Epeydir etrafımdaki herkese 'artık küçük hikâyelerin peÅŸindeyim' diyorum. Öyle çok güzel, çok dikkat çekici, çok olaÄŸandışı olmasına gerek yok bu hikâyelerin. Küçük ve sahici olsunlar yeter…

Küçük hikâyeleri en çok hayatın küçük anlarında buluyorum. Tabiri caizse büyük ve ideolojik akılla sarmaÅŸ dolaÅŸ öykülerden bu küçük hikâyelere kaçmayı, kaçabilmeyi umuyorum her seferinde. Mesela büyük Alman faÅŸizminden daha çok ilgimi çeken ÅŸey bir babanın evinde uyguladığı 'mikro faÅŸizm' oluyor. Asıl hikâyeyi, hikâyeye deÄŸer olanı orada buluyorum.

Hadi bir baÅŸka yoldan ilerleyeyim. Küçük hikâye, aslında büyük hikâyenin kendisinden daha kıymetlidir ve yine aslında her büyük hikâye içinde mutlaka bir küçük hikâye barındırır. FaÅŸizm örneÄŸinden gidelim: Hitler baÅŸarısız bir ressam kabul edilmeseydi, hatta baÅŸarısız bir ressam olmasaydı yine de öldürür müydü milyonlarca insanı?

'Ä°deolojik akılla sarmaÅŸ dolaÅŸ' dedim. Bugün Türkiye'de, özellikle de sosyal medyada, o ideolojik akıl olmadan neredeyse tek bir cümle kurulmuyor gibi

geliyor bana.

'Gezici deÄŸil' diye Kuzu filmiyle Altın Portakal kazanan KutluÄŸ Ataman'ın başına gelenleri takip ettiniz mi bilmem? Ä°deolojik aklın insanı ne hallere düÅŸürebileceÄŸinin en acıklı göstergelerinden biriydi. Yılların film eleÅŸtirmeni Tunca Arslan, Kuzu için 'maalesef iyi film' yazabildi mesela.

Yanlış anlaşılmasın. Ä°deolojik akla inanan, bu aklı önemseyen biriyim. Benim itirazım, ideolojik aklın hayatın bütününü kapsayarak bizden her ÅŸeye 'siyah' ya da 'beyaz' dememizi istiyor oluÅŸu. Oysa gündelik hayatımız genellikle 'gri' olandan ilerler. Ya da ÅŸöyle diyelim: Gündelik hayatımızın 'gri' olanda ilerlemesi bir zihinsel sıhhat göstergesidir.

Aslına bakarsanız bu yazıyı kaleme alma gerekçem de iki küçük hikâyeye dayanıyor. Ä°kisi de son günlerde attığım iki sosyal medya mesajı ile ilgili.

GeçtiÄŸimiz çarÅŸamba gün, bir görüÅŸme için iki arkadaşımla birlikte Ä°zmir'deydim. Sabahtan akÅŸama dek Ä°zmir'in caddelerinde, sokaklarında dolaÅŸtık. Kordon'u baÅŸtan aÅŸağı turladık. Åžehirdeki tüm iÅŸlerimiz bitip de Ä°stanbul'a dönmek üzereyken ÅŸunu yazdım: 'Onlarca mutluluk taklidi yapan kadın ve onlarca mutsuz erkek gördüm bugün Ä°zmir'in sokaklarında. Belki anlamı yoktur; fakat ilginç geldi.'

AkÅŸama deÄŸin dolaÅŸtığım Ä°zmir'den bir gözlemimi aktardım ve bunun gayet anlaşılabilir bir cümle olduÄŸunu zannettim. Ne safmışım. Aldığım ilk tepkilerden biri ÅŸuydu: 'Ä°zmir gavur ya, ondandır. Sen Bayburt'a, Sivas'a, Erzurum'a git bir de. Bak orada insanlar ne kadar mutlu?' Nasıl, ÅŸahane yaklaşım deÄŸil mi? Daha bitmedi. Bir diÄŸer tepki de ÅŸöyle: 'Ä°zmirlilerin zevk aldığı tek ÅŸey Tayyip'in Ä°zmir'i alamaması.' Ve bence en ilginç tepki de ÅŸu: 'Milletin karısına kızına bakmak haram deÄŸil mi?'

'Ä°deolojik aklın bizi yönetmesi' derken tam bunları kastediyorum iÅŸte. Sıradan bir gözlem cümlesinden büyük büyük okumalara giriÅŸip sizi o cümleyi yazdığınıza yazacağınıza piÅŸman ediyor artık insanlar.

Bence ÅŸimdiki örnek daha da trajik… Ä°ki akÅŸam önce bir konferansa yetiÅŸmek üzere büyük bir kavÅŸakta taksi bekliyordum. Önümde bir araç durdu. Son derece ÅŸirin gencecik bir çift vardı araçta. Erkek, aracın dörtlülerini yaktı. TelaÅŸla ikisi de araçtan indi. Ardından el ele tutuÅŸup kavÅŸağın köÅŸesindeki camiye koÅŸtular. Saatimi kontrol ettim. Yatsının okunmasına 7-8 dakika vardı. Ben de ÅŸunu yazdım sosyal medyada: 'Genç bir çift akÅŸamı kaçırmamak için arabanın dörtlülerini yakıp indiler; el ele tutuÅŸarak camiye seÄŸirttiler… Öyle eÅŸsiz bir andı ki…'

Anlayacağınız, benim açımdan hayatı yaÅŸanır kılan küçük hikâyelerimden birine daha ÅŸahit olmuÅŸtum ve evet o an, eÅŸsiz bir andı benim için. Fakat yazdığım cümleye 'iÅŸte gerçek aÅŸk bu' yorumlarından tutun da 'seni gidi romantik Ä°slamcı' ithamlarına deÄŸin bir sürü ilginç tepki gelince ne yapacağımı bilemedim.

Yazdığımız, yaptığımız, yaÅŸadığımız hiçbir ÅŸeyin 'küçük ve sahici' olmayacağı, böyle anlaşılmayacağı bir düzleme ilerliyoruz giderek. Üzülüyorum. Çok üzülüyorum.

Ne diyordu Jung: 'Emmimin oÄŸlu. O çift demek ki Åžafii deÄŸilmiÅŸ. Åžafii olsalar el ele tutuÅŸtuklarında abdestleri bozulur la.'

YENÄ°ÅžAFAK