci tanesi gibi yaÅŸların süzülmesine neden olmuÅŸtu. Kasas suresinin 24. ayetinde söz edilen Musa’nın çaresizliÄŸinin dile getiriliÅŸi, ÅŸu anda yaÅŸadığı hale çok benziyor olmalıydı. SaÄŸa selam verdiÄŸinde ise solundakinden, akan yaÅŸlarını gizlediÄŸinden olsa gerek namazdan selamla çıkmanın da bir rahmet olduÄŸunu fark etti. Etrafındakilerin ona baktığını sezinleyince, mahcubiyet içinde ‘Rabbim gözyaÅŸlarımı her türlü gösteriÅŸten uzak tut.’ diye niyaz etti. Namazı tamamlayan imam tesbihat için yüzünü cemaate çevirdiÄŸinde ve bakışlarının cemaatle birleÅŸtiÄŸini fark edince, sanki çok güçlü projektörlerin sadece ona çevrildiÄŸi bir sahnedeymiÅŸ gibi kendini yapayalnız hissetti ve “Niye bakıyorlar?” diye hüzünlendi. Hâlbuki son on gündür, yani Ä°stinyepark’taki görevine baÅŸladığından beri yatsı namazlarını hep bu camide eda ediyordu. Acaba gözlerim aÄŸlamaktan kızardı da ona mı bakıyorlar diye eli cebindeki mendiline uzandığında, ceketindeki kırmızı rengi fark edince başından aÅŸağı kaynar sular boÅŸaldı. Görünen o ki Noel baba hidayete ermiÅŸ ve camiye gelmiÅŸti. Zira çalıştığı maÄŸazada giyinmek için tahsis edilen yerde buz pistinde gösteri yapan kızlar da pervasızca üzerlerini deÄŸiÅŸtiriyorlardı. Yerinden usulca kalktı, gözleri yerde caminin ayakkabılığına yöneldi ve oradan kırmızı torbasını kaptığı gibi kaçarcasına uzaklaÅŸtı. “Neyse bu gece 31 Aralık, son iÅŸ günüm bir daha bu camiye uÄŸramam olur biter.” diye düÅŸünerek kendini rahatlatmaya çalıştı.

Vanlıydı. Ä°stinye’de amcasının asker arkadaşının evinin bodrum katındaki küçücük bir odada yaşıyordu. Yıldız Teknik Üniversitesinin istatistik bölümünü kazanmıştı. Türkçesi ana dilinin tesiri altındaydı. Ten rengi esmerdi. Üstelik ismi de Usame idi. Bu üç olumsuz gibi görünen faktör onun hamburgercilerde, pizzacılarda ve giyim maÄŸazalarında part-time iÅŸ bulmasını neredeyse imkânsızlaÅŸtırıyordu. A.v.m.’ de bir gün anketörlük yapmak istemiÅŸ fakat yaklaÅŸtığı herkesin, cüzzamlı görmüÅŸ gibi kendisinden kaçarcasına uzaklaÅŸtığını görünce bir tane bile form dolduramadan eli boÅŸ dönmüÅŸtü. Böylesine kendini garip ve biçare hissettiÄŸi günlerden birinde açılışı yapılan bir marketin önündeki izdihamın içinden büyük tavÅŸan kostümü giymiÅŸ biri kendisine yaklaÅŸtı ve ‘Selamün Aleyküm Usame’ dedi. ÅžaÅŸakalmıştı. Sakallılardan beklediÄŸi selam büyük bir tavÅŸandan gelmiÅŸti. TavÅŸana dikkatli bakınca onu tanıdı. Bu, uzun zamandır arayıpta izini bulamadığı hemÅŸerisi Ali idi. Bakın ÅŸu Allah’ın iÅŸine ki, ÅŸehirde ilk defa biri onun yalnızlığına bakmış ve o da memleketlisi Ali’nin yalnızlığı çıkmıştı.

