Makale
Manevî yoksullaşma ve intiharlar
Ä°yi eÄŸitimli, baÅŸedemediÄŸi ciddi bir sorunu olmadığını vurgulayan bir genç intihar etmeden evvel 'veda videosu' yayınladı. Korkunç bir cinayetin sanığı, zengin bir aile çocuÄŸu cezaevinde kendini öldürdü. Her iki olay medyada geniÅŸ yer buldu ve tartışıldı. Aynı zaman dilimlerinde kendi tanıdık çevremde de bazı intihar vakalarıyla karşılaÅŸtım. Allah yakınlarına sabr-ı cemil ihsan eylesin. Yazımın baÅŸlığını 'Manevi yoksullaÅŸma ve intiharlar' koydum ama çevrede bilindiÄŸi kadarıyla dini bilgisi yerinde, eÄŸitimli, namazında niyazında genç insanların kendi canlarına kıyması nasıl mümkün olabiliyor? Demek ki 'manevi yoksullaÅŸma' kavramını çok daha geniÅŸ bir çerçevede yeniden düÅŸünmemiz gerekiyor.
Son 10 yılda intihar edenlerin sayısı neredeyse 30 bini buluyor. Ayda en az 200 insanımız ÅŸu veya bu nedenle kendi canına kıyıyor. Üzerinde ciddiyetle durulması gereken bir toplumsal sorunla karşı karşıya bulunuyoruz. Ä°ntihar istatistiklerine göz attığımızda son 10 yılda ciddi bir artış sözkonusu. Bu artış, bir toplumsal uyarı olarak görülmeli. 'Neleri kaybediyoruz, neden kaybediyoruz, ne yapmalıyız' soruları üzerinde düÅŸünmek ve manevi yoksullaÅŸma durumunu tersine çevirecek önlemler almak mecburiyetindeyiz.
En temelde maneviyat, insanın hangi ÅŸartlar altında olursa olsun hayatta kalma enerjisini ifade ediyor. 'Manevi yoksullaÅŸma' bu enerjinin ve kuvvetin körelmesi, yitmesi. Ä°nsanın kendine, ailesine, yakınlarına ve topluma olan güvenini kaybetmesi, iflah olmaz bir yabancılaÅŸma duygusuna kapılması, birlikte paylaşılacak deÄŸer ve amaçların zayıflaması, hayal ettikleriyle elde ettikleri arasındaki makasın açılması gibi faktörler manevi yoksullaÅŸmayı katmerleÅŸtiren sebepler arasında sayılabilir. Maalesef, içinde yaÅŸadığımız çaÄŸda teknoloji güya insanın hayatını kolaylaÅŸtırıyor ama yaÅŸama enerjisini aynı ölçülerde güçlendirmiyor. Maddi olarak zenginleÅŸirken manevi olarak yoksullaÅŸabiliyor toplumlar. 'BEN' olamadığımız gibi 'BÄ°Z' de olamıyoruz. Galiba çağımızın müzmin hastalığıdır bu.
Manevi yoksullaÅŸmanın bedeli toplumlara çeÅŸitli biçimlerde yansıyor. Umursamazlık, diÄŸerinin kaderine ilgisizlik, bencillik yaygınlaşıyor. Suç ve hastalık türlerine yenileri ekleniyor, ÅŸiddet duygusu artıyor. DiÄŸergâmlık, cömertlik, sevgi, merhamet, ÅŸefkat ve dayanışma hayatımızdan çekiliyor. Ä°badetler özünden uzaklaşıp rutinleÅŸiyor, manevi deÄŸerler içeriklerinden boÅŸalıyor. 'Yeryüzünün halifesi' olan insan eÅŸyalaşıyor, insanî iliÅŸkiler metalaşıyor, ahlâk sesi ve rengi olmayan kaba biçimlere dönüÅŸüyor. Ulviyet, kudsiyet, ruhaniyat terkediyor bizi. Bütün bunları hayatımıza geri döndürmeliyiz, ama nasıl?
Sebepleri kiÅŸiden kiÅŸiye deÄŸiÅŸiyor olsa bile intiharların manevi yoksullaÅŸmanın bir sonucu olduÄŸunu idrak etmeliyiz. Çaresizlik, sorun çözme kabiliyetinin körelmesi, aile baÄŸlarının çözülmesi, geleceÄŸe dair kaygılar, umutsuzluk, anlam kaybı, biribirine koruyucu bakışların kaybolması, ilgisizlik, dikkatsizlik, sevgisizlik, ÅŸefkatsizlik, menfaatperestlik, adaletsizlik, savaÅŸlar, terör.. Hepsi de içine düÅŸtüÄŸümüz genel sefaletin ve manevi yoksullaÅŸmanın boyutlarını dillendiriyor. Hayata, insana, dine ve ahlâka dair yeni sorular sormak için yeterli sayıda nedenimiz var. Biribirimize el uzatmanın, paylaÅŸmanın, dayanışmanın, sevmenin, saymanın ve 'BÄ°Z' olmanın ne anlama geldiÄŸini bir kez daha ama çok daha ciddi biçimde gündemimize getirmeliyiz. Åžunu asla unutmamalıyız: YaÅŸamın olduÄŸu yerde umut da vardır.
YENÄ°ÅžAFAK
Henüz yorum yapılmamış.