İslam aleminin son yüzyılda yaşadığı en gizemli olay: 1979 Kabe Baskını
Kabe'deki savaş 22 gün devam etti. Hükümet birliklerinden 3000 kadar asker yaralı ve ölü olarak düşmüştü. Ürdün birliklerinden 50 kişi yaralı ve ölü olarak telef olmuştu, işte, yaralı ve ölülerin oluşturdugu korkunç tabloyu anlatamayan es-Seyh Hamid el-Akil, sorumluluğu inkilapçılara yükleyerek şöyle diyordu:
"Ben veya bir başkası canilerin eylemlerini ve sebep oldukları zararları ne kadar da anlatsak bile yine olayı canlandıramayız. Mekke'deki Temyiz Mahkemesi kadılarından bir tanesinin bana soylediği sözler bir şeyler açıklıyor olsa gerek. Kadı, yetkililerden izin belgesi taşıdığı için arabası ile Kabe'nin etrafinda gezindiğini, giriş-çıkış ve tavaf yerleri ile Mescid'in odalarında öbeklenmiş cesetlerden çıkan kokuların kendisini öldüreyazdığını söyledi. Kabe etrafindaki dağlardan caminin avlusunu görebilenler de bana, tavaf yerinin özellikle, Makam-ı İbrahim ve Hacer-i Esved çevrelerinin cesetlerle dolu olduğunu haber verdiler."
Bu haber olayın ikinci gününde idi. Olayın beşinci günü ise el-Ehram gazetesi, Cidde hava alanı yakınlarında ikamet edenlere dayanarak verdiği haberinde, Amerikan yapısı Herkoliz-130 tipi çok sayıda Suud nakliyat uçaklarının Cidde havaalanına iniş-kalkış yaptıklarını, uçakların, Mekke'deki hastanelerin dolmasından sonra Cidde hastanelerine yaralı nakliyatı yaptıklarının tahmin edildiğini yazıyordu. Ayrıca Cidde'deki Askeri Hastane'de tam kapasite ile yaralıları karşılamıştı.
İşte görüldüğü gibi, Suud ailesi iktidarının devam etmesi için, onlara göre Kabe-i Muazzama'nın tanklarla dövülmesinde, Safa-Merve arasında, Makam-ı İbrahim'de ve Hacer-i Esved yakınlarında devrimcilerin öldürülmesinde bir sakınca yoktur. Kendi arzuları uğrunda, silahlı kuvvetlerdeki aldatılmış vatandaşlarımızdan binlercesi, Hakkın özgürlüğünün ve mustazafların kurtuluşu için Cenab-ı Hakk'ın çağrısına kulak vermiş inkilapçılaramız, kurban gidiyordu.
Devrimcilerin tutuklanmasından sonra iğrenc işkenceler başlamıştı. Vücutlarında yaralar açılıyor, elleri, ayakları ve parmakları kesiliyordu. Yemek verilmiyordu. Suudi Arabistan, Kuveyt, bazı körfez ülkeleri ve diğer ülkelerin televizyon ekranlarında yayınlanan filmlerde bu cinayetlerin belirtileri görülmüştü. Özellikle, esir devrimcilere su vermek için ellerinde su dolu bardaklarla geldiklerinde bardağı uzatıyorlar, devrimcilerin dudakları bardağa değer değmez derhal geri çekiyorlardı. Seyircilerin de şahid oldukları gibi, işkence, eziyet, kan, susuzluk, açlık ve yanık izleri vücudlarında bariz bir şekilde görünüyordu. Hatta, muhafız birliklerinin, hayvanlara dahi reva görülmeyecek şekilde davranışları herkes tarafindan seyredilmişti.
İnsanlıkdışı bu işkencelere rağmen iman güçleri ve Allah'a olan güvençleri yüzlerinde bir korku ve endişe belirtisi olmadan kenetlenmiş bir şekilde şehadeti beklemelerini sağlamıştı, kötü sözler duydukça, tokatlar yedikçe ve saçları çekildikçe salavat getiriyorlar, dua ediyorlardı. Sanki, Bilal b. Re-baha, Ammar b. Yasir ve Habbab b. Eret ve diğer islam şehidlerinin direniş tarihi sayfalarına bir yenisini ekliyorlardı.
Yapılan gizli ve hızlı yargılamadan sonra 180 devrimci hiç bir ilan yapılmadan gizlice idam edildiler.
Bunu, birkaç gün sonra 63 kisilik bir şehid kafilesi izledi. Resmi makamların emirleri ve Kral Halid'in içişlerine verdiği emirlere dayanılarak 8 Ocak 1980 tarihinde, 8 vilayette idam edilmişlerdi.
İste böylece Şehidlerimizin, İslam şehidlerinin ruhları, Rabblerine, Suud ailesinin zulüm ve baskısını şikayet etmek icin göğe yükseldiler. Bundan sonra onlar, dünyadaki en son zulmün yok edilmesi ve yere düşmüş bir tane dahi mustaz'afin kalmaması için özgürluük yolunda peygamberin başlattığı ve tarih boyunca devrimcilerin tasşıdığı Direniş Meşalesinin ayakta kalmasının bir sembolü olarak tanınacaklar...
Ayaklanma, iktidarın heybetini devirerek müslüman kitleyi, cahiliyet düzenine karşı meydan okuma ruhunu dışa vurmaya, direnmeye ve birlik olmaya itekledi. Nitekim doğu bölgesinde binlerce devrimci, rejimin silahlı askerlerine çıplak göğüsleriyle karşı koyarak şiddetlice ayaklandılar.
Devrimciler ağızlarında: "Allahu Ekber... Allahu Ekber... Allahu Ekber... Suud Ailesine Ölüm... Suud Ailesine Ölüm..." sözleri dolaşıyordu.
Toplam 15 / 15. Foto