İslam aleminin son yüzyılda yaşadığı en gizemli olay: 1979 Kabe Baskını
Suudi Hükümetinin Şaşkınlık Dönemi
İşgalden 3 saat sonra Mescid-i Haram çevresine gelen Suudi askerleri içeri girme denemelerinde yoğun ateşle karşılık görünce geri çekilirler.
FÜZELER KABE'Yİ DÖVÜYOR
Tarih boyunca üç tağut Kabe'nin kutsallığını çiğnemeye girişti. Birincisi Kabe'yi yıkmak için ordusu ve fili ile saldıran Ebrehe el-Esrem idi. Ancak, "Allah (cc) üzerlerine Ebabil kuşlarını gönderdi. (Kuşlar) onlara (pişmiş) çamurdan (siccilden taşlar) atıyorlardı. Ve Rabbin onları yenik ekin yaprakları haline getirdi."
İkincisi ise, Kabe'yi mancınıklarla döven Emevili zalim fasık Yezid idi. Üçüncüsü ise, adamları Kabe'de toplanan Abdullah b. Zubeyr ayaklanması esnasında Kabe'nin bir kısmını yıkan, Halife Abdulmelik'in valisi Haccac b. Yusuf es-Sekafi'dir.
İşte yine tarih tekerrür ediyor. Mukaddes topraklar çiğneniyordu. Masum müminleri öldürmek ve Beytullah'ı çiğnemek için kafirlerden yardım isteyen çagdaş tağut Suud ailesi, müslümanları öldürüyordu. Aynen, inkilapçı şehid Cüheyman'ın içişleri bakanı Nayif' a dediği gibi: "Şimdi, Beytullah'ı yıkmak ve müslüman bir insanı öldürmek için kafirlerden yardım istediğiniz icçn sizleri kafir olarak gördum."
Yönetim, Kabe'nin kutsallığını çiğnemeden önce cani hareketine yasallık kazandırmak için basın organları aracılığı ile, içte ve dışta propagandalar yaparak, silahlıların elinde rehinelerin bulunduğu şayiasını yaydı. Yönetimin ilk bildirisi, Mescid-i Haram'da bulunan müslümanların canlarının korunması için önlemler alındığını kaydediyordu. Tunus'taki Suudlu bir yetkili şöyle diyordu: "Saldırganlar dün gece geç saatlere kadar 100 kadar rehineyi ellerinde bulunduruyorlardı."
İçişleri bakanı ise Kuveyt'te yayınlanan es-Siyase gazetesine verdiği demeçte: "Namaz kılmak için Kabe'de bulunanlar içişleri bakanlığının aldığı önlemlerle dışarı çıkarıldılar.Geride kalan 30 kişinin güvenlikleri için ise girişimler sürüyor."
Aslında kuşku kabul etmeyecek gerçek şudur ki, mücahidler hiç kimseyi rehine olarak tutmadılar. Ancak yönetim, onlara hakaret etmek istiyordu. Nitekim el-Havadis dergisi yazı işleri müdürü Selim el-Luzi, Prens Sul-tan a; "Silahlı eylemciler, rehineler tutuyorlar dediniz. Sonra rehinelerin yok olduğu kesinlik kazandı." diye sorunca Prens şöyle cevap verdi: "Rehineler demedik. Son dakikalara kadar bodrum katlarda gizli 26 hacı vardı. Bu nedenle masum müslümanlar dedik."
Ancak, olayı yaşayan masum müslümanların kendileri gerçegi söyleyince prens de bunu itiraf etmek zorunda kalmıştı.
Nitekim yönetimin, bir ara oldu diye haber verdiği Mescid-i Haram imamı Muhammed b. Sebil, hacılarla birlikte dışarı çıkarak hiç bir rehinenin bulunmadığını kaydetti.
Hükümet birlikleri, Mescid-i Haram işgalcileri üzerine düzenlediği son saldırısında ağır silahlar kullandı. Mescidin bir bölümünde büyük bir yangın çıktı. Görgü tanıkları da mescid duvarlarının büyük bir zarar gördüğünü söylemişlerdi. Saldırı esnasında Mescid-i Haram'ın depolarından dört tanesi tahrip oldu. Kapıları büyük çapta zarar gördü. Sonra Suud askerleri ortaya atılarak masum insanların üzerlerine ateş açmaya başladılar.
Toplam 15 / 13. Foto