Sosyal Medya

Makale

Orta değil ortalama

Seksenli yıllar boyunca 'şehirlileşmeye çalışan köylülerin' oturduğu bir mahallede yaşadım. Mahallemizin insanları memleketten gelen tarhanayı da kundura ayakkabıları da aynı derecede önemserlerdi. 'Şehirde oturmanın şehirli olmaya yetmediğini' içten içe anlarlar, şehre uyum sağlamak için ellerinden geleni yaparlar, yine de yerleşik köylülüklerinden kurtulmalarının imkansız olduğunu kabullenirlerdi. Bu çaba en çok düğünlerde çıkardı ortaya. Hem sokağı iki başından kapatıp bağlamalı darbukalı kına geceleri yaparlar hem de ertesi gün limonatalı kuru pastalı salon düğünü ihdas ederlerdi. Kına gecesinde kendilerinden geçercesine halay çeken, Ankara oyunu oynayan adamları ertesi gün ilginç renkli takım elbiseleriyle beceremeye beceremeye dans ederlerken izlemek neredeyse bir Bunuel filminin ortasında kalmak gibiydi.

90'lı yıllarda İstanbul'da üniversite okurken karşılaştığım en önemli tipleme ise alt sınıftan orta sınıfa geçmek isteyen 'varoş insanı' tiplemesi idi. Burada da durum çok farklı değildi. Ekonomik şartlarının kısıtlı olduğunu bile bile orta sınıf eğlencelerine, orta sınıfın giysilerine, telefonlarına, kısaca hayat tarzına hayrandı varoş insanları. En önemli gündemleri, yeni çıkmış bir kot pantolon ya da spor ayakkabı modeli olurdu doğal olarak.

2000'li yıllardan itibaren alt sınıfla orta sınıfın arasındaki makasın kapandığını, dahası orta sınıfın giderek genişlediğini izledik. Bu genişlemenin AK Parti iktidarıyla yakından ilgisi var elbette. 'İstikrar için borçlandırma, borçlandırma için geniş orta sınıf' şarttır çünkü. Ekonomiden anladığımı iddia edemem. Sadece sosyolojik bir yerden konuşuyorum. 10 yıl krediyle ev almanın, 5 yıl krediyle araba edinmenin, 9 ay taksitle tatile gitmenin tam karşılığı 'canhıraş şekilde istikrar isteği'dir bana kalırsa.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.