Sezai Karakoç: Ayasofya ne kadar çok sabırlısın
Tapınak olarak yapılan Ayasofya’nın kiliseden camiye çevirtilmesi, yapılış amacına ters düşmemiştir. Çünkü: yapıldığında vahdaniyet dini, Hıristiyanlıktı. İslam’ın çıkmasıyla, bu muhteşem mabet, en yüce dinin mabedi olmaya daha layıktı. Allah’ın ismini, ortak koşmadan doğrudan haykırmaya elbet daha uygun bir yer oldu. Fatih, işte bunun için, dinin saf halindeki mevcudiyetinin tapınağı olması için, Ayasofya’yı kilise olmaktan çıkarıp cami yaptı. Muhakkak ki bundan Hz.İsa’nın ruhu da, o mabedi yapanların ve belki yaptıranların ruhu da memnun oldu.
Ayasofya Peygamber Efendimizin doğumu yıllarında yapılıp ibadete açıldı. Sanki manen, onun doğumu, onun dünyaya gelişi şerefine yapılmış bir mesut mabet idi. Bir işaret ve bir müjdeydi. Adeta hikmet-i vücudu, büyük peygamberin doğumuyla doğmak ve onun dininin en büyük mabetlerinden biri olmaktı. İşte bu şerefi ona bağışlamak için Fatih Ayasofya’yı cami yaptı.
***
Yine biz biliyoruz ki, Ayasofya’nın tamiri için, daha İstanbul fethedilmeden, Müslümanlardan mimar istenmiştir. Demek ki, Bizanslılar, zaten bu binayı koruma, onarma gücünü yitirmişlerdi. Eğer onlarda kalsa yıkılıp gidecekti. Ama Osmanlılar daha istanbulu almadan önce, ona ilgi duyup onu korumaya giriştiler. Hatta denilir ki, bu tamirlerden birinde Osmanlılar, öyle mimarlar göndermişlerdi, onlar binayı hemen camiye çevirebilecek bir şekilde düzenlemişler. Fatih İstanbul’a girer girmez de, en kısa zamanda camiye çevirme imkânı olmuş.
Daha sonra ise bugüne kadar gelebilmesini, Ayasofya, Osmanlı mimarlarına ve bilhassa Sinan’a borçludur. Mimar Sinan, binayı adeta yeniden yapmış, desteklerle onun ömrünü uzatmış ve bugünlere gelmesini sağlamıştır. Çevresine birçok devrin mimarisini de yansıtan minareler yapılarak, medreseler, padişah türbeleri, hamam ve daha başka tesisler eklenerek tam bir İslam külliyesi haline getirilen Ayasofya, canlı bir kültür ve medeniyet merkezi halinde yaşamış olma şansını Osmanlılara, İslama borçludur. Ama bugün tüm o hareketlerden ve canlılıktan yoksun, dev bir mamut iskeleti, tarihi bir ceset gibi orada öylece nazarlara arz edilip durma talihsizliğini yaşıyor.
Toplam 10 / 7. Foto
Sezai Karakoç ve onun “diriliş”çi izinden gidenler savaşı kazanmıştır ve büyük şairin beklediği güneş doğmuştur. Gerçek özgürlüğün türküsü olmuştur İstanbul. Ve bu türkü kıyamete kadar söylenecektir.