Birazdan çaylarını yudumlarken Ali, Hukuk fakültesi gece öÄŸretiminde üçüncü sınıfta okuduÄŸundan, gündüz cep harçlığı için mecburen animatörlük yaptığından bahsetti. Dahası efendinin evlerinde kaldığını ve isterse onun için de sorumlu olanlarla görüÅŸebileceÄŸi teklifini hiç düÅŸünmeden reddetti. Çünkü Van’da onlar ile kalmayı denemiÅŸ fakat… Åžimdi ise cebinde metelik yoktu ve memleketten de erzaktan baÅŸka bir ÅŸey yollamıyorlardı. Ali’nin okulda olduÄŸu gece vakitlerinde bu iÅŸleri kendisinin yapması fikri ÅŸimdilik kaydıyla ona cazip gelmiÅŸti. Bu gece Noel baba olarak durduÄŸu oyuncakçının önünde, kırmızı kukuletası, beyaz sakalı ve ÅŸiÅŸko göbeÄŸiyle sadece “hoh hoh ho” diyordu. Artık ne lehçesi, ne ten rengi, ne de Ladin’e benzetilen ismi böylece görünmez olmuÅŸtu. Üstelik çocuklar onu görünce öyle bir sevinç çığlığı atıyordu ki deÄŸmeyin keyfine.

Yeni yılın baÅŸlangıcı ile birlikte Noel Baba’dan ve onu görünce sevinen çocuklardan ayrıldığı gibi aldığı kırk lira yevmiyeden de mahrum kalmıştı. Artık hafta sonlarını beklemeye mecburdu. Zira muhafazakârların düÄŸünlerinin yeni gözdesi semazenlerdi. Bunu öÄŸrenmeliyim diye Galata Mevlevihanesinin yolunu tuttu. Lakin oradan mesul zat bunu maiÅŸeti için yapacağını öÄŸrenip onu tersleyince, artık okuldan çıktığı andan itibaren gece yarılarına kadar kendi etrafında dönme denemeleri yapmaktan baÅŸka çaresi kalmamıştı Ama her seferinde başı dönüyor duvarlara çarpıyordu. Ancak başını döndüren ÅŸeyin, alacağı elli lira yevmiye mi yoksa dini zannedilen bir ritüel üzerinden para kazanma sahtekârlığın mı olduÄŸunu bir türlü ayırt edemiyordu.

Artık alışmıştı. Bir gecede kâh “Darü’l-Ziyafe” adlı lokantanın bahçesinde, kâh Renk düÄŸün salonunda, kâh kına gecelerinde, kâh belediye ÅŸenliklerinde veya maÄŸaza açılışlarında saatlerce durmadan dinlenmeden dönüyordu. Dünyanın kendi mihveri etrafında bir sefer dönmesine bir gün deniyorsa, onun kendi etrafında bir saat dönmesine elli lira adı veriliyordu.

Bu gece hiç âdeti olmadığı halde bir ÅŸey onu dürtmüÅŸ, sahneye çıkmadan perdenin arkasından düÄŸünü seyretmeye koyulmuÅŸtu. Ama o ne! Kalbi yerinden fırlayacakmış gibi atmaya baÅŸlamıştı. Zira tüllerin içinden belli belirsiz görünen gelin kızın siması, memleketteki ay yüz, ceylan gözlü Rojin’i andırıyordu. Aldığı son mektuba göre onu yüklü baÅŸlık parasıyla kendinden 16 yaÅŸ büyük ‘Seyyit’ namlı bir bakkala nikâhlamışlardı. Van’dan ayrılırken önünde dört yıl üniversite ve askerlik nedeniyle ona hiçbir ÅŸey vaad edemediÄŸinden ‘Beni bekle’ bile diyememiÅŸti. DiÄŸer taraftan da baÅŸlık parası onun Kitabında yer almıyordu. Bu gece, içini buran hicran yarasıyla icra ettiÄŸi ‘sema’da, ÅŸiirsel bir hüzünle dönüyordu. Yitik masum sevdasının acısı bir kez daha yüreÄŸine çöreklenmiÅŸti. Acaba Mevlana’da dönerken yüreÄŸinde böyle yoÄŸun bir yangı hissediyor muydu? BaÅŸka bir söyleyiÅŸle, Åžems’ten ayrılmanın rabıtasıyla dönen Mevlana, ay yüzlü, ceylan gözlü Rojin’den ayrılma sarhoÅŸluÄŸuyla hangi âlemdeki hüzün bulutlarında sema ederdi? Artık baÅŸka bir boyuttaydı ve “ney”den çıkan o hüzzam nefesleri duyamaz olmuÅŸtu. Semayı bitirmesi rica edilince, sahnede onun yerini on katlı pasta eÅŸliÄŸinde damadın kolunda gelin alıyordu. Sanki Rojin elinden kayıp gidiyordu. Hıçkırıklarına mani olamayınca, bu yangın yerinden üzerini deÄŸiÅŸmeden ve ücretini almadan kaçarcasına biran önce uzaklaÅŸmak için ilk gelen metrobüse atladı. Åžimdi bütün bakışlar, eteÄŸine ve sivri külahında kesiÅŸti. Kimin umurundaydı. Rojin gidiyordu. DaÄŸlar yenik yün gibi atılmış, denizlerin dev dalgalarının oluÅŸturduÄŸu tusinamiler yeryüzünü yutmuÅŸ yani kıyamet kopmuÅŸtu. MahÅŸer gününde kim nazar ederdi haricindekinin üzerindeki kostümüne, eteÄŸine, külahına…

Bu sabah indiÄŸi üniversite kantininde, memleketten gelen yufka ve otlu peynir eÅŸliÄŸinde tiryakisi olduÄŸu çayla keyif yapmak istemiÅŸti. O sırada kantine yeni koyulan projeksiyon cihazının baÄŸlı olduÄŸu bilgisayardan internete baÄŸlanılıyor ve en çok tıklanan gülmeceler sırayla dev perdeye aksediyordu. Önce buna pek yüz vermedi. Atılan kahkahaların dozajı artmış ve giderek martı çığlığını andırmaya baÅŸladığında, o da bir kenardan göz ucuyla seyretmeye ve bıyık altından tebessüm etmeye baÅŸlamıştı. Åžimdi sırada, otuz video içinden birinci seçilen Kanguru adlı çocuk mobilyası satan bir maÄŸaza zincirinin BeÅŸiktaÅŸ ÅŸubesinin açılışından alıntılanmış bu videoya gelmiÅŸti. O kalabalığın arasında, kanguru kostümlü biri dolaşıyor ve çocuklar da onun etrafında çığlıklar atıyordu. O sırada maÄŸazanın yer aldığı ilçenin müftüsü de gelmiÅŸ açılış duası yapıyorken kamera kanguruya dönüyor oda ellerini açmış ‘âmin’ diyordu. Aman Allah’ım! Bu kanguru kostümlü âmin diyen kiÅŸi bizzat kendisiydi. Utancından yerin hangi alt katmanına girip kaybolayım diye düÅŸünürken, filimde oynayan kangurunun kendisi olduÄŸuna dair hiçbir iÅŸaret olmadığını görünce, derinden bir oh çekerek olduÄŸu yere çöktü kaldı. Üniversite kantini gülmekten yıkılırken, o soÄŸuk soÄŸuk terliyor ve kalbinin derinliklerinden “Elhamdülillah.” diyordu.

Son dönemlerde severek yaptığı ve bu iÅŸ sayesinde de baÅŸka bir iÅŸ aramaktan kurtulduÄŸu animasyon ise Sıtkı Abi’nin idarecisi olduÄŸu Eyüp Belediyesi Mehteran ekibinde çalışmaktı. Burada kâh yeniçeri, kâh kolaÄŸası, kâh zırhlara bürünmüÅŸ bir akıncı oluyor ve mehterin o gönülleri coÅŸturan sesiyle yürüdükçe içinde gittikçe kökleÅŸen bu cihad ruhu onu adeta bir serdengeçtiye dönüÅŸtürüyordu. Hele her Cuma, namazdan önce Eyüp Camii önünde ve Eyüp El-Ensari hazretlerinin canibinde yapılan gösteri onu alıyor ve fetih günlerine götürüyordu. Sanki birazdan uÄŸurlanan bu orduyla sur dibine varacak ve orada ÅŸehit olup kalacak hissi onu alıp bilinmez diyarlara sürüklüyordu...

GiydiÄŸi her kostüm, taktığı her maske, onu öz benliÄŸinden koparıyor ve bir hayal âleminin içine doÄŸru sürüklüyordu. Uzamış ve ÅŸekilsizleÅŸmiÅŸ saçları kendi yüzünü unuttuÄŸunu, haykırıyordu. Artık aynalar onun suretini deÄŸil de giydiÄŸi kostümün veya taktığı maskenin hayatiyetinin resmeder olmuÅŸtu. Ä°çinde bulunduÄŸu durumun tek iyi yanı ise maskesiyle insanları seyrederken onların mutlu görünmek için nasıl acılar çektiklerini fark etmesi olmuÅŸtu. YaÅŸadıklarıyla inandıkları arasında ki çeliÅŸkiden hareketle evde ayrı, iÅŸ yerinde ayrı, sokakta ayrı maskelerle dolaÅŸmanın ne muhteÅŸem bir oyunculuk kabiliyeti gerektirdiÄŸini ve kiÅŸiliÄŸi bölünmüÅŸ yorgun tiplerin mutsuzluklarının resmi üstüne geleneksel adetlerden ya da hurafe beklentilerden süslenmiÅŸ renkli çerçeveler seçtiklerini seyretmekten adeta yorulmuÅŸtu. Taktığım maskeler beni bu kadar öz benliÄŸimden uzaklaÅŸtırıyorken her ortamda farklı görünmeye çabalayan bu insanların kiÅŸiliklerindeki bölünmenin onlarda açtığı hasarlar çok daha büyük olmalı diye hüzünlendi. Ä°çinde aradığı ile dışında bulduÄŸu arasındaki açığı; olmadığı gibi davranıp, öyleymiÅŸ gibi görünüp kapatmak sahtekârlık deÄŸil de neydi? Bu olsa olsa bir ‘akıl tutulması’ olmalıydı Bunun için modern ÅŸehrin olmazsa olmazları; psikologlar, psikiyatrisiler, imaj markerler, rol modeller, yogistler, meditasyon uzmanları…

YavaÅŸ yavaÅŸ kareler bir pazılı andırır gibi birleÅŸip gözlerden gizlenen gerçek ÅŸehrin modern resmi ortaya çıkıyordu. Günlük maiÅŸeti için animatörlük yapıp kılıktan kılığa girip bir gün üniversiteyi bitirip bu durumdan kurtulmayı hedeflerken, anlaşılan modern metropol hayatı maskeleri ve buna uyumlu kostümleri çıkarıp atmasına izin vermeyecek hatta yenilerini giymeye zorlayacaktı. Hâlbuki onun yaptığı bu animatörlük iÅŸi modern bir mensubiyet deÄŸil basbayağı bir mecburiyetti.

Bu insanların din ile aralarındaki kavganın, dinin fıtrata çaÄŸrısı olduÄŸu ve tamamen sanal olan modernliÄŸi reddetmeden Salih insan olunamayacağı gün gibi ortadaydı. BaÅŸta utandığı ve nefret ettiÄŸi bu maske ve kostüm arkası animatörlük iÅŸi, bu sayede gördükleriyle kalp gözü adeta aralanıyordu. Ama hala bu fotoÄŸrafta eksik ve çeliÅŸik olan bir durum vardı. Herkes deÄŸiÅŸik maskeler ile yaşıyorken bu maskeleri tasarlayıp onları yönlendiren kimdi? Maskeci kimdi? Zira maskecinin yüzünü, maske takanlara göstermedikçe bütün dini ve ahlaki tebliÄŸler bir yere oturmuyor havada kalıyordu.

Kafasını çatlatırcasına okuduÄŸu Kuran, bir seher vakti maskecinin adını haykırıyordu… Åžeytan… Ve maskelerin tamamının hatta maskecinin bile maskesinin düÅŸtüÄŸü ve her ÅŸeyin apaçık ortaya döküldüÄŸü yeri gösteriyordu… Ahiret günü… Kimler gerçekten iyi, cömert, adil, sadık, suçsuz, fedakâr, yiÄŸit… Apaçık meydana çıkıyor. Peruk düÅŸüyor kel görünüyordu. Ve Kur’an saklayan, örten ve gizleyene; Ey Kâfirler… Ey Nankörler… Ey zalimler… diyordu. Kendini gizleyip çıkarı için Müslüman maskesi takanlara; Ey Münafıklar… Allah’ı gözlerden saklayıp onun yerine türlü fetiÅŸler, modalar, ideolojiler üretip dini hayat dışı göstermeye çalışanlara ise; Ey müÅŸrikler…

Artık gözünde tüten canım Van’ın yollarındaydı. Balığının karnından çıkan Yunus peygamber gibi kavmini bu maskecilere ve maske takanlara karşı uyarma görevinin başına dönme zamanı gelmiÅŸti. Aslından uzaklaÅŸmasına yol açan ve onu bizzat kendine yabancılaÅŸtıran modern yaÅŸam ve onu ayrılmaz parçası olan üniversiteyi mazide bırakma kararlılığı, onu bundan sonraki hayatı için ümitlendiriyordu. Otobüste yolculuk yapanların hepsi horul horul uyurlarken, ÅŸoförün bile uykuyla uyanıklık arasındaki bir sersemlikle baÅŸ edemezken, onun göz kapakları ardına kadar açıktı.

Cam kenarında oturan yaÅŸlı amca onu uzun uzu süzdükten sonra dedi ki;

— Xortı ciwan qu da ti qu da dıçi

 

Esmer tenli Van’lı Usame cevap verdi;

— Ci maske dane ber ruyıxı tım dıçıme ci ruyxuda maske dane derxıstıne

 

 

 

Åževket HÜNER

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.