Yakındoğu'nun tarihini antikçağın diğer tarihleriyle bütünleştirmenin başlıca yollarından biri, kültürel ufkun kapsamını antropolojik olarak, kültürlerarası ilişkiler anlamında genişletmektir. Bunu yapmanın başka bir yolu ise, bölgesel özellikleri yapısal ve paradigmatik açıdan incelemektir. Umberto Eco'nun sözcüklerle bezeyerek kaleme aldığı bu kitap, tam da bu noktanın üzerinde önemli bir analiz yapıyor. Tarih ve arkeolojinin sadece taştan, mermerden ya da savaştan, yıkımdan değil; bir medeniyet dünyasından oluştuğunun altını çiziyor.