Sosyal Medya

Makale

Adam Ve Karabatak

Adam, kayanın dibinde yüzüyordu. Başını çevirince bir karabatakla göz göze geldi. “Selamün Aleyküm” dedi. Selamıyla ‘merak etme benden sana herhangi bir zarar dokunmaz.’ demek istedi. Karabatak sükût etti. Ama Aleyküm Selam’ın gereğini yerine getirerek zatıma zarar vermekten kaçındı. Sonra mahcubiyetinden miydi yoksa rızkının peşinde olduğundan mıdır bilinmez, suyun dibine dalıp gaiplere karıştı.


Rüzgâr, tatilciler tarafından kirletilmişliğine üzülen denize muzipçe bir göz kırptı.

Sonra olanca kuvvetiyle karaya doğru esmeye başladı. Denize atılan poşetler, pet şişeler, bira tenekeleri, hâsılı envai çeşit çer çöp sahile doğru süpürüldüler. Bir anda kendisini çöp girdabı içerisinde bulan paraşüt mayolu hatun kişi yüzünü düşürdü, küskün bir eda ile ‘ Hacı bey beni bu çöplüğe mi layık gördün?” diye mızıklandı.

Adam “Ves subhanallah” diye iç geçirdi. Başlamışken tesbihatını otuz üçe tamamlamayı da ihmal etmedi.

Adam, aldığı uzun paletlerin denizin dibine ulaşma süresini kısalttığını görünce dalışlarını iyice sıklaştırmış, denizin dibindeki ahenge günden güne hayranlığı atmıştı.

Artık gözü dışarıda olmayan Adam yeni bir şey keşfetmişti; ya denize ya da kitaplara dalıp gidince, gündem artık hafızasını silemiyordu. Günler, gündeme kayıtsız denize ve kitaplara dalıp gitmeler ile akıp giderken günlerden bir gün ‘gündeme şöyle bir ilişeyim’ deme gafletinde bulundu. Kendisi derinlerdeyken ülkenin sığ sularında o kadar çok şey olup bitmişti ki...

Cumhurun %52’si, kalan %48’inin başkanını seçmiş, çok oklu partinin hatun vekilleri liderlerine kazan kaldırıp kongre kararı aldırmış, “Projemen” çatıdan uçmuş ama Himalayalara mı ulaşmış Mariana çukuruna mı düşmüş bir gören olmamış, Profesörün yetiştirdiği adam, görevini başka bir Profesöre devretmiş...

Ama en çok şaşırdığı haber, bir spor haberiymiş. Pitbul’a “Sokak köpeği” denmesine kızan hayvan hakları savunucuları, futbol federasyonuna şikâyet dilekçesiyle başvurmuşlar.

Haber arası reklâmının, protesto edilen gazlı içeceğe ait olmasına şaşırırken ekran altındaki kayan yazıda son dakika gelişmesi Gazze’de sürekli(!) ateşkesin sağlandığı yazıyormuş!

Bu gafletinden önemli bir ders ve bir sonuç çıkaran adam, internette dalgıçlara ait oksijen tüplerinin fiyatlarını araştırmaya koyulmuş. Zira denizin dibinde ne kadar çok kalırsa sığ sulardaki sorunların o denli hızlı çözülebileceği zehabına kapılmış. Belki bu sefer de Suriye’de ve Irak’ta da süren bu kör dövüşünün bittiğine şahitlik edebileceği umudu, onu bir an evvel daha da derinlere dalma tutkusunu tetiklemiş...

İkindi sonrası hikmet derslerini yapıldığı mekâna bu sefer de kurumuş bir yaprak teşrif etmişti. Adam özenle yerden kaldırdığı bu hazan mevsiminin işaretine dalıp gitti. Her şeyin bir gün zeval bulacağını anlatan İshak hoca, onun dikkatle bakıp durduğu şeyi merak edince

Adam, kurumuş çınar yaprağını üstada uzatarak dedi ki; ‘Rahmetli...’

Adam, dalgalarla boğuşarak giden gemilerin ardından “Nuh, onlara şöyle dedi; Haydi bismillah diyerek binin gemiye. Bu geminin yüzmesi de durması da O’nun izin ve iradesine bağlıdır. O Gafur ve Rahimdir” (Hud / 41) ayetini okuyordu. Sonra aslında hayatın da böyle olduğunu fehmetti. ‘Bismillah’ denilerek başlanan her günün nereye evirileceği ve nerede son bulacağını sadece Rabbi biliyordu. Şükür ki bu bilginin sahibi Gafur ve Rahim olandı.

Ya bu bilgi kan döken ve fesat çıkaran insan tarafından da bilinseydi...

Ürperdi...

Denizden çıkıp havlusuna sarıldı. “Yarabbi sayılı günlerimi Hz. Nuh gibi halkını kurtaran çözümlerin peşinde geçirenlerden eyle” diye niyaz etti. Kafasını kaldırınca gördü ki karabatak ona bakıyordu.

Çocuklarına denize nasıl dalınacağını öğretmek için çırpınan bir babanın şevk ve heyecanı adamı keyiflendirmiş, ailenin dönüşte kendi eşyaları ile birlikte denizden çıkardıkları çer çöpleri ve etrafa saçılmış pet şişeleri de yanlarında götürüyor olmaları onu imrendirmişti. Adam bunun nedenini sorduğunda “Çöpleri toplayan insan yeni biri olmuştur.

Artık o çevreyi kirleten değil temizliğin imanının gereği olduğunu bilen biridir” cevabı, insana ait kadim bir terbiyenin peşinde hala birilerinin olduğu gerçeği onu umutlandırmıştı...

Bir çocuk, kayanın üzerinden neşeyle atlayıp duran diğer çocuklara özeniyor, onlar gibi atlamak için geriliyor ama son anda vazgeçiyordu. Adam, çocuğun tam tereddüt ettiği anda onu denize itti. Biraz su yutmaktan muzdarip çocuğun yüzünde güller açıyordu. Korku eşiği aşılmış o da neşe içindeki çocuklara karışıp gitmişti. Adam yaptığı bu garip hareketi iyiliğe çevirene hamd etti. Keşke kardeşlerinin şehitlikle buluştuğu Bosna’ya gitmekte tereddüt ettiği zamanlarda bir abisi çıkıp ta onu da cihadın ta içlerine doğru ittirebilseydi...

Belki o zaman şu sıralar Rabbi tarafından şehit kardeşleriyle rızıklandırılıyor olacak, ergenleriyle imtihan edilmenin ne menem bir şey olduğunu hiç bilemeyecekti...

Adam, binlerce kulaç atmasına rağmen ağrısı dinmeyen omzuna döndü “senin yüzünden annemden bir ay ayrı kaldım” diye sitem etti. Ama artık yetmeliydi. Çok dalgalı bir günde “bismillah” diyerek bindiği gemide, malayani gürültüler çıkaran bir kalabalığın arasına büzüştü. Kimse kimseyi dinlemiyordu. Birbirilerini dinlemeyenler Kuran’a nasıl kulak verecekler diye gamlandı. Neyse ki Payitahtın silueti iyice belirginleşmişti.

Adam, geminin ardından çıkarttığı köpüklere bakıp hüzünlenme triyakiliğini bırakmış, gözleri ufukta selamlaştığı Karabatağı aramağa koyulmuştu..

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.