Kırk yıllık hatrın asırlar aşan öyküsü: Türk kahvesi
Osmanlı'nın Fransa'ya 1669'da elçi olarak atadığı Kolbaşı Müteferrika Süleyman Ağa'ydı.
Süleyman Ağa ile ilk kez bir Osmanlı erkeğini gören Avrupalılar, süper gücün temsilcisi olan bu kişiye daha yakın olabilmek, hatta ona benzemek için birbirleriyle adeta yarıştı.
Fransa Kralı XIV. Louis bile buna kendini kaptırmış olacak ki Süleyman Ağa'yı elmas süslü bir kıyafetle karşıladı, onuruna eşi benzeri görülmemiş bir davet verdi.
Kralın düşük rütbesini sonradan öğrendiği Osmanlı elçisini mutlu etmek için yaptıkları o kadar gülünçtü ki Moliere "Kibarlık Budalası" isimli eserini bu olayı anlatmak için yazdı. Sohbetiyle herkesi kendine bağlayan Hoşsohbet Nüktedan Süleyman Ağa sayesinde Fransızlar Türk kahvesiyle tanıştı.
Toplam 13 / 10. Foto
Türkiye'de hiç yetişmeyen bir ürün olduğu halde pişirilme yöntemiyle dünyaca ünlü bir lezzet olan Türk kahvesi, kültürümüzün zengin bir birikimi olarak hayatımızda önemli bir yer tutuyor. Çekirdeklerine "siyah inci" denilen ve "bir fincanının kırk yıl hatra" sahip olduğu Türk kahvesi, geçmişte kırk farklı demleme yöntemiyle ikram ediliyordu. Bugünün Dünya Kahve Günü olması vesilesiyle, Osmanlı'nın Arap Yarımadasından Avrupa'ya aktardığı "kahve kültürü"nün geçmişini sizler için derledik.