Sosyal Medya

Makale

Hayret etmek hakkımız!

Ä°slam tasavvufunun beni en çok ilgilendiren konularından biridir 'hayret makamı.' Dünyanın her an yeniden yaratıldığını ve bu yaratılışı müÅŸahede etmenin kiÅŸiyi Allah'a ulaÅŸtıracak bir 'marifet vasıtası' olduÄŸunu düÅŸünmek. Tanımın eksik kaldığını biliyorum. O halde mesele biraz daha anlaşılsın diye, iÅŸinin ehli mutasavvıflara baÅŸvuralım. Derler ki: 'Hayret makamı Cenab-ı Zülcelal'i tanıyan, ancak bu tanımayı ifade edemeyen arifin makamına denir. Åžu kadar ki, Allah'ın varlığı hakkında hayret küfür ve ÅŸirk olmakla birlikte, O'nun keyfiyeti ile ilgili edilen hayret marifettir.'

Bu, burada bir dursun.

Bu sütunlarda daha önce yayımladığım 'Ä°nsan gerçekten hayret ediyor!' baÅŸlıklı yazımda ÅŸöyle demiÅŸ idim: 'Sûfiler, tasavvufi olgunlaÅŸmanın en önemli duraklarından birini hayret makamı olarak ilan etmiÅŸlerdir. Bu makama, hakikat karşısında acze düÅŸüp, onu onaylamayı bir yaÅŸam tarzı haline getirerek çıkılır.'

'Hayret' kelimesinin Türkçe'ye 'ÅŸaşırmak, ÅŸaÅŸakalmak' olarak çevrildiÄŸi malumunuz. Bu çeviri ne yazık ki eksik… Çünkü 'hayret' kelimesinin 'farkına varma, ayırdına varma, fark etme' gibi kök anlamları da mevcut.

Buradan hareketle 'hayret edemiyor oluÅŸun' bugünün insanında oluÅŸturduÄŸu eksiklik üzerine kafa yormak gerekir. YaÅŸam ve kafa konforundan bir gram taviz vermeye yanaÅŸmayan günümüz insanı 'hayret etmek'ten neredeyse nefret ediyor. Hayret etmek yerine kendine sunulan verili gerçekleri yegane hakikat düzlemi olarak konumlayıp yoluna devam ediyor.

Ne demek bu? SaÄŸlıklı bir insan tekinin 'yeni karşılaÅŸtığı' bir durumla kuracağı en 'şık' iliÅŸki o duruma hayret etmektir. Ancak günümüzde insanın buna vakti de yoktur, gücü de. Yeni karşılaÅŸtığımız herhangi bir durumu zihinsel konforumuzla bertaraf etmeye bayılırız.

Zihinsel konforumuza halel getirmeyecek her türlü düÅŸünceye bayılırız. Zihnimizi zorlayarak düÅŸünmekse, itiraf edelim, çok yorar bizi. Böyle olunca da 'hayret etmek' yerine her meseleyi bir seri katil soÄŸukkanlılığı ile karşılayan insanlara dönüÅŸürüz.

PratikleÅŸtirelim ve ÅŸunu soralım mı? Geçen sene bu günlerde Lice'de yaÅŸanan olaylar üzerinden sosyal medyada 'diren Lice' kampanyaları yapan ve Kürtleri metropollerin sokaklarına direniÅŸe çağıran standart Türk ulusalcısını hatırlıyorsunuz deÄŸil mi? Aynı ulusalcı bu sene aynı eylemde Türk bayrağı indirilince 'bayraÄŸa uzanan eller kırılsın' kampanyası patlattı mesela. 1 yılda Lice'de deÄŸiÅŸen hiçbir ÅŸey olmadığını, eylem tarihlerinin bile aynı olduÄŸunu hatırlamaya da yanaÅŸmadı. Geçen sene 'hadi gel hükümeti devirelim' dediÄŸi Kürt'e bu sene 'en iyi Kürt ölü Kürt'tür' muamelesi yaptığını yüzüne vurmanızı da istemedi haliyle. Çünkü böyle yaparsanız zihinsel konforu zedelenir. Çünkü onun için bu iki mesele arasındaki fark hayrete konu deÄŸildir.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.