Sosyal Medya

Elinin hamuruna daktilonun mürekkebi karışmış ilk kadın gazeteciler

Emine Semiye Hanım; Fatma Aliye Hanım'ın kız kardeşi ve Ahmet Cevdet Paşa'nın kızıdır. Tanzimat'tan sonra ortaya çıkan kadın hareketi içinde Fatma Aliye Hanım'dan daha uç bir tavır takınmıştı. Sadece sosyal hayata katılmakla yetinmemiş ve etkin bir biçimde siyasi oluşumların da içinde yer almıştı. Emine Semiye Hanım, Nigâr Hanım'la yakın bir dostluk kurmuş; aynı edebi ve sosyal ortamlarda bulunmuşlardı. Kadının sadece "eş ve anne" kimliği ile toplumsal yaşamda yer almasına karşı çıkan Emine Semiye Hanım, pek çok gazetede yazarlık yapmasının dışında, siyasi olayların içinde etkin bir şekilde yer alarak kadın hareketlerini edebi ve yayın boyutundan siyasal alana taşımış ve mücadelesini sadece yayın yoluyla değil aynı zamanda siyasi platformda da sürdürmüştü.

Başlangıçta, Hanımlara Mahsus Gazete'de yazılarını hayranlıkla okuduğu hanım yazarlar arasına katılma gücünü kendinde göremediği fakat diğer yandan kendini geliştirme arzusuna da engel olamadığı için, Emine Vahide müstearının ardına gizlenerek "Bir Müetehassisenin Tefekküratı"nı, ardından da "Terbiye-i Etfale Ait Üç Hikâye"yi yayımlamaya cüret gösterdi. Bu eserlerden dolayı o kadar çok tebrik ve teşvike nail olur ki bu sayede Hanımlara Mahsus Gazete'nin çocuk terbiyesi hakkında yazılar yazan "muharrire-i mahsusa"sı ünvanını kazanır. Makalelerinde halkı aydınlatmak ve yapılan işlerde faydayı esas tutmak gayesi içinde olan Emine Semiye Hanım, Hanımlara Mahsus Gazete'de yayınladığı makalelerinde kadınları eğitici ve ders anlatma tarzındaki yazıları ile adeta bir öğretmen kimliği ile okurun karşısına çıkar. Ona göre, toplumsal gelişmenin sağlanabilmesi için kadınların bütün ilim alanlarında yetişmeleri gerekir. Böyle bir uygulama sayesinde kadınların yaşam içinde daha emin adımlarla yürüyeceklerini ve mütereddit kimliklerinden kurtulabileceklerini belirtir. Ona göre Avrupalılaşmaktan maksat, eğitim ve bilim alanında onlarla aynı seviyeye gelebilmek olmalıdır.

Toplam 14 / 10. Foto

Günümüzde bile 'kadın' hassas bir konudur. Evlerin inci tanesi kadınlar zamanımız modern anlayışından çok daha evvel, Osmanlı döneminde, gündemde yerini almıştı. İlk defa Osmanlı kültür tarihi içinde, kadının toplumsal yaşamdaki yeri sorgulanmış, geleneksel düzenden miras kalan erkek otoritesinden kadının kurtarılması gündeme gelmiş ve kadınlara yeni bir kimlik kazandırma arzusu sistematik bir şekilde yürütülmeye çalışılmıştı. Bu anlamda kadın yazarların, kadın hakları noktasındaki yapılanmaları ve kadın dergilerinin bu oluşuma katkıları elbette yadsınamazdı.