Belki de inanırdık kardeşim.
‘Himmet, hizmet’ diyerek topladığın milyonlarca, milyarlarca belgesiz parayı nerelere harcadığını tam olarak izah edebilseydin… Bankanı, holdingini, gazeteni, onlarca televizyon kanalını, yüzlerce okulunu, bilmem kaç tane müesseseyi nasıl vücuda getirdiÄŸinin ‘nesnel’ bir açıklamasını yapabilseydin belki de sen ‘hırsız var’ derken biz sana inanırdık be kardeÅŸim. 
Belki de inanırdık kardeÅŸim. 
‘Soru sordu’ diye 17-18 yaşındaki kızlarımızı, oÄŸullarımızı gecenin bir yarısı eline valizini verip sokaÄŸa atmasaydın… Abilerinin, ablalarının en çok kullandığı cümle kalıbı ‘senin bu iÅŸlere aklın ermez’ olmasaydı… Evlerinde, yurtlarında çocukların hangi kitapları okuyacağına karar vermeseydin… Sahibi olduÄŸun kitapçılarda hangi kitapların satılıp hangi kitapların satılmayacağına karar veren bir sansür kurulun olmasaydı, yani kitaptan korkmasaydın senin ‘özgür düÅŸünceye engel var’ diye inlemene belki de inanırdık. 
Belki de inanırdık kardeÅŸim. 
Kendi bankanda çalışan insanlar ‘sistemi pas geçmek için’ Ä°ran’dan para transferinin nasıl yapıldığını bilmeselerdi… Ä°ran’dan para transferini tıpkı diÄŸer bankaların yaptıkları gibi yapmamış olsalardı… Sahibi olduÄŸunuz bankanın Afrika’nın ‘sallanan ekonomik ortamı’ndan nasıl yararlanıp hangi operasyonları yapmış olduÄŸu kulağımıza gelmeseydi senin ‘usulsüzlük var’ diye haykırmana belki de inanırdık be güzel kardeÅŸim. 
Belki de inanırdık kardeÅŸim. 
2002’den beri bulduÄŸunuz her devlet kurumuna liyakatine falan bakmadan kendi adamlarınızı doldurmuÅŸ olmasaydınız… TRT’den Yargıtay’a, borsadan gümrüÄŸe her yerde kirli bir yapılanmanız olmasaydı… KPSS sorularını çalmamış olsaydınız, belki de sizin ‘torpil yapıyorlar, iÅŸe adam alırken kayırma yapıyorlar’ çığlığınıza biz de katılırdık kardeÅŸim. 
Belki de inanırdık kardeÅŸim. 
Ahmet Şık ve Nedim Åžener gibi gazeteciler içeri alınırken ‘gazetecilerin tutuklanmasına karşıyız’ diyen her insana ‘ama onlar gazetecilikten deÄŸil vatana ihanetten, darbecilikten içeri alındı’ diye kükremeseydiniz, belki d e ÅŸimdi sizin ‘gazetecileri içeri alamazsınız’ deyiÅŸinize can u gönülden destek olurduk be kardeÅŸim. 
Belki de inanırdık kardeÅŸim. 
Mısır için, Suriye için, Filistin için sokaÄŸa inen insanlara ‘sokaÄŸa inmekle bu iÅŸler hallolmaz, hak sokakta aranmaz’ dememiÅŸ olsaydınız belki de sizin gazete önüne yığdığınız kalabalıklara bakıp ‘haklarını arıyorlar’ derdik be kardeÅŸim. 
Belki de inanırdık kardeÅŸim. 
Mavi Marmara’mıza adice, kahpece saldırmamış olsaydınız… Furkan’ımıza alçakça dil uzatmamış olsaydınız… Türkiye ve dünyadaki diÄŸer Müslümanları tırnağınızın ucu kadar sevdiÄŸinizi, tırnağınızın ucu kadar desteklediÄŸinizi izhar edebilmiÅŸ olsaydınız, ÅŸimdi bizim de kalbimiz titrer, gönlümüz burkulur, sizin için dua ederdik be kardeÅŸim. 
Belki de inanırdık kardeÅŸim. 
Kenan Evren darbe yapınca ellerinizi kaldırıp ‘buyur’ dememiÅŸ olsaydınız… Çevik Bir’e o utanç dolu mektubu kaleme almamış olsaydınız… Ecevit’e ÅŸefaat dileklerinizi yollamasaydınız, ‘bu millet hiçbir despota boyun eÄŸmedi, bugün de eÄŸmeyecektir’ derken kullandığınız o ‘millet’e seve seve sizi de dâhil ederdik be kardeÅŸim. 
Ä°nanmıyoruz kardeÅŸim. Bu memleketi, bu memleketin geleceÄŸini, bu memleketin Müslüman - Müslüman olmayan insanını kendi çıkarlarınız, kendi dünyalık beklentileriniz adına harcamayacağınıza inanmıyoruz. 
Size hala ‘kardeÅŸim’ diyorsak bu, Kelime-i Åžahadet getirdiÄŸinizi gördüÄŸümüz içindir. BaÅŸka bir ÅŸey için deÄŸil. Ama siz, eminim ki o gizli kapaklı ortamlarınızda, o kötülük toplantılarınızda ‘kafir’ diyorsunuzdur bize. Çünkü ‘acımasızık’ kelimesi ortadan kaybolsa siz onu yeniden icat edersiniz be kardeÅŸim.


YENÄ°ÅžAFAK