Makale
Laik siyasetçi depresyonu
Siyasetle ilgilenen herkes siyasetin konuları üzerinde etkili olmak ve bunu görmek ister. Çevrenizdeki insanların fikrini deÄŸiÅŸtirmekten ülkenin gidiÅŸatını etkilemeye uzanan bir yelpaze… Böyle bir kaygısı olan kiÅŸinin kendisini aktörleÅŸtirecek, anlamlı kılacak bir perspektif geliÅŸtirmesi doÄŸaldır. Çünkü eÄŸer etkili olmak istiyorsanız, oyunun ‘içinde’ olmanız gerekir. DiÄŸer bir deyiÅŸle siyasetle uÄŸraÅŸanlar öyle analiz ve deÄŸerlendirmeler yaparlar ki, bizzat kendilerinin sunulan çerçeve içinde etkili olduklarını ya da olabileceklerini ima ederler. Aksi halde söz konusu analiz ve deÄŸerlendirmeler depresiftir. DüÅŸünün, uÄŸraşıp açıklama modelleri geliÅŸtiriyorsunuz ve bunların sonucunda sizin hiçbir ÅŸey yapamayacağınız, tamamen edilgen olduÄŸunuz, yani siyasetin dışında kaldığınız sonucu çıkıyor…
Dolayısıyla hiçbir rasyonel siyasetçiden bu tür bir yaklaşım beklenemez. Ya da, eÄŸer rasyonel tahliller gerçekten de sizin siyaseti etkileme ÅŸansınızın olmadığını söylüyorsa, o zaman beklenen ÅŸey bilinçli bir tavır olarak siyasetin dışında durmanızdır. Öyle ya, kimse sizden iÅŸe yaramayacak bir uÄŸraÅŸ uÄŸruna hayatınızı heba etmenizi bekleyemez… Ama Türkiye’de tam da bu türden bir durumla karşı karşıyayız. Laik kesimden gelen sol/liberal aydınların ve CHP sözcülerinin Türkiye ve AKP analizlerine baktığınızda, kendisini seyirci konumuna indirgemiÅŸ ve bunu garip bir biçimde içselleÅŸtirmiÅŸ bir grup görüyoruz. Üstelik bu söylemlerini ‘siyaset’ sanacak kadar da kendilerini motive etme enerjileri var. Ancak sonuçta elde sadece kendini tekrarlayan bir söylem kalıyor ve toplumun gidiÅŸatı üzerinde hiçbir etki yaratılamıyor. Söz konusu gruplar kendilerini giderek daralan cemaatler içinde kimlikleÅŸtirerek ayakta tutuyorlar. Kendilerini daha ‘etik’ ve ‘ilkesel’ kılarak koruyacaklarını sanıyorlar. Böylece siyaseti etkileyememenin karşılığı olarak kendilerinin ‘siyaset üstü’ olduklarına vehmediyorlar. Açıkçası yaÅŸanan ÅŸey cemaatsal bir depresyon ve bugünlerde doÄŸrudan kiÅŸilerin yüzüne yansıyor…
Oysa kendilerini hükümete yakın gören ya da AKP’li olmadığı halde hükümetin baÅŸarısını isteyen kiÅŸilerin analiz ve deÄŸerlendirmeleri tam aksi yönde imkâanlara iÅŸaret ediyor. DiÄŸer bir deyiÅŸle bu yaklaşımların hepsinde öyle bir Türkiye ve özellikle dindar kesim tespiti yapılıyor ki, CHP’den ve genelde laik kesimden gelebilecek bir siyasetin baÅŸarı ÅŸansının yüksek olabileceÄŸini çıkarsamak hiç zor deÄŸil.
Somuta indirgersek, laik cenahtan gelen sol/liberal aydınların ve CHP’nin Ä°slami geniÅŸ taban için öne sürdükleri teÅŸhislerden baÅŸlıcası “dindarların yolsuzluÄŸun varlığına inanmadıkları ya da bunu destekledikleri” ÅŸeklindeydi. Sonraları bu görüÅŸü revize ederek “dindarlar yolsuzlukları görüyor ama ‘adamlar çalışıyor’ diyerek hükümeti kolluyorlar” noktasına geldiler. Ne var ki saha çalışmaları bu sonucu ileri sürmeye müsait veriler içermiyordu. O zaman “dindarlar yolsuzlukları görseler de hükümete itiraz etmiyorlar, çünkü bu iktidar da dindar taban da dindar” demeye baÅŸladılar. DiÄŸer bir deyiÅŸle klasik kimlikçi tanımlamaya dönmek zorunda kaldılar. Böylece kimlik siyaseti yapmamak gerektiÄŸini savunan ve AKP’yi bununla suçlayanların bütün analizleri ötekinin kimliÄŸi üzerine oturtuldu.
Ä°ÅŸin ilginci bu yaklaşımın sahipleri bizzat kendi tahlilleriyle her adımda kendilerini daha da depresyona soktular. Ä°lk baÅŸta hiç olmazsa karşılarında bilinçli veya siyasi bir kitle algılıyorlar, yani mücadeleyi iÅŸlevsel kılıyorlardı. Sonrasında fırsatçı ve kaypak bir kitlenin varlığına inandılar ve son geldikleri noktada ise karşılarındaki geniÅŸ ve fazlasıyla heterojen kitlenin bir kimliÄŸe hapsolduÄŸunu varsaydılar. EÄŸer durum gerçekten de buysa, AKP dışında kimsenin Ä°slami tabanı etkileyemeyeceÄŸi, dolayısıyla laik aydın ve siyasetçilere de siyaset imkânının olmadığı açık.
Buna karşılık AKP’nin baÅŸarısını isteyen veya ona destek verenlerin neredeyse hepsi, “dindarların yolsuzlukları gördüÄŸünü, bundan memnun olmadığını, ama hükümeti düÅŸürme tehdidinin devam etmesi nedeniyle hükümeti desteklediklerini” söylüyor. Bu bakış laik kesimden gelebilecek siyasetin önünü açan cinsten. Yolsuzlukların görülmesi ve memnun olunmaması hükümeti eleÅŸtirmeyi mümkün kılarken, tehdit yüzünden verilen destek de, laik kesimden gelen partilerin eÄŸer tehdide karşı çıkarlarsa destek alabileceÄŸini söylüyor. Yani bir siyaset imkânının var olduÄŸunu öne sürmüÅŸ oluyor.
Ama söz konusu aydınların ve CHP’nin gözü orada deÄŸil… Belki de aslında siyaset yapmak, topluma ‘bulaÅŸmak’ istemiyorlar. Belki de kendi depresyonlarıyla sandığımızdan çok daha barışıklar…
AKSAM.COM.TR
Henüz yorum yapılmamış.