Necip Fazıl'ın edebiyat tarihine yön veren ilk yazısı
YÂD-I HAZÎN
İstanbul\'u dalga dalga saran eski Topkapı surlarının haricine çıkmıştık. Esen hafif rüzgârın yerlere serptiği kuru yapraklar ayaklarımızın altında çıtırdayarak eziliyordu. Yaz güneşinin kızgın nurları altında sararmış çimenleri çiğneyerek mütemadiyen ilerliyorduk. Epey bir müddet daha gittikten sonra mezarlığın harap ve kırık kapısından içeri girdik. Binlerce insana felaket yaşları döktürmüş bu merhametsiz kabristanın hangi ıssız köşesinde yıkılmış bir mezar taşı görsem; kalbimi ayrılık ateşiyle yakan şedîd bir hissin taht-ı tesirinden zebûn soruyordum:
- Babacığım bu mu? Bu mu?
Pederim mahzun nazarlarını köhne mezarlara dikmiş ileriye doğru yürüyordu. Bir aralık durduğunu gördüm. Gözlerini semaya doğru çevirdi. Pek çok çile çekmişlere mahsus boğuk bir sesle:
- İşte büyükbabanın mezarı yavrum, dedi. Serâpâ ra\'şedâr oldum. Sema açılıyor, kâinat ayağımın altında titriyor zannettim. Birdenbire kalbimi sıkan bu büyük acının dudaklarıma kadar çıkan sayha-i ıztırabını kargaların korkunç, vahşi çığlıklar kopararak kaçışması takip etti. Sessiz sessiz ilerledim. Hayatında milletine karşı birçok fedakârlıklardan sonra bir avuç toprak olan bu büyük insanın mezarı önünde diz çöktüm
- Ey benim şefkatli büyük babacığım, mezarının başındayım…
Kalbimin derinliklerinden kopup gelen feryatları duyuyor musun? Sevgili Necip\'in nevmidâne ağlayışı sana acı gelmiyor mu? Büyükbabacığım başımı mezarının soğuk taşına dayadım. Ağlıyorum. Belki benim buradaki eninlerim seni bî-huzur eder. Fakat sen fani dünyanın ezâ ve cefalarını duymayacak, ıstıraplarını çekmeyecek kadar bu sefil beşeriyet âleminden uzaklaştın.
Ayağa kalktım, güneş etrafa son ziyalarını saçıyordu. Mahuf servilerin matemli gölgeleri altında çökük, yıkık mezarlara doğru baktım. Ruhum bu hazin manzara karşısında ezilmişti, gözlerimi büyük babamın mezarına diktim.
- Ah büyükbabacığım, sensiz evimiz bomboş…
Dağlar, tepeler, bu sözü bana tekrar etti. Yavaş yavaş uzaklaştım. Şimdi yaprakların şeâmetengiz hafif hışırtıları arasında yalnız şu sözler kulaklarımda derin ve uğultulu akisler yapıyordu ve her karanlık köşeden aynı boğuk feryadı işitiyordum:
- Ah büyükbabacığım, sensiz evimiz bomboş.
Heybeliada, 10 Nisan 1334
Necip Fâzıl
Toplam 5 / 5. Foto
Bibliyografya çalışmaları, edebiyatın derin sularında inci aramak gibidir. Tüm ederlerin arasından yüzerek en giz yerde en büyük ve en parlak inciyi bulduğunuzda amacınıza ulaşırsınız. Elbette bu zorlu yolculuk, edebiyatçıları heyecanlandıran özel zamanlara da tanıklık eder. Necip Fazıl'ın bibliyografyasının hazırlık aşamasında da bu sürpriz kendisini gösterir. İşte, Üstad'ın edebiyat dünyasına ayak bastığı ilk eseri…