Sosyal Medya

Makale

Putin ve Çar Nikola

Karl Marks 1848'de Fransa'da Louis-Napolyon'un önce 'CumhurbaÅŸkanı', sonra da 'Ä°mparator' olduÄŸu süreci bir kitabında mükemmel ÅŸekilde analiz etmiÅŸti. Marks kitabın giriÅŸ cümlesinde büyük dünya-tarihsel vakıaların ve ÅŸahsiyetlerin iki defa, bir seferinde 'trajedi', ötekindeyse 'fars(komedi)' olarak çıktığını vurgulamıştı. Napolyon Bonapart'ın çıkışı bir trajedi ise, yeÄŸeni Louis-Bonapart'ınki fars idi. Marks iki dönemin aktörlerinin benzerliÄŸini gözler önüne sermiÅŸti. Putin de 'Kırım Savaşı'nın müsebbibi 'Çar Nikola'ya benziyor. Zaten otokrat yönetim tarzıyla Putin Rusya'nın yeni Çar'ı gibi görülmüyor mu?

Rusya 1853'te Eflak-BoÄŸdan'a, yani Romanya'ya asker sokunca Osmanlı-Rus savaşı patlak vermiÅŸti. Ülkesinde despot bir rejim tesis eden Çar Nikola Osmanlı'yı parçalamayı ve Ä°stanbul'u ele geçirmeyi düÅŸlemiÅŸti. Bu kez Rusya'nın yayılmacı dış politika hedefleri Ä°ngiltere, Fransa, Prusya(Almanya) ve Avusturya ile çatışıyordu. Bu dört ülke diplomatik yollarla Çar'ı iÅŸgal kararından döndüremedi. Kırım gibi Eflak-BoÄŸdan'ı da bir oldu-bittiyle yutacağını zanneden Çar'ın hırsı o kadar gözünü karartmıştı ki Avrupalı güçler tarafından tecrit edilmeyi önemsemedi. Ä°ngiltere ve Fransa 'Osmanlı' tarafında savaÅŸa katıldı. Birkaç cephede cereyan eden savaşın merkezi Rus donanma üssünün yer aldığı Kırım yarımadası idi. Ordularının yenilmesini hazmedemeyen Çar hasta düÅŸerek öldü. MaÄŸlubiyeti gururuna yediremeyerek kendisini zehirlediÄŸi bile söylenir. 'Bizans rüyası' trajediyle sonuçlanmıştı.

'SoÄŸuk SavaÅŸ' döneminde 'Sovyet Rusya' ve 'ABD' doÄŸrudan savaÅŸmadılar. Taraflar arasında bir 'nükleer güç dengesi' kurulduÄŸundan ötürü ABD ve Sovyet Rusya 'vekalet savaÅŸları' ile durumu idare ettiler. Her iki devlet de yekdiÄŸerinin askeri gücünü sınamaya giriÅŸmedi. 1850'lerde ABD'nin muadili Ä°ngiltere idi. Kırım'ın ilhak edilmesinden sonra Sivastopol'u güçlü bir donanma üssü haline getiren Rusya'nın hedefleri Ä°ngiltere'nin çıkarlarıyla çatışıyordu. Bu yüzden Rusya Karadeniz'den muhakkak surette çıkarılmalı idi.

Ä°ngiliz seyyah Edmund Spencer, Ä°ngiltere'nin Rusya'ya savaÅŸ ilan ettiÄŸi 1854 yılında neÅŸrettiÄŸi 'Türkiye, Rusya, Karadeniz ve Çerkezistan' kitabında 'Rusya'nın donanma gücü henüz sınanmadı ve ne tuhaftır ki bugüne kadar Ä°ngiltere ile Rusya arasında hiçbir çatışma yaÅŸamadı' demiÅŸti. Çar Nikola'yı 'Kuzey'in Diktatörü' olarak niteleyen Spencer'e göre dünyayı patenti altına almaya çalışan ve ilkesiz bir politika izleyen Rus hükümetini saldırganlıktan caydırmak için bir fırsat doÄŸmuÅŸtu. Bu fırsat kaçarsa büyük ihtimalle bir daha ele geçmeyecekti. Dünya barışını saÄŸlamak ve Kuzey'in diktatörlüÄŸünün 'Avrasya'daki ilerlemesini durdurmaya yönelik bütün diplomatik gayretler tüketilmiÅŸti. Rusya'nın saldırganlığına engel olmak için eldeki tek seçenek 'askeri müdahale' idi.

Spencer'in 160 yıl önce kaleme aldığı bu cümleleri okurken ÅŸimdiki Kırım meselesinin de aÅŸağı yukarı benzer bir seyir izlediÄŸi kanaati oluÅŸtu bende. Acaba Putin, Çar I. Nikola gibi güç sarhoÅŸluÄŸuna kapılıp 2008'de 'Güney Osetya'da olduÄŸu gibi Kırım'da da silah kullanır mı? Diplomatik gayretleri elinin tersiyle iter de, 'ben nasıl istersem öyle olacak' der ise 'SoÄŸuk SavaÅŸ' döneminde denenmemiÅŸ bir askeri güç karşılaÅŸması sözkonusu olur mu? Bilirsiniz, tiyatro sahnesinde duvarda tüfek var ise oyunun diÄŸer perdesinde illa patlar. Kırım sahnesinde duvarda tüfek var.

Henüz yorum yapılmamış.

* İşaretli tüm alanları doldurunuz.