Sosyal Medya

Makale

Sizce Gerçek Üstünlük Nerededir?

Üniversite mezunu cv'si bayağı kabarık bir arkadaşım Kanada’da her hangi bir müracaatında normal insanlarla beraber sıraya girmeyi ve kendisine diÄŸer insanlar gibi davranılmasını garipsemiÅŸ. Zira ilkokuldan itibaren bütün mücadelesi birilerinin önüne geçmekmiÅŸ. Ama edindiÄŸi bütün üstünlükler(!) burada sıraya girerken önündeki adamı geçmesini saÄŸlayamamış. Aslında inancına olan bu durum yetiÅŸme biçimi nedeniyle içinde gelgitler oluÅŸturunca gerçek üstünlüÄŸün takvada olduÄŸunu idrak edemediÄŸini farkına varmış.

Ey insanlar! Bakın, Biz sizi bir erkek ve bir kadından yarattık ve sizi kavimler ve kabileler haline getirdik ki birbirinizi tanıyabilesiniz. Åžüphesiz, Allah katında en üstün olanınız, O'na karşı takva (derin bir sorumluluk bilinci) sahibi olanınızdır...” (Hucurât / 13)

Medine’de inen bu ayet, insanlar arasında birbirlerine üstünlük saÄŸlayan bütün farklılıkları bir kaynaÅŸma ve kardeÅŸlik nedeni saymıştır. Resul’ün (sav), amellerin kiÅŸinin niyetine göre karşılık bulacağını ilan etmesi de insanların rekabet ederek yalnızlaÅŸmasının önüne geçmiÅŸ ve paylaÅŸarak kardeÅŸ olmalarını saÄŸlamıştır.

Zilhicce’nin 10 gününe yaklaÅŸtığımız ÅŸu günlerde zihnimiz tekbirler eÅŸliÄŸinde yeni bir sosyal adalete ÅŸahitlik edebilir. Ama kaçan kurbanlıklar, kurbanların fiyatlarının aşırılığı, kurban kesim yerlerinin hijyenik ve steril ortamlar olmasının gerekliliÄŸi, deri kavgaları, bankalardaki kurban hesapları, bayramın beÅŸ güne çıkarılmış olmasıyla oluÅŸan tatil arayışları bir kez daha ruhundan arındırılmış bir bayram havası estirmekte.

Ä°brahim’in kararlılığı, Ä°smail’in teslimiyeti unutulunca 4300 yıldır devam eden bu kadim salih amel, koparılan yaygaralar sonucu kalplere ÅŸifa sunmadan, kardeÅŸliÄŸi arttırmadan, bütün sahte gündemleri yerle bir etmeden geçip gidecek olması ne yazık…

Rasulullah’ın (sav) doÄŸduÄŸu Mekke’de herkes Ä°brahim’i ve Ä°smail’i biliyordu. Hatta Kurban da kesiyordu. Ama ibadetten geleneÄŸe indirgenerek yolunu ÅŸaşırmış, tamamen gösteriÅŸe dayalı, kibri besleyen bu eylemle aslında Allah’a hakaret ediliyordu. Mekke’nin ekâbir takımı Kâbe’de gösteriÅŸli bir ÅŸekilde kırmızı develeri kesiyor, en güzel kısımlarını aralarında yiyor ve geri kalan etleri kutsal taÅŸlara(!) serip kanlarını putlara sürüyorlardı. Arta kalan kemikli etleriyse tellallarla ilan ederek fakir fukaraya yediriyorlardı. Åžairler ise bu yapılan yardımları(!) ballandıra ballandıra anlatıp duruyorlardı. Ama o günkü Mekke’de yapılan bu din kaynaklı(!) kurban kesme merasimleri hiçbir açlığı bitirmiyor, insan kanının akmasına, kız çocukların kurban edilmesine engel olamıyordu…

Onların ne etleri ve ne de kanları asla Allah’a ulaÅŸmaz. Fakat O’na sizin takvanız (Allah’a karşı gelmekten sakınmanız) ulaşır. Böylece onları sizin hizmetinize verdi ki, size doÄŸru yolu gösterdiÄŸinden dolayı Allah’ı tekbir edesiniz. Ä°yilik edenleri müjdele.” (Hac / 37)

Bu ayet kurban edilecek hayvandan çok insanın kurban etme niyetinin önemine iÅŸaret eder. Zira koyun, keçi, inek ve devenin kurban edilecek hayvandan farkı, onu kurbanlık olarak ayıran ve bu ÅŸekilde kesen insanın niyetidir. Yani dinimiz kurbanlık hayvanı deÄŸil kurban eden insanın niyetindeki takvayı kutsamıştır. Niyetini sadece Allah tarafından bilinen insan, kurban etmekteki maksadının hesap gününde önüne çıkarılacak olmasıyla uyarılmıştır. Niyet, “Adet ile ibadeti ayırandır.” Ne yazık ki geleneksel olarak yapılan eylemlerde hesap günü belirleyici konumda olmadığından gün geçtikçe asıl mecrasından sapması kaçınılmazdır.

Biz ancak Allah’ın bize tahsis ettiÄŸi hayvanları kurban edebiliriz. Onlar da cüsselerine raÄŸmen bu eylemde teslim olup kurban edilmeye uygun yaratılmışlardır. Yani insan, baÅŸka insanların deÄŸil bu konuda sadece kendisine verilen kurbanlıkların kanını dökebilir. Ä°ÅŸte Resulullah’ın (sav) Mekke’sinin cahiliye döneminden farkı, orada sadece kurbanlıkların kanının akıtılır ve inananların canları, kanları, malları, ırzları birbirlerinden selamette kalırdı.

(Ey Muhammed!) Onlara, Âdem’in iki oÄŸlunun haberini gerçek olarak oku. Hani ikisi de birer kurban sunmuÅŸlardı da, birinden kabul edilmiÅŸ, ötekinden kabul edilmemiÅŸti. Kurbanı kabul edilmeyen, ‘Andolsun seni mutlaka öldüreceÄŸim.’ demiÅŸti. Öteki, ‘Allah, ancak kendisine karşı gelmekten sakınanlardan kabul eder. Andolsun! Sen beni öldürmek için elini bana uzatsan da ben seni öldürmek için sana elimi uzatacak deÄŸilim. Çünkü ben âlemlerin Rabbi olan Allah’tan korkarım.’ demiÅŸti.” (Maide / 27, 28)

Kur’an‘da anlatılan ilk cinayetin nedeni Kurban’ın kabul olup olmamasıdır. Âdem’in (as) oÄŸlu Kabil, Kurban’ın kabul olmamasının suçunu kardeÅŸinin varlığına baÄŸlamış ve onu ölümle tehdit etmiÅŸtir. Ve takva niyetiyle kurbanı kabul edilen Habil (as) ise kardeÅŸi tarafından katledilmesine raÄŸmen kardeÅŸine el kaldırmamış onun kanını dökmemiÅŸtir. Ä°ÅŸte Kur’an’a göre makbul olan ilk kurban ameli Habil’in yaptığıdır. O, sadece belirlenen hayvanı kesmiÅŸtir. KardeÅŸinin kanını dökmemiÅŸtir. Ayette Habil ile ilgili olarak kardeÅŸine el kaldırmamasından bahsedilir. Hepsi budur. Dolayısıyla onun Kurban’ın makbul kılan bu yaklaşımı olmalıdır. Zaten Allah’a Sadece Takva ulaşır

Åžu anda Irak’ta ve Suriye’de emperyalist güçlerce kışkırtılan Åžii ve Sünni kavgası nedeniyle Müslümanlar birbirlerini kanını dökmekteler. Hâlbuki bayramından öncesi Arife gününde beÅŸ milyon Müslüman’ı tek tip kıyafetle bir ümmet olduklarını Arafat’ta hatırlatan Allah’tır. Üzerlerine giydikleri ihramın bir ÅŸartı da kardeÅŸine yan gözle bile bakmayıp en küçük rahatsızlıktan dahi kaçınmaktır. Yine Allah, Müslümanları bu sene de toplayıp ümmet edecek ve hatalarını bağışlayacak. Ama onlar Arafat’taki bu beraberliklerini unutarak, temiz bir ÅŸekilde döndükleri ülkelerinde eski mezhepsel, politik, etnik kargaÅŸaya geri dönecekler. Ve üstelik bu ayrılıkları destekleyen kinlerinden vazgeçmemelerine raÄŸmen analarından doÄŸdukları gibi temizlendiklerini zannederek…

Tekbir ile Kurban kesme günlerinde her farz namazın bitiminde de tekbir getireceÄŸiz. Tekbir getirerek Allah’ın en büyük olduÄŸunu söyleyecek her türlü kibirden ve büyüklenmeden uzaklaşıp eÅŸit ve kardeÅŸçe yaÅŸamaya inandığımızı ifade edeceÄŸiz. Bu da kimsenin kardeÅŸini ötekileÅŸtirmeden tevazu içinde elindekilerini paylaÅŸması demektir. Ä°ÅŸte ancak iyilik böyle bir kardeÅŸliÄŸin ürünü olabilir. Bu bayramda yediÄŸimizden yedirmenin ÅŸerefine ereceÄŸiz. Kurban ettiÄŸimiz hayvanı üçe bölmemiz bundan sonra sahip olduklarımızda da akrabamızın veya ihtiyaç sahiplerinin hakkı olduÄŸunu tefekkür etmemizi saÄŸlayacak…

Haydi, o zaman Kurban’ı kesmeden bundan sonra hiçbir Müslüman’ın kanı dökülmemesi için takvanın gereÄŸi bütün mezhepsel, etnik ve fikirsel ötekileÅŸtirmelerimizden piÅŸman olarak ve içten yalvararak ÅŸöyle diyelim: “Ey Rabbimiz! Bizi ve bizden önce iman etmiÅŸ olan kardeÅŸlerimizi bağışla ve imana ermiÅŸ olan(lardan hiçbiri)ne karşı kalplerimizde yersiz ve uygunsuz düÅŸünce veya duygulara yer bırakma…” ( HaÅŸr /10)

Amin…

             Åževket HÜNER

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.