Sosyal Medya

Makale

94'e dönmek

1994 yılında 18 yaşındaydım. Yaşımın gereÄŸi olarak serserilik sektöründe boÄŸaz tokluÄŸuna çalışıyordum. Ä°stanbul'da öÄŸrenciydim anlayacağınız. Hayatı, bırakın tadına varmayı, iliklerini dahi emerek yaşıyordum. Kızkulesi-Üsküdar-Kızkulesi hattında ağır ağır yürüyerek eriÅŸtiÄŸim sabahlarım vardı. Yazılması gereken bir sürü ÅŸiirim, girilmesi gereken bir sürü kavgam vardı. Âşık olmam gerekiyordu bir de. Mevsimlerden hep ilkbahardı.

Benim açımdan 94'e dönmek o muazzam ilk gençliÄŸime dönmek demek. O eski ve yaÅŸanılandan daha uzun sürmüÅŸ gibi görünen öyküyü yeniden yaÅŸamak demek. Yazarken fark ediyorum ki benim açımdan 20 yıl öncesine dönmenin hayali bile güzel. Bir sürü güzel ve hüzünlü anın yılı çünkü benim için 94.

KeÅŸke ÅŸimdi birilerinin bizi döndürmek istediÄŸi 94 yılı memleket için de bu kadar özlenecek bir yıl olsa. Fakat deÄŸil.

94 yılı, Türkiye'nin unutmaya yüz tuttuÄŸu dört kavramın zirve yaptığı yıllardan biri, belki de birincisi. Nedir o dört kavram?

Ä°lki ekonomik kriz... Tansu Çiller'in 1994'te açıkladığı 5 Nisan ekonomik kararlarının hemen ardından patlak veren kriz yüzünden ocaklar söndü. Ä°nsanlar iflas, hatta intihar ettiler. Öylesine büyük bir ekonomik krizdi ki bu, Ä°MF'nin stand-by anlaÅŸması kapsamında Türkiye'ye vermeyi kabul ettiÄŸi 713 milyon dolarlık kredi ülkede neredeyse resmi bayram olarak kutlanacaktı. Yanlışlık yok: 713 milyon dolar.

Ä°kincisi siyasi kriz... Çankaya'da 'eski usul' siyasetin kitabını yazacak denli piÅŸkin Süleyman Demirel var. Meclisteyse Türkiye'nin sonraki 7-8 yıl boyunca canına okuyacak kararlara takır takır imza atan ilk kadın baÅŸbakanımız Tansu Çiller. 'Ülkemiz için ölürüz de öldürürüz de' diyen gayya kuyusu derin devlet bütün gücüyle her yere sirayet etmiÅŸ durumda. Mafya ile içli dışlı olmaktan, iÅŸbirliÄŸi yapmaktan hiç kaçınmıyor. Ä°zmit-Adapazarı-Bolu üçgeni faili meçhul cinayetlerin odağı olmuÅŸ durumda. Meclis bir oldubittiye getirilerek DEP milletvekillerinin dokunulmazlıkları kaldırmış.

Üçüncüsü terör. Hem de ağır mı ağır bir terör. Tuzla tren istasyonundan Diyarbakır valilik binasına, Mardin'den Ankara'ya kadar terör her yerde ve gündelik hayatımızın bir parçası haline gelmiÅŸ durumda. Ortalama iki günde bir ÅŸehit haberi alıyoruz.

Dördüncüsü askeri vesayet... DEP'li vekillerin dokunulmazlıklarının kaldırılmasından Hasan Mezarcı olayına, GüneydoÄŸu'da 600 köyün yakılmasından Ä°srail'le imza edilen terörle mücadele anlaÅŸmasına kadar hangi taşı kaldırsanız altından Genelkurmay çıkıyor.

'Ä°yi de, bütün bunları niçin anlatıyorsun be adam?' diyorsunuz belki de. Çünkü unutkanız. Çabuk unutuyoruz. Çünkü memleketimizin 2014'te yaÅŸamasındansa 1994'te yaÅŸamasından 'fevkalade memnuniyet' duyacak adamların ekmeÄŸine yaÄŸ sürüyoruz. Tüm Türkiye halkları olarak 20 yılda diÅŸimizle tırnağımızla, tabiri caizse söke söke aldığımız bütün haklarımızı, bütün refahımızı, bütün özgürlüklerimizi kaybetmenin eÅŸiÄŸine gelmeye çabalıyoruz.

Hayır hayır. 'GeldiÄŸimiz nokta fevkalade iyi bir noktadır. Her ÅŸey ÅŸahane... Her yer güllük gülistanlık' falan demiyorum. Daha pek çok talebimiz var karşılanması gereken. Hem de o kadar çok ki... Ben sadece, 'ardımızda neyi bıraktığımızı çok çabuk unutmanın bedeli ardımızda bıraktığımız ÅŸeyle yeniden yüzleÅŸmektir' diyorum. Geriye dönüp durmaktansa ileriye doÄŸru birkaç adım atmaya çalışmak daha iyi deÄŸil mi?

'Kürtlerle Türklerin birbirini öldürdüÄŸü o ahmaklık günlerine geri dönmenin kime ne faydası var acaba' diye soruyor ve cevabı ÅŸöyle veriyorum: Åžu an kimler 'oh oh, çözüm süreci bitiyor, ÅŸahane oluyor' diye el ovuÅŸturuyorsa onlara faydası var. Kaostan, terörden, ekonomik kriz ortamından, askeri ya da hukuki vesayetten kimler nemalanacaksa onlara faydası var.

Etmeyin, etmeyelim. Bugün, burada ve ÅŸimdi ortaya koyacağımız 'bir arada yaÅŸama iradesi'nin memleketin geleceÄŸi açısından ne denli büyük bir önem taşıdığını görelim hep birlikte. Ve hayır. 'Bir arada yaÅŸamak' derken 'bizim de Kürt komÅŸularımız var', 'benim babaannemin de başı örtülü', 'benim de Ermeni arkadaşım var' salaklığından söz etmiyorum. Birbirimize tahammül edebilme yeteneÄŸi geliÅŸtirdiÄŸimiz asgari bir vasattan söz ediyorum.

Aksi takdirde memleket hepimiz açısından 1994'e dönecek. Neredeyse bir cehenneme yani...

Ne diyordu Diyojen: 'Aynı muazzam göÄŸün altında nefes almak varken kendi küçük oksijen tüpünü gök zanneden adamdan kork hacım. Hem de çok kork.'

YENÄ°ÅžAFAK

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